BİR ONLARDAN BİR DEVLETTEN ÖLEN HALKTAN
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'ne bağlı Ortaklar Köyü'nün Ormancık Mezrası'nda 12 köy korucusunun gözaltındayken kaybolması ve 2'sinin öldürülmesi olayı ile ilgili AİHM, Türkiye'yi 1.5 milyon Euro'ya makum etmiş. Ancak ailelerin bu olaya sevinmedikleri bildiriliyor. Kayıp yakınları biz el alemin Mahkemesinin verdiği karara niye sevinelim ki, para her şey değil, biz yakınlarımızın bulunmasını istiyoruz. Öldüler mi yaşıyorlar mı, ne oldular. Öldürüldü iseler mezarları nerede. Bize kemiklerinin olduğu yeri söylesinler, hiç olmaz ise başlarına birer taş koyalım, gidip fatihamızı okuyalım, böylece kurda kuşa yem olmadıklarını bilelim diyorlar.
Şemdinli'nin Ortaklar Köyü Ormancık Mezrası'nda 24 Temmuz 1994 tarihinde düzenlenen bir askeri operasyonda, mezrada oturanlardan köy meydanında toplanmaları, erkeklerin çırılçıplak soyunmaları istenmiş. Bu isteğe köy meydanında toplantı halinde bulunan kadınlardan Zübeyde Uslu ve Emine Çelik karşı çıkmışlar. Vay vay vay siz mi bu talebe karşı çıkıyorsunuz denilmiş ve bu kadınlar askerlerce dövülmüş, o dönem hamile olan Zübeyde Uslu ve Emine Çelik düşük yapmışlar.
GÖZALTINA ALINDIKTAN SONRASI
Meydanda toplanmayı reddeden Kerem İnan köy meydanında, Aşur Seçkin ise, yaylada öldürülmüş. Evler yakılmış. Köy korucuları; Cemal Sevli, Reşit Sevli, Salih Şengül, Yusuf Çelik, Naci Şengül, Kemal İzci, Hayrullah Öztürk, Abdullah İnan, Mirhaç Çelik, Cabbar Sevli, Casım Çelik, Hurşit Taşkın de gözaltına alınmış. O gün bu gün haber yok.
Başvurular üzerine Şemdinli Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. 13 Nisan 1999 tarihinde hazırlanan iddianamede, 2 askeri yetkili hakkında 'Cinayet, gasp, düşüğe neden olma, köyü terk etmeye zorlamak' suçlamalarıyla dava açılması istenmiş.
Ancak iki askeri yetkili için soruşturma izni verilmemiş.
Van Bölge İdare Mahkemesi de 18 Temmuz 2000'de dava açılmasına gerek olmadığına karar vermiş.
Hani Hukukun üstünlüğü falan diyorlar ya, ben buna hiçbir zaman inanmadım, olmadı, olmuyor. Çünkü bu ülkede hukuk üstün müstün değil. Üstünlerin hukuku var ve o hukuk her zaman kendi mecrasında seyrine devam ediyor. Bize de canbaza bakmak düşüyor.
Yapılan itirazlarda reddedilince kayıp yakınları AİHM sine başvurmuş. Bu Mahkeme, Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi'ndeki 'Yaşam hakkı' başlıklı ikinci, 'İşkence-fena muamele yasağını' içeren üçüncü ve 'özgürlük ve güvenlik hakkı'yla ilgili beşinci maddelerini ihlalden Türkiye'yi suçlu bularak, 1.5 milyon euro tazminat ödemeye mahkum etmiş. Ama yukarıda da değindiğimiz üzere bu karar aileleri memnun etmemiş. Nasıl etsin ki, onlarca kişi herkesin gözleri önünde Askeri yetkililer tarafından işkenceye, fena muameleye, dayağa, çocuk düşürmeye sebebiyet verilsin, ardından 12 kişi alınıp götürülsün ve 19 yıldan beri nerede olduklar bilinmesin, bunun karşılığında Devlet 1,5 Milyon Euro para ödesin. Hani bu parayı Devlet ödeyecek ama, kendi rızası ile veya kendi Mahkemesinin verdiği karar ile değil ki, el alemin hukuku ve Mahkemesinin verdiği karar uyarınca para ödemesi yapılacak.
Kayıp 12 kişiden Yusuf Çelik'in eşi Emine Çelik, Casım Çelik'in eşi Meryem Çelik, Reşit Sevli'nin eşi Besna Sevli ile Sıdık Şengül'ün kız kardeşi Bezar Taşkın, "19 yıldan beri bu dava devam ediyor. Hala kayıplarımız hakkında bilgiye sahip değiliz. Aramızdan alınıp götürüldüler. Kerem İnan hepimizin gözleri önünde vurularak öldürüldü, bu nasıl iş, bu nasıl bir ülke, bu nasıl bir hukuk” diyorlar.
KAYIP YAKINLARI TEPKİLİ
Kayıp Casım Çelik'in oğlu Nevzat Çelik de Türkiye'ye hukuki yolların tükenmesi üzerine AİHM'e gitmek zorunda kaldıklarını belirterek, "Amacımız bu tazminata sahip olmak değil, kayıp babalarımızın nerede olduğudur. Bunca yıldır bu devam ediyor. Kazı çalışması oldu. Ancak, bir sonuç elde edilemedi. İstediğimiz, kazı çalışmalarının devam etmesidir. Kerem İnan köyde, astsubay Fatih Akçay tarafından 18 kurşunla taranarak öldürüldü. Onun mezarını biliyoruz. Şu anki sürecide biliyoruz. Bu süreci göz önünde bulundurarak köye gidebilir ve kazı çalışmasını yapabilirler. Diğer kayıplar Derecik İç Güvenlik Taburu'nda. Orada yeniden kazı yapılsın." Diyorlar.
Bu iddialar karşısında tabii ki Adalet Bakanlığı yetkililerinin konuya vaziyet etmesi lazım. Hemen hemen çıkan bütün yargı paketlerinde işkenceye sıfır tolerans tanındığı biliniyor ve işkenceden ötürü hayatını kaybeden kişilerin failleri için zamanaşımı sürecinin ortadan kaldırıldığı da bir vakıa. O zaman KANUN YARARINA BOZMA müessesesinin çalıştırılması ve herkesin gözü önünde işlenen bu cinayetlerin faillerinin gün yüzüne çıkarılması, geçmiş dönemleri bir tarafa bıraktık, bu dönem yönetiminin bir şiarı olması gerekmez mi? Bakalım göreceğiz.
BU DA ONLARDAN
Şırnak'ta 1990'da teröristlerin 27 kişiyi katlettiği Güçlükonak'a bağlı Çevrimli köyünün muhtarı İbrahim Özbay, ''Terörden dolayı büyük acılar çektik ve mayın patlaması sonucu iki bacağımı kaybettim. Yapanları affediyorum yeter ki barış olsun'' demiş.
Özbay “Ben affedebiliyorsam herkes affedebilir. Akil İnsanlar Heyeti'nin Çevrimli köyüne de gelmesini istiyorum. Hem muhtarım, hem gaziyim hem de şehit yakınıyım. Köyümüz çok açı çekmiş. 1990 yılında PKK tarafından köyümüze baskın yapıldı. 27 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bende 1997 ve 1998 olmak üzere iki sefer mayına bastım ve iki bacağımı kaybettim. Şimdiye kadar köyümde 32 vatandaşım şehit oldu, 2 gazimiz var. Ben burada 75 milyon insana sesleniyorum. Bu barışa destek verelim. Başbakanımıza destek verelim ve arkasında olalım. Bu barış hepimiz için güzel bir şey olur inşallah. Biz çok acı çektik ağladık, analar, babalar ağladı. Amacımız bundan sonra kimsenin ağlamamasıdır. Kimsenin çocukları yetim kalmasın.''
Evet örgütün bu yaptığı terör de, Hakkari İli Şemdinli ilçesi, Ortaklar köyü Ormancık mezrasında, hem de köy korucularına karşı işlenen bu cinayetler terör değil mi? Köylülerin şikayeti üzerine Şemdinli Savcılığı inceleme başlatmış da, bahsi geçen kişilerle ilgili kazı çalışmaları yapmış da, adamlar bulunamamış ta, estek köstek.
Köylülerin tamamı kendilerine yapılan olayı tüm detayları ile anlatıyor, eylem faillerinin ismini veriyor, 12 korucunun Askerler tarafından alınıp götürülmesinden önce iki kişinin gözleri önünde öldürüldüğünü söylüyor, erkeklerin çırıl çıplak soyunmalarının istenmesine karşı çıkan kadınlara işkence yapıldığı ve kadınların düşük yaptığı delilleri ile ortada, hala delil yok deniliyor. Ya bu insanlara uzaydan gelenler mi işkence yaptı? Yoksa bu insanlar kuş olup uçtular mı?
Hiç kimsenin kuşkusu olmasın biliyorum, eğer bu vatandaşlar terör örgütü bunları bize yaptı deselerdi, tabii yapar yapar denilip, iş başkalarının omzuna rahatlıkla yüklenmiş olacaktı. Ama rütbesine varıncaya kadar işkence yapan askeri görevlinin ismi veriliyor, ceset yok, o halde suçlu da yok.
Hani Dicle kıyısında bir koyun kaybolsa ondan Ömer mes’ul diyoruz ya.
Ey Salihler, Yusflar, Kemaller, Hayrullahlar, Abdullahlar, Mihraçlar, Cabbarlar, siz şimdi hangi kıyılardasınız, biz hangi kıyıda.