BİR O KOLTUK BOŞ KALSAYDI DA YİNE BUNLAR OLURMUYDU

Adalet, adalet, adalet başlıklı yazımı hatırladı iseniz, orada şöyle bir takım değerlendirmelerde bulunmuştum.
"Şimdi yazdıklarımı siliyorum, yeri gelirse yeniden yazarım.
Ama şurası bilinsin ki, biz birilerinin evladının kaybından dolayı çektiği acıları anlamaya çalışalım derken, göreceksiniz, bu dediğim yapılmaz ise biz daha nice acılar çekmeye mahkûm olacağız.
Birileri koltuğun cazibesine kapılarak "biz bir barış elçisi gibi hareket ediyoruz, göreceksiniz barışı getireceğiz, toplumdaki kavganın sona erdirilmesinin mücadelesi içerisinde olacağız, çünkü biz o acıyı tattık, başkalarının tatmasına fırsat vermeyeceğiz" diyenlere,
şimdi tam zamanı
"lütfen toplumun tercihlerine saygı duyun, o koltuğu boş bırakın, barışa böylece en büyük katkıyı vermiş olursunuz"
Mealinde bir değerlendirme yapmıştım.
O koltuk boş kalmadı.
O gün bugün 40 a yakın insan asker, polis hayatını kaybetti, onlarca insan dağa kaldırıldı. İçlerinde subaylar, askerler, sağlık görevlileri, Kaymakam adayları var.
YSK nın Hükümete atmış olduğu çalım, bir koltuk hediyesi ile gol pasına dönüştürüldü.
Samsun’da Ahmet Türk’e tokat atma olayından sonra, hemen tamamı kamu görevlisi olan onlarca kişi hayatını kaybetti.
Türkiye’nin her tarafından Samsun doğumlu kamu görevlilerinin naaşları memleketlerine yollandı.
O an için Samsunlu vatandaşlarımızın hayatını ardı arkasına kaybetmeleri bir tesadüf gibi algılandı. Ama hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, öyle değildi.
Görünen o ki, kimse kimsenin yanına hayfını/öcünü/ bırakmıyor.
Seçimler sonrası toplumun nerede ise % 95 inin temsil edilmiş olduğu TBMM sindeki kompozisyon gerçekten büyük ümit vermişti.
Toplum katmanlarının temsilcileri herhangi bir yüksünmeye kapılmadın, Parlamentoya gidecekler, istek ve arzularını burada dillendirecekler, önderlik yapacaklardı.
Fakat onlar da toplumun taleplerine bakılmadığını, kendilerinin siyasetin Stepnesi gibi görüldüğünü zannettiler.
Oysa meri hukuk sistemi içerisinde Hatip Diclenin Milletvekilliğinin düşürüleceğini kendileri de biliyorlardı. Ama ona ait koltuğun alelacele doldurulması ellerine büyük koz verdi. Bunlar demokrasiye inanmıyor veya gereklerini yerine getirmek zorlarına gidiyor demeye başladılar.
Onların bu yaptıkları kendilerini tatmin etse de, artık değerlerine çok öykündükleri batı dünyası, yeter artık, işinize gücünüze bakın, PKK ile aranıza mesafe koyun, Parti iseniz, siyasi parti gibi hareket edin, Meclise giderek yerinizi alın ve burarda taleplerinizin yerine gelmesi için gayret edin, yoksa terör örgütünün uzantısı gibi hareket etmek size bir şey kazandırmaz demeye başladılar.
Zaman gazetesinin haberine göre, Kürt meselesini yakından takip eden ve bugüne kadar Türkiye'nin Kürt politikasına eleştiriler yönelten Avrupalı siyasetçiler, BDP ve PKK çizgisini sert şekilde tenkit etmeye başladı. Avrupa Parlamentosu'nun en büyük ikinci siyasî grubu Sosyalistlerin Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda, BDP'ye seslenerek, "Meclis'te PKK'nın uzantısı olmaya son verin." dedi. Sadece Sosyalistlerde değil, Avrupa'da BDP ile ilgili derin bir hayal kırıklığı yaşandığını vurgulayan Swoboda, "BDP Kürtlerin Meclis'te sözcüsü mü, yoksa PKK'nın Meclis'teki uzantısı mı olacak, artık karar vermeli." değerlendirmesinde bulundu.

Bir başka sert tepki de Avrupa Parlamentosu'nun üçüncü büyük grubu Liberallerden geldi. Liberal Grup Başkan Yardımcısı ve gölge Türkiye raportörü Alexander Graf Lambsdorff, terör saldırılarının hiçbir şekilde meşrulaştırılamayacağını söyledi. Türk hükümetinin sert şekilde mukabele etmesinin mecburiyet haline geldiğine işaret etti. PKK'nın 'Kürtlerin dertlerine derman olmadığı' gibi onlara zarar verdiğini belirten Lambsdorff, terör örgütüne destek veren siyasîlerin kendilerini 'temize' çıkarmaları gerektiğini vurguladı.

Selahattin bey "siyasetten ümidimi kesmiş olsaydım, şimdi burada olmazdım" demiş. Tabii burada olmayınca nerede olacağını açık ve net bir şekilde izah etmiş.
Selahattin bey ve kendisi gibi siyasete ümit bağlayan arkadaşları şu anda siyaseten olmaları gereken yerde de değiller.
Bulundukları yer Araf.
Önümüz bayram.
Biliyorum siyasi partilerin bayramlaşmaları olacak.
BDP liler en azından Meclis Başkanı ile bir araya gelecekler.
Bu çok iyi bir fırsat olmalı ve BDP liler TBMM sine gelip yemin edeceklerini topluma deklare etmelidirler.
İşte o zaman herkes kan kusar, ama soranlara kızılcık şerbeti içtim der.
Keşke o bir koltuk boş kalsaydı da, başımıza bunca musibet gelmese idi.
Çünkü bu son olaylarda bir kişinin değil, bu ülkedeki bütün annelerin kalbi kırıldı. Değer mi idi?