BEN YAPMADIM O YAPTI

"Son günlerde,Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum TSK tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, TSK bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin koruyucusudur. Ayrıca, TSK yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir. Özetle, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Atatürk’ün ne mutlu Türküm diyene anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyetinin düşmanıdır ve öyle kalacaktır"

Bu sözlerin sahibi,"benim imzamla yayınlanan 27 Nisan bildirisi bir muhtarı değildir, o bildiriyi herkes açıp okusun,buna muhtarı diyenler, muhtıranın ne anlama geldiğini bilmiyorlar" diyor.

Hatırlayacağınız üzere 27. Nisan.2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu yapılmıştı.

O günün akşamı birden bire televizyon kanalları çok kısa süre sonra müthiş açıklamalar geliyor, Genelkurmay son gelişmeleri(Cumhurbaşkanlığı seçimini kastediyorlar) değerlendiriyor denildi. Arkasından 27 Nisan.2007 muhtırası tarihteki yerini aldı. Bu basbayağoı bir muhtıra idi, ancak Hükümet tarafından reddedilince, paçavraya döndü.

Bu muhtırayı dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt şahsı adına değil, Genelkurmay Başkanlığı adına vermişti.

Muhtıranın içeriğine bakıldığında,

Kimi kişilerin(isim, cisim verilmeden) dini duyguları istismar ettikleri,

23.Nisan kutlamalarının yapıldığı günde, bir başka gurubun Kur’an okuma yarışması tertiplediği,(zahir o gün şabattır, ne yenilir, ne içilir. C.T)

İlköğretim okulu öğrencilerinin başları kapalı ilahi söyledikleri,

Bu hareketlerin Cumhuriyet karşıtı olduğu ve  temel kazanımlarını aşındırmayı amaçladığı,

Din ile oynayanların bölgede ne tür felaketlerin oluşumuna katkıda bulunacağını görmeleri gerektiği, gibi konular,bildiri yayınlamanın gerekçesi yapılmış, ardından esas konu olan Cumhurbaşkanlığı seçimi gündeme taşınarak, TSK leri bu işlerin tarafıdır,gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır denilmek suretiyle gündeme damga vurulmuştu.

Yaşar Büyükanıt ,  sadece,dönemin YÖK başkanı Erdoğan Teziç gibi, Cumhurbaşkanını seçsinler bakalım, bu işler öyle kolay mı? Adam Çankaya’ya çıkarken,başı döner, midesi bulanır, trafik kazası geçirir, yolda yürürken ayağı tökezler,yere düşer, kim bilir neler olur neler dememişti. Ama TSK tavrını ve davranışlarını ortaya koyan tehdidi ile, sakın dini nitelikleri olan, inancı sağlam birisini Cumhurbaşkanı falan seçmeye kalkışmayın, gereğini yaparız demişti.

Şimdi televizyon kanallarını gezerek, Vallahi de billahi de benim imzamı taşıyan o metin bir bildiri idi, muhtıra değildi, muhtıra öyle mi olur diyor.

Onun bu beyanları üzerine Fatih Altaylı’nın Sibel Can benzetmesi çok enteresandı.

Ne diyelim Allah herkesi bu tür benzetmelere muhattap olacak hallerden uzak tutsun.

Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Kadir Kayan beyin KOZMİK ODADA YAPTIĞI incelemenin sonuçları hala ortaya çıkmadı.

Günlerce araştırması süren ve Genelkurmayın açıklanmasın diye Mahkemeye müracaat ettiği belgeler öyle mi kalacak, hayır  imkanı yok, elde edilen tüm belgeler suç unsuru taşıyor ise Mahkemeye intikal ettirilmek ve kamuoyu ile paylaşılmak  zorunda.

Bakalım o zaman ne dalgalar gelecek,korku dağları bekliyor.

                        BAYLOZUN ÜSTÜ ORİJİNAL, ALTI ISLAKTIR

Balyoz eylem planı ile ilgili olarak bir bavul içerisinde Taraf Gazetesine gönderilen belgelerin bir kısmı kamuoyu ile paylaşıldığı zaman, işin esas sahibi olan İstanbul eski birinci ordu komutanı Orgeneral Çetin Doğan’da kanal kanal gezip, bunun Emasya çerçevesinde hazırlanmış bir Askeri Plan olduğunu ve bu planının hazırlanmasını Genelkurmay Başkanlığının istediğini söylemişti.

Bunun üzerine top dönemin Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Sayın Hilmi Özkök beye atılmış, Hilmi bey evet böyle bir planın hazırlanmasını ben istedim, ancak sonucu itibariyle basında yer alan belgeler ve bilgiler bana yansıtılmadı, bunlar farklı şeyler demek zorunda kalmıştı.

Bu esnada Çetin Doğan’ın sinirleri tamamen alınmış vaziyette televizyonlarda yaptığı açıklamalar (POLEMİKLER) kamuoyunda önemli yankı bulmuş,hatta kimi insanlarda, askerlerin üzerine bu kadar da gidilmez ki, düşüncesi oluşmuştu.

Taraf Gazetesindeki yayınlara konu olan belgelerin "ÖRİJİNALLERİ" özel yetkili Savcılara teslim edildi.

Ardından Savcılar inceleme başlattılar ve bu inceleme sonucunda belgelerin "ISLAK İMZALI" olduğunun anlaşılması üzerine, düğmeye basıldı, EMEKLİ VE MUVAZZAF konumunda bulunan askerler(Çoğu General) tutuklanmaya başladı.

Yukarıda büyük harflerle yazdığım ve tırnak içerisine aldığım kelimeler elbette hepimizin dikkatini çekiyordu ama, acaba kaçımızı işin derununa götürüyordu? Ben şimdi o soruyu soruyorum.

Demek ki, İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen BALYOZ darbe planının üstü ÖRİJİNAL, altı ISLAKMIŞ.

Şimdi bunları biraz açalım. Savcıların elindeki Balyoz Darbe Planının Orijinal olması demek, orada, burada hazırlanmış, müsvedde biçiminde olan, plan haline getirilmeyen, sadece fikir açıklaması mahiyetinde ve ortam dinlemeleri ile oluşturulmuş belgeler değil.

Peki böylesine orijinal nitelik taşıyan belgeler nerede olur? Aklıma ilk önce belgenin hazırlandığı yer olan 1.Ordu Komutanlığı geliyor.

1.Ordu Komutanlığında olan belgenin niteliği gereği öyle alel usul bir yerde bulunması söz konusu değildir. Belge Orijinal olduğuna ve ses kayıtları ile teyid edildiğine göre, her halde buranın da bir "kozmik" odası vardır.

İşte o belgelerin orijinalleri şimdi Savcıların elinde ise, artık birinci ordudaki yerinde yeller esiyordur veya orada kopyası kalmıştır.

Ben bir süre önce "ordu gelişmelerden rahatsız" diyerek, ordu içerisinde cuntalara karşı çıkan insanların sayısının ne kadar çok olduğunu , bir bilgi ile size aktardıysam, demek ki, boşuna konuşmamışım.

Balyoz Soruşturmasını yürüten Savcıların belgelerin Islak imzalı olduğu ve bunların ilgili kişilere ait bulunduğu yolundaki "resmi tespitleri(kriminal)" üzerine, soruşturmalar ve tutuklamalar başladı.

Demek ki, Balyoz Darbe Planı ile Cami ve Cemaatleri bombalanarak insanların en önemli hassasiyetleri kaşınacak, ardından Hava Kuvvetleri Müzeleri yine kendi elemanlarınca bombalanacak. Yani Camiye karşı, Hava Kuvvetleri müzesi.

Bunun üzerine saflar belirginleşecek. Cemaat evlerinden silahların çıktığı bilgisi patır putur ortaya dökülecek. Sakallı "görevliler" evlerden alınırken, onlara Allahuekber dedirtilecek.

Ordu açıklama üstüne açıklama yaparak ülkenin bir iç savaşa doğru gittiğini ifade edecek. SIKIYÖNETİM İLANINI İSTEYECEK, Hükümet düşecek,

Pek tabii Ordu İdareye el koyacak.

Bunların hiçbirisini biz uydurmuyoruz.

O planda olanların sadece küçük bir bölümünü sizinle paylaşıyoruz.

Ama Allah bu ya.

Yine masum insanları korudu. Kolladı.

Gece sabahlara kadar yapılan "yarabbi milletimizi, devletimizi her türlü bela ve musibetten sen koru" duaları arşı alayı ihtizaza getirdi.

Artık darbe planlarının üstü orijinal, altı ıslaktır.