BAŞBAKANIN FERYADI SAVAŞIN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN

Türkiye eğer bir dünya savaşının çıkmasına sebebiyet vermek istese idi, top ayağına gelmiş, ve iş sadece  onu kaleye yuvarlamaya kalmıştı.
Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyı kast ediyorum.
Dünyanın dört bir yanından harekete geçen Aktivistler, topladıkları yardım malzemelerini Gazze Şeridine ulaştırmaya çalıştıkları sırada, İsrail Askerlerinin Uluslar arası sularda saldırısına maruz kaldılar. 9 Türk Vatandaşı hayatını kaybetti.
Mavi Marmara gemisinde birçok ulustan insan vardı. Onlardan hiçbirisine değil de, sadece Türk Vatandaşlarına İsrail’li Askerler tarafından şiddet uygulandı.
Mavi Marmara gemisine Mossad Ajanlarının sızmadığını elbette siz de benim gibi düşünmüyorsunuzdur. Mossad Ajanları İsrail açısından bu tarihi görevlerini eksiksiz yerine getirdi ve Mavi Marmara gemisindeki Türk Aktivistlerin yerleri, kimlikleri birer birer bildirildi. İsrail Askerleri de, kimisinin elinde sapan taşı bile bulunmayan 9 insanımızı aramızdan çekip aldı.
İsrail’liler Mavi Marmara gemisinin Gazze Şeridine İnsani Malzeme götürme girişimini, Davos ta yaşadıkları hezimetin intikamını almak için şahane bir fırsat olarak değerlendirdiler. Zira Davosta Sayın Başbakan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Pereze "Sayın Perez siz benden yaşlısınız, ama bakıyorum sesiniz benden çok çıkıyor( Yani Büyüklük gösterip sevgi ve saygı ölçüleri içerisine hareket etmiyorsunuz, bu çok yanlış) benim sesim sizinki kadar yüksek çıkmayacak, adam öldürmeye gelince, siz bu işi çok iyi beceriyorsunuz, Gazzede, Filistinin her tarafında çocukların nasıl katledildiğini dünya alem biliyor, deniz kenarında piknik yapan aileler çocukları ile birlikte katledildi. Hatta sizden Başbakanlık Makamına kadar yükselmiş insanlar bizzat bana "ben tankların üzerinde Filistin topraklarına girdiğim zaman kendimi bir başka mutlu hissediyorum" demiştir cümlelerinin acısını İsrail’liler Mavi Marmara gemisine yaptıkları saldırı ile çıkarmaya çalıştılar.
Evet o olayda da katlanılması güç acıları yaşayan biz olduk. Ama ülkemizin basiretli tutumu, barışçıl amaçlarla hareket edildiğini ortaya koyan sağduyusu, tüm dünyaya aşk olsun dedirtti. Türkiye İsrail’in anlamaya çalıştığı gibi, eğer bir saldırı amacı taşımış olsa idi, İsrail’e anladığı dilden cevap verir ve bu durum hiç kuşkusuz yeni bir dünya savaşını beraberinde getirirdi.
Türkiye o günden bu yana ortaya çıkan her imkanda, İsrail’in barbarlığını dünyanın gözleri önüne getiriyor. Mavi Marmara gemisinde yardım malzemesi taşıyan insanlara hem de Uluslar arası sularda, vahşet derecesinde yapılan saldırı, dünyanın gözünü bir kez daha açtı. Böylece tüm insanlık alemi İsrail’in Filistin topraklarında katlanılması güç katliamlarını, Mavi Marmara gemisinin üzerinden  bir kez daha görmeye başladı.
İsrail’liler ciddi manada sıkışmış durumdalar.
Orman yangını sırasında Türkiye’nin yardım talebini kabul eden İsrail, bunu fırsata çevirerek Türkiye ile olan münasebetlerini düzeltmeye çalıştı. En zor durumda kaldıkları sırada Türkiye’nin uzatmış olduğu yardım elini "TÜRKİYENİN PİŞMANLIĞI" olarak algıladı.
Türkiye Gazzeye yapılan saldırılar durmadan, ambargo kalkmadan, 9 vatandaşımızın katledilmesinden ötürü özür dilenmeden ve maktül yakınlarına tazminatları ödenmeden, eski duruma dönülmesinin mümkün olmadığını, geri çekilen elçimizin gönderilmeyeceğini  ifade etti. Meydana gelen bu durumun Türkiye’ye de zararı vardır belki. Ama Ya İsrail. Onlar yaşadıkları coğrafyada tümden tecrit edilmiş durumdalar.
Buna rağmen İsrail Dış İşleri Bakanı Liberman hemen her platformda Türkiye’nin bu taleplerini "Küstahlık" olarak değerlendiriyor.
Küstah kelimesinin karşılığı, saygısız, kaba, terbiyesiz.
Bu bezirgan buyuruş, bu üst perdeden bakışın ana sebebi, İsrail’in gerçekten şımarmış olması ve belasını aramasından başka bir şey değildir. Bölgede nerede ise nüfusları 350 Milyonu bulan Müslümanlar arasında kalan 6 Milyonluk İsrail’in(ki bunun 1,5 Milyonu ayrıca Müslümandır) bu horozlanmasının altında yatan, batının, özellikle ABD nin sınırsız desteğidir.
Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyla ilgili Türkiye'nin özür talebini 'küstahlık' şeklinde yorumlayan aşırı sağcı İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'a Başbakanın, Katar ziyareti sırasında El Cezire televizyonuna verdiği mülakatta "Bir defa Türkiye'ye 'küstah' ifadesini yakıştıracak olan kişi önce aynaya baksın, kendisi küstahlığın daniskasını yapan birisidir. İsrail'in başına beladır, İsraillilerin başına beladır. İsrailliler ondan kurtulmalıdır. Bu bizim görevimiz değildir" dedi.
Ben bu cümlelerin altında ,bölgede savaş naraları atan Avigador Libermana karşı Sayın Başbakanın barış çığlığı ile cevap verdiğini düşünüyorum. Sayın Başbakan, İsrailli bakanın hareketlerini, açıklamalarını, bizim tahmin etmediğimiz kadar tehlikeli bir boyuta geldiğine işaret ediyor. Tüm dünyanın dikkatlerini bu yöne çekiyor ve İsrail’in bir anlamda ayağını denk almasını istiyor. İsrailli yöneticilerin bu adamın kafası ile hareket etmesi halinde büyük yanlışlıklara sebebiyet vereceğini, bölgenin cehenneme döneceğini ikaz ediyor.
Ortalık yerde İsrail’i geçen sene İran’a saldırmaktan son anda ABD Milli Savunma Bakanı Robert Gates’in vazgeçirdiği, ama bu yaz İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenleyeceğinin haberleri geliyor.
Türkiye 2011 Haziranında genel seçimlere gidiyor.
Ak Partinin tek başına iktidara geleceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Ak Partinin güçlenerek iktidara gelmesi İsrail’in kesinlikle işine gelmiyor. Ve maalesef ortalığı cehenneme çevirmek için fırsat kolluyor.
Türkiye açılmış bulunan bu "vahşet" kartlarını görmüş durumda.
Türkiye’den avaz avaz yükselen sadaların altında yatan gerek, bir "küstahın" insanlığın başına açabileceği yeni belayı işaret için.