BİR ŞARTIMIZ DAHA VAR

İşe sondan başlayınca insanlar bu kadarı yeter artık, Türkiye biraz şartlarını yumuşatsın, Orta Doğunun en önemli ülkelerinden birisi olan İsrail ile münasebetlerini düzeltsin diyorlar.

Hani adam katilinizdir,  babanızı, kardeşinizi veya bir yakınınızı öldürmüştür. Zaman geçer, adamı başı önünde görürsünüz, yüzünüze bakmaya utandığını hissettirir, bunun üzerine sizin de  gayzınız, kızgınlığınız hafifler, nerede ise hasmınıza acımaya, merhamet etmeye başlarsınız.

İsrail işte tam da bu rolü oynuyor.

Türkiye gibi bir ülkenin dostluğunu kaybetmenin ne anlama geldiğini şimdi daha iyi anlıyor.

Salı günü yayınlanan “işte o zaman ne olacak , biz ne yapacağız” başlıklı makalemde belirttiğim hususlar vardı.

İsrail, ABD de 6 Kasım da yapılacak olan Başkanlık seçimleri öncesinde veya sonrasında İran’ın nükleer tesislerini vuracakmış,

(Obama kamuoyu anketlerinde öne çıktı, artık İsrail hedeflediği saldırıyı seçimler öncesinde yapamaz)

Suriye meselesi batı dünyası tarafından bu sebeple karman çorman hale getirildi, sorun çözümsüzleştirildi,

Bu konuda Türkiye’ye başlangıçta start verildi, ama sonra yalnız bırakıldı,

Çünkü batı dünyasının bu konuda esas amacı, Suriye’ye demokrasinin gelmesi ve insan hakları konusunda ilerleme kaydedilmesini sağlamak değildi,

Amaç Suriye’nin istikrarsızlaştırılması ve İsrail’in olası bir İran saldırısında Suriye cephesinin bütünü ile saf dışı bırakılması olduğunu yazmış

 Ve

Eğer İsrail, İran’a saldırır ise biz şu andaki görüntüye bakarak onunla aynı safta mı yer alacağız,  İsrail bu yönde bir saldırısı olduğunda biliyorum ilk eylememiz İsrail’i kınamak olacak, ama ya ardından dünya devletleri işe müdahil olur, Stratejik ortağımız! ABD İsrail’in yanında yer alınca, biz de onunla birlikte İran’a saldıran ülkelerden birisi mi olacağız,

Birisi çıksın bunu bana anlatsın, hayır bizim her ne olursa olsun, İsrail’in yanında yer almamız söz konusu değildir desin, beni rahatlatsın demiştim. 

Bu beni rahatlatsın söylemimden kastımın, Türkiye insanının nerede ise yüzde doksanı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Bu yazının hemen ardından İsrail Dış İşleri Bakanlığı Direktörü Pinhas Avivi, Kudüs’te bulunan Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, “ Türkiye ile masaya oturmak istiyoruz’ gerek Suriye’deki gelişmeler ve gerekse Mavi Marmara gemisinde yaşananlar konusunda ön koşulsuz Türkiye ile masaya oturmak ve sorunlarımızı konuşmak istiyoruz, Türkiye Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden vatandaşları için özür ve tazminat talebinde bulunmuştu, bunlar karşılanabilir, ama Gazze şeridi için olan talebini geri çeksin oturup konuşalım” demiş.

Görüldüğü üzere İsrail, olası bir İran saldırısı için, Türkiye’yi yanında görmek istiyor.

Hiç lamı cimi yok, şu anda attığı adımların tek amacı bu.

Ben Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden vatandaşlarımız için tazminat verilsin, özür dilensin taleplerine de biraz buruğum ama, demek ki elimizden daha fazla bir şey gelmiyor.

İsrail bir vatandaşı öldürüldüğünde, karşı taraftan özür dile, tazminat öde anlaşalım diyor mu?

Kesinlikle hayır.

Bırakın gidip aynı ile can almayı, bir ölüme nerede ise bin insanın canını almaktan asla çekinmiyor. İsraillinin canı can da bizimkiler patlıcan mı? Özür dilenmesi veya tazminat ödenmesi canlarımızın geri gelmesini sağlıyor mu?

Adamlar asgarisinden olan bu talepleri bile yerine getirmemiş, şimdi kalkmışlar küstahça Gazze’deki talebinizden vazgeçin, buyurun şehitlerinizin kanı için ne istiyorsunuz, oturup konuşalım diyorlar.

Hiç kuşkum yok, İsrail’in bu son girişiminin amacı, bir İran saldırısında Türkiye’yi yanında görmek veya en azından müstenkif kalmasını sağlamak.

İsrail Dış İşleri Bakanlığı Direktörü Pinhas Avivi’nin bu son girişimine Başbakan Yardımcımız Ali Babacan bey, taleplerimizde bir değişiklik yok diyerek karşılık verdi.

Türkiye Gazze Şeridinde yaşayan Müslüman Kardeşlerimize uygulanan ambargoyu göz ardı eder, nasıl olsa Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden vatandaşlarımız için özür dilendi ve tazminat ödendi, o halde işi daha fazla uzatmanın anlamı yok diyerek, İsrail ile masaya oturur ise,İsrail bu yolla bizi yanına çekmeye muvaffak olur ise, İran’a saldırının fitilleri de ateşlenmiş olur.

Bir bakarsınız İsrail, hiç masaya oturulmadan da bir anda Türkiye’den özür dilemiş ve bizi hazırlıksız yakalama gayretine girmiş olabilir. O açıdan Türkiye bu asgariden olan taleplerinin hiçbirisinden vazgeçmeyeceğini üstüne basa basa seslendirmeli ve buna ilave olarak, İSRAİL’İN İRANA OLASI BİR SALDISISINI ASLA KABUL ETMEYECEĞİNİ DE DEKLARE ETMELİDİR. Hele bakalım İsrail’liler bundan sonra Türkiye’ye gelin oturup sorunlarımızı konuşalım diyecekler mi?

Yazının başında işe sondan başlayınca, yani işin baş kısmını unutunca, işler iyice şirazesinden çıkıyor demiştim.

Lütfen hatırlayın Türkiye’nin iyi niyetini.

Türkiye İsarail ile Suriye arasındaki sorunların çözümü için arabuluculuk yapıyor, iki ülkenin temsilcilerini Türkiye’de ağırlıyor, toplantılara Sayın Başbakan bizzat nezaret ediyor ve işin sonlanması için elinden gelen çabayı gösteriyordu.

Ne oldu?

İsrail bir anda barışı sabote etmek için bütün hinliğini kullandı, barış görüşmelerinden kaçtı, gitti Gazze’yi bir anda sudan bahanelerle bombardımana tabi tuttu, 1500 insanı öldürdü, 4500 kişiyi yaraladı ve Türkiye’yi tabir caiz ise sırtından vurdu ve meşhur One Minute olayı ondan sonra patlak verdi.

İsrail  One Minute söyleminin özrünü dileyeceğine, gitti Mavi Marmara gemisinde 10 vatandaşımızı durduk yere şehit etti, kendince bir lafın intikamını 10 kat fazlası ile aldı.

Bundan sonra Türkiye halkının İsrail ile anlaşma sağlanması için bir şartı daha var. O da İsrail kendisine saldırılmadığı sürece hiçbir İslam Ülkesine saldırmayacağı konusunda karar vermeli, açıklama yapmalıdır.

Bu ondan istenmelidir.

Hadi bakalım Bayramınız mübarek olsun…