BEN ARTIK SÖYLETENE BAKIYORUM

"Bugünkü tabloya bakıyorum da dudaklarımdan Vah Vah Vah tan başka bir şey dökülmüyor.Verilmiş sadakamız varmış ta o günlerde savaş falan çıkmamış".
28 Şubat sürecinin bir büyük projenin uygulaması olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bir çok insanın anasından emdiği süt burnundan getirildi.
Diyarbakır’da İl Müftüsünü ve kimi üst düzey görevlileri yanlarına alan Jandarma Komutanı bazı okulların halı ile döşeli salonlarını çamurlu postalları ile bastı. Öğrenciler ne yapıyor burada , Namaz mı kılıyorlar  sorularını yöneltti idarecilere.
O sürecin has bir evladı bir gece yarası , beni Emniyet Mütdürlüğüne çekti. Zerre kadar ilgimin olmadığı bir konu ile ilgili olarak , sanık sıfatı ile ifadeni alacağız, Savcı beyim emridir dedi.
Benim buradan cenazem çıkar, ama siz beni sanık sıfatı ile ifademi alamazsınız, çünkü benim hiçbir suçum yok,geleceğim ile oynamaya çalışıyorsunuz, siz gidin Savcınız gelsin ifademi alsın dedim.
Küçük cesaretli bir fiskem, onları çok korkuttu.
Afalladılar.
O dönemin 1000 yıl süreceğini Hüseyin Kıvrıkoğlu ifade etmiş ve 2003-2009 süreci bu düşünceden cesaret alarak başlamıştı.
2003-2009 döneminde Kuvvet Komutanlıkları görevine kadar yükselmiş kişilerin, tarihin ar damarını çatlatan eylemlerinin bir bir fahş olması, kara bir leke gibi alınlara yapışıyor.
Görev başında bulundukları sırada, yasa dışı eylemlere geçit vermeyen Komutanların "mutfağa gelen ete soğan doğramaya başlaması",kisvelerinden soyununca, sudan çıkmış balığa dönenleri çok korkuttu.
Karşılıklı söz düelloları, Vatan’dan Mustafa Mutlu’yu ah vah ettirecek duruma getirmiş. Verilmiş sadakamız varmış ki, bu kişilerin zamanında savaş falan çıkmamış diyor.
28 Şubat organizasyonunda rol alanların hemen hepsinin aynı kadroda oynadıkları çok net görülüyor.
Halkın ar ve haya dugularını çatlatan, haksız isnat ve iftiraların kol gezdiği sürecin, emir komuta zinciri içerisinde yapıldığı anlaşılıyor.
O dönemin komuta kademesi hazırladığı özel harp oyununu bizzat uygulamaya koymuş olacak ki,/varsa/ herhangi bir aykırı sesin çıkması mümkün olmamıştı.
Ama 2003-2009 döneminde yaşananlara karşılık, Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme konusundaki iradesinin batılı müttefikleri tarafından samimi bulunması, ülkede bir temizlik harekatının başlatılmasını beraberinde getirdi.
Halk iradesini ellerindeki silahlı güçle sürekli kontrol etmeyi hedefleyen ve bunu şimdiye kadar başaran ekip, bazı alanlarda büyük başarısızlığa uğradı.
Bunlardan ilki Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandı.
Anayasa Mahkemesini de yanına almayı başaran ekip, Cumhurbaşkanını 22.dönem parlamentosuna seçtirmediler.
Halka verilen hava şu idi.
Bunlar ne yaparlarsa yapsınlar, laikliğin "ANA KUMANDA MASASINI" ele geçiremeyecekler, bu böyle bilinsin, ona göre davranın, seçimlere gidiliyor, bunları İKTİDARDAN UZAKLAŞTIRIN, başka çareniz yok, siz seçseniz de biz onlara bu gücü vermeyeceğiz dediler.(Seçsinler görelim, Çankaya’ya kadar çıkabilecek mi, trafik kazası olur, kar yağar yollar kapanır,hatırlayın lütfen)
Halk bu söylenenleri yutmadı ve üstelik verdikleri oylarla bu söylem sahiplerinin feleğini şaşırttılar.
Yüzde 47 oy ile Ak Parti yeniden iktidara geldi.İktidara Cumhurbaşkanını seçtirmeme cambazlığı, seçimlerde Ak Parti oylarının  % 15 artmasını sağladı.
Bunun üzerine , Abdullah Gül Beyin Cumhurbaşkanlığına seçtirilmemesi ikinci büyük hamleleri oldu.
Abdullah Gül Beyin SABİT KADEM DURMASI, Sayın Başbakanı aykırı davranış için,ikna çabalarının sonuç vermemesi , hayal edemedikleri bir yenilgiye uğrattı bu beyleri.
Ama boş durmadılar ve bir hamle daha yaparak kapatma davası açtılar.
Bu konuda kesin sonuca ulaştıklarını zannediyorlardı.
Gerek içten ve gerekse dıştan bu davaya nerede ise sıfır destek verildiğinin anlaşılması onlar için bir başka hayal kırılığı oldu.
Ve
Şimdiye kadar hep olagelen, ama olup bittikten sonra ancak milletin haberdar olduğu "ihanet planları" bir bir ortaya dökülünce, YANDIM ALLAH SESLERİ ortalığı çınlatmaya başladı.
Şimdi paçayı kurtarmaya bakacaklarına, sağa sola çamur sıçtarmaya çalışıyorlar.
Çok iyi bir polemikçi olduğu, ancak hukuktan zerre kadar anlamadığı ayan beyan ortaya çıkan Çetin Doğan, döneminin Genelkurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök beye açık ve net bir şekilde "köstebek" diyor. 
"siz o tarihte bazı ihbar mektuplarına dayanarak, Ağustos ayında ben emekli olduktan sonra  Birinci Ordu Komutanlığının Kozmik odasında emirle arama ve inceleme yaptırdınız, acaba darbe izi var mı yokmu diye. Bunu yaparkan bazı bilgileri dışarı çıkardınız. O bilgiler üzerinden inceleme yaptırdınız. O bilgiler sonra yerine konmadı. O belgeler , bilgiler nerede, o bilgilere ne oldu" sorusuna,
Hilmi bey, ne yani ben koskoca Genelkurmay Başkanı olarak tebdili kıyafet yapıp, ordunun kozmik odasına mı girdim,karnından konuşuyor, işi sulandırıyor cevabını verdi.
Şimdi burada asıl olan "millete ihanet belgelerin" bir bir ortaya çıkması ve kanun dışına çıkanların Mahkemeler önünde hesap vermesi degilmidir?
Sen erkekçe ortaya çık, bu planlar , ya ordu yetkililerinin bana verdiği görev sebebiyle yapılmış , 27 NİSAN BİLDİRİSİ DE , 28 Şubat süreci de böyle planlamaların sonucudur de,yahut bana bir görev verilmedi, ben kimi ordu yetkilileri ile inisiyatif kullanarak harekete geçtim, ama muvaffak olamadım, şimdi bu konuda ne ceza verilecekse onu çekmeye hazırım de.
Askeri lisedeki lakabı köstebekti, o çıkartmıştır diyerek, senin kanuszuluğuna pirim vermeyen Hilmi Beyi suçlayarak nereye varabilirsin?
Onun esas sıkıntısı ne biliyormusunuz?
Döneminde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök Beyin "İHTİLALE İZİN" vermemesi. Sen izin verseydin, bu işler başımıza gelmezdi aymazlığı içerisinde masum bir insana 50 yıl öncesinin lakabı ile saldırıyor.
Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç beyin, bir başka ihanhet planı ile karşı karşıya kaldığı Çukurambar  Ajitasyonu sonunda söylediği "Allah bu milleti korumuş ve bunların komutanlığı zamanında bir harbe falan girmemişiz" sözü PA-YANDAŞ BASINDA çok eleştiriye uğradı.
Kendi matbuatlarında bu sözü eleştirenlerin yanında yer alan Mustafa Mutlu şimdi ah vah edip, her an için eleştiri oklarının hedefindeki Bülent Ağabeyin sözünü tekrar ediyor.
"Olanlara bakıyorum da ağzımdan vah vah vah tan başka bir  kelime çıkmıyor. Allah yüzümüze bakmışta , o yıllarda herhangi bir savaşa falan girmemişiz"
Tabi ya Mustafa Bey.