BARIŞSEVERLER İŞ BAŞINA!
Deniz bitti kara göründü.
Nerede ise iki yıl süren onca gayretten sonra Parlamentodaki 4 parti ile anlaşarak yeni bir Anayasa Yapmanın mümkün olmadığı ortaya çıktı.
Bundan sonra bir iki manevra daha yapılacak ve böylece yapılması planlanan ve 120 madde civarında olması beklenen Anayasanın ancak 30 maddesi üzerinde antak kalındığı, bu itibarla Ak Partinin CHP, MHP ve BDP ile birlikte yeni bir Anayasa yapmasının mümkün olmadığı deklare edilecek.
Ondan sonra zevahiri kurtarmak için bazı adımlar atılacak.
Ak Parti önce CHP ye gidecek, gelin ikili bir anlaşma zemini yaratalım ve yeni bir Anayasa yapalım diyecek. Fakat CHP nin o çok bilmiş kurmayları, Ak Parti ile yeni bir anayasa yapmanın imkansızlığı üzerinde “DERİN” görüşlerini belirtecekler.
Ak Partinin ülkeyi, /eskiden olsa idi/ orta çağ zihniyetine evirmek istediği, Şeriatı getirme niyetinde olduğu, Laik Devlet düzenini ortadan kaldırmaya çalıştığını söylerlerdi, çok şükür Kemal Kılıçdaroğlunun CHP nin başına geçmesi ile Laiklik ve Şeriat söylemleri hükümden düştü.
Ama Ak Partinin şimdi de, ülkeyi despotizme götürme çabasında olduğu, sivil diktatörlük kurmaya çalıştığı, yönetimi tek elinde tutma çabasına girdiği, şu andaki yetkileri ile bile ülkeyi bölünme aşamasına getirdiğini, Anayasayı değiştirir Başkanlık sistemini getirecek olur ise, ülkenin bölünmekten kurtulamayacağını falan söyleyecekler ve CHP ile o iş yatacak.
Oysa CHP, yeni bir Anayasa yapımında ortaya koydukları Anayasanın ilk dört maddesindeki değişmezlik talepleri, belirli ölçüler içerisinde Ak Partinin yaklaşımları ile revize edilebilir ve gerçekten bu ülke insanının işte benim Anayasam diyeceği bir metin ortaya çıkabilir/di/. Ve bu durum CHP sine en az 3-4 puan daha getirir/di/. İktidarın alternatifi olma yolunda önemli bir viraj aşılmış olur/du/.
Fakat CHP bunu asla yapmaz.
Zira yukarıda her ne kadar Kemal Kılıçdaroğlunun CHP nin başına geçmesi ile birlikte, halkın dini duygularına hakaret olmaktan başka bir anlam ifade etmeyen Laiklik, Şeriat gibi tekerlemelerin, en azından CHP lideri tarafından ağza alınmasa da, hala CHP nin ana umdeleri olarak görülüyor.“Seküler” yaşam biçimini bir “inanç” olarak algılayan kesimler,hala yoğun biçimde bu partiye oy veriyor. CHP si de bunlardan vazgeçemiyor, ben halkı kucaklamak ve söylemlerimi iktidarda iken gerçekleştirmek istiyorum diyemiyor.
CHP oy aldığı “YOLDAŞLARININ” sahip çıktığı ve asla bırakmaya niyetli olmadıkları bu “DERİN” söylemler, CHP ye iktidar yolunu bütünü ile kapatsa da, “nostaljiden” vazgeçme basiretinde olmadıklarını ortaya koyuyor. O açıdan Ak Partinin, CHP ye gelin yeni bir Anayasa yapalım diye gidişinin hiçbir anlamı olmayacaktır.
Ak Partinin MHP ye gidişi: Barış sürecinde Ak Partiye ve Sayın Başbakana bizzat bu partinin genel başkanı tarafından yapılan göndermeler, yenilir yutulur şeyler değildir. Ak Partiyi ve Sayın Başbakanı PKK ve Abdullah Öcalan ile özdeş duruma getiren açıklamalar, hainlik, ihanet göndermeleri, bugünün düne rahmet okutan küfürnameleri, MHP yi yeni Anayasa yapma sürecinde ikili çalışmayı imkan dahiline sokacak bir parti olmaktan çıkarıyor.
Geriye kalıyor BDP. Anayasal vatandaşlık hakkının teminat altına alındığı, bu ülkede yaşayan herkesin artık ille de Türk olarak vasıflandırılmayacak bir muhtevanın Anayasada öngörülmesi, BDP yi, hele süreç de bu hale evrilmiş iken, en kolay işbirliği yapılacak bir parti konumuna getiriyor.
Ancak BDP nin bu konuda sicili çok parlak değil.
Zira 2010 değişikliğinde Siyasi Partilerin Kapatılmasının zorlaştırılması maddesini de içeren Anayasa değişikliğinde bile BDP meclisteki yerine almamış, Ak Partiden de kimilerinin süreci köstekleme yönündeki iflah olmaz düşünceleri!!! Bu maddenin metinden düşmesine neden olmuştu.
Anayasa Mahkemesi tarafından siyasi partilerin kapatılmasından en çok muğber olan Parti BDP olmasına rağmen, siyasi basiretsizliğin en önemli örneğini vermekten geri durmamışlar ve yol arkadaşlığında gerekli güveni vermekten uzak kalmışlardı.
O açıdan Ak Partinin, dün Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin beyin kanal 7 de Mehmet Acet’in sorularını yanıtlarken söylediği gibi, ne yapıp edip bir başına Anayasayı değiştirecek sayıyı garanti etmesi ve ondan sonra kendi Anayasa metnini TBMM si Genel Kurul gündemine getirmesi gerekiyor.
Bunda başarılı olabilirler mi?
Ak Partinin bu aşamadan sonra ne yapayım kardeşim, diğer partiler gerekli desteği vermediler, o nedenle ben yeni bir Anayasayı yapamadım deme lüksü yoktur. Evet şu andaki sayıları onların kendi başlarına yeni bir Anayasa yapmalarını mümkün kılmıyor. Fakat hani meşhur deyimi ile demokrasilerde çare tükenmez. Özellikle CHP sinde partilerinin ulusalcı söylemi ile barışık olmayan onlarca Milletvekili var. Daha demokrat, daha özgürlükçü bir Anayasa yapmada benim de oyum olsun, hatta bundan da öte “barışın” gelmesine büyük katkı sağlayacak yeni Anayasadaki müspet oyum, kanı durduracak rol oynayacak özelliğe sahip diyen insanlar çıkabilir. Ak Partinin bu fırsatı gözden ırak tutmaması gerekir.
İşte o zaman Türkiye bir anda dünyanın süper güçlerinden birisi olmaya adım adım yaklaşır, tüm bölgesine örnek olur. Japonyanın, Güney Korenin, Rusyanın, Arap/körfez/Ülkelerinin, Avrupa’nın, hatta Amerika’nın sermayesinin aktığı ve bunların karışımından meydana gelen bu ülkenin adı sizce ne olur?