BIRAKIN GİTSİN
Cenabı Allah Kur’anı Kerimde Müslümanlara hitaben kafirlerin/puta tapanların/ inkarcıların putlarına küfretmeyin, onlar da kalkar sizin Rabbinize sebbederler.
Fazıl Say diye bir piyanist var. Piyanonun tellerine iyi vuruyormuş. Onun piyanosundan çıkan tın tın tın seslerinden ülkemizde kim ne anlar, eserler çalınır iken, kim hangi duygulara ulaşır dorusu bilmiyorum.
Müzik insan oğlunun müteal/aşkın/ duygularının terennüm edildiği en önemli sanat dallarından birisidir.
Sesli veya sözlü olarak ifade edilene müzik eserleri insanı alıp dağların tepelerine çıkarır,
bahar yaprakları arasında dolaştırır,
iki yeşil yaprak arasındaki yağmur damlası sizin göz yaşınız olur,
çiçekler üzerinde cevelan edersiniz,
duygu seline kapılır başınızı taştan taşa vurursunuz, ama bir bebek gibi ananızın müşfik kucağında kendinizi hissedersiniz.
gözyaşlarınız çağlayanlara dönüşür,
bazen yerinizde duramaz, fıkır fıkır kaynarsınız,
dostunuza, sevdiğinize sarılmak istersiniz,
geçmişte yaşadıklarınız, gelecekte karşılaşacaklarınız, umudunuz olur.
Mesela Abdonun mezarı türküsünü bu ülkenin insanlarının nerede ise tamamı dinlerken, tüyleri diken diken olur. Büyük duygu coşkunluğu yaşarlar.
O uzun havanın sözlerini yazmanın şimdi tam zamanı.
Abdo’nun mezarını kayadan oyun
Sağına soluna anam anam çiçekler koyun
Vurma zalim vurma yaram derindir
Eğer yaram sağalırsa mevlam kerimdir
Abdo’nun yanına Mircan’ı koyun
Vurma zalim vurma vurma yaram derindir
Eğer yaran sağalırsa mevlam kerimdir
Abdo’nun evleri saraya bakar
Abdo’mu vurmuşlar anam anam kanları akar
Vurma zalim Müslim vurma yaram derindir
Eğer yaram sağalırsa mevlam kerimdir
Anası duymuştur ağıtlar yakar ağıtlar yakar
Vurma zalim vurma vurma yaram derindir
Eğer yaram sağalırsa mevlam kerimdir.
Ya ağam olasan , Ya Murat Gilin damından atlayamadım,liralarım döküldü toplayamadım, Kırklar dağının kızı, Ziyaret Çarptı bizi türkülerini bu ülkede kim sevmez ki.
Türkülerimiz kadar Şarkılarımızın terennüm ettiği duygular bizim için aşkların en güzel ifade biçimi değilmidir?
İnsan oğlunun çıkardığı ve kendi topraklarında yaşayanların his dünyalarına hitap eden yazılı ve sözlü eserler, kapılıp gittiğimiz dünyanın en büyük keşmekeşlerine bir an için olsun cevap vermek, onların yaratmış olduğu travmayı söküp atmak için değil midir?
Şimdi o duyguları ifade eden Cemal Safinin Gözyaşımda saklısın eserini ben yazarken, siz okurken, dudaklarınızdan bu güzel sözlerin tınıları sel olup akmaz mı?
Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben
Düşeceksin sanırım kirpiklerimden.
Damarımda kan olup dolaşıyorken
Beni böyle bırakıp git gidebilirsen.
Git mutlu olacaksan beni düşünme
Sen iyi bak kendine beni dert etme.
Önce beni bir dinle bir bak halime
Beni böyle bırakıp git gidebilirsen.
Bir kapanmaz yarayla böyle çaresiz
Belki yine yaşarım sevgisiz sensiz.
Git yolun gülle dolsun güller dikensiz
Beni böyle bırakıp git gidebilirsen.
İstanbul’da talebeliğim sırasında Avusturya Konsolosluğunun küçük salonunda NURİ İYEM(İnşallah ismi yanlış hatırlamıyorum) in Keman Konçertosunu Muhlis Arvas isimli arkadaşım ile dinlemeye gitmiştik. Bu konsere Muhlis Arvas davet edilmiş, o da beraber gidelim diye bana da bir davetiye temin etmiş.
Gitmeden önce Muhlis ne giyelim diye yakınıp yakınıp durdu.
Maşallah adamda 190 boy var, kilo desen gani.
Doğru dürüst paramız da yok.
Muhlis kendisi için oradan buradan bir şeyler ayarladı. Giyindi süslendi.
İki dirhem bir çekirdek oldu.
Ben de bir şeyler aldım, ucuz ama temiz. 175 boy 68 kilodayım o zamanlar. Muhlis ne giysen yakışıyor diyor, ama ben de onun uzun boyuna heves ediyorum.
Avusturya Konsolosluğuna gittik.
Nuri İyem Bah’ın mı, Motzartın mı artık doğrusunu hatırlamıyorum, Keman Konçertosunu seslendirdi. Birinci bölümün sonunda, dinlenme esnasında, kerli ferli adamlar hep bize bakıyorlar. Zira bizden genci yok.
Biz de herkes gibi biri birimizi tebrik ediyoruz. Eser hakkında konuşuyoruz. Duygularımızın nasıl da tavan yaptığından falan söz ediyoruz. Ama Muhlis ile göz göze geldiğimizde de gülmemek için kendimizi zor tutuyoruz.
Konserin sonunda herkes gibi biz de sanatçıyı ayakta alkışladık. Biri çok kişi sizleri her zaman buralarda görmek isteriz falan dedi. Yüksek İslam Enstitüsünü ve Hukuk Fakültesini birlikte okuyoruz ama, biz Hukuk rozetlerini yakamıza takmışız.
Konser sonunda Muhlis nasıl buldun dedi.
Neyi dedim.
Konseri ve Nuri İyemi.
Vallahi hiçbir şey anlamadım ama, galiba biz BARON FALAN olduk , en çok da bu hoşuma gitti dedim.
Buralara niye geldim.
Fazıl Say isimli piyanist Müslümanların bütün mukaddeslerine, güya oradan buradan yapmış olduğu alıntı ile hakaret etmişti. Ben üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin beyanına uyarak onun yapmış olduğu “BATIL” sözleri burada zikretmeyeceğim. Zira batılı ifade saf zihinleri idlal eder.
Fazıl Sayın bu alçakça hakaretlerine toplumun çeşitli kesimlerinden itirazlar geldi ve yaptığının insanlığın hiçbir mukaddesine uymadığını ifade ettiler.
O da bunun üzerine “bu sözleri ben söylemedim, Ömer Hayyam söylemiş, ben tekrar ettim. Ancak aldığım tepkiler üzerine bu ülkeyi terk edip Japonyaya yerleşeceğim demiş.
Kültür Bakanı da Fazıl efendiye “görüşlerini bir daha gözden geçir, zira bu ülkeyi terk eden nice insanın bir süre sonra, ah keşke yapmasaydım, memleketim gibisi yokmuş dediğine şahit oldum, senin de o duruma düşmeni istemem” demiş.
Fazıl efendi Bakanın bu görüşlerine “ZIRVALAMAYI KES” diye cevap vermiş. Nezakete bakın.
Biz onun sanatına bir şey söyleyecek değiliz.
Başka memleketlerin insanlarından onun çaldığı eserlerden büyük haz duyanlar vardır. Ama şurası bilinmeli ki, bu ülke insanının yüzde doksan dokuzu onun çaldığı eserden bir şey anlamaz, yukarıda örneklerini verdiğim türkülerden, şarkılardan aldığı hazzın zerresini hissetmez.
Bizim harsımız, kültürümüz, şarkılarımız, türkülerimiz, folklorumuzun batılılara etkisi, onların konçertolarının bize etkisinden yüz kat daha fazladır. Bu da bizim sahibi olduğumuz kültürün bir bütün olarak ele alınması halinde , Fazılın söz ve düşüncelerin zırvalamalarına cevap vermeyecek kadar büyük olduğunu ortaya koyar.
Gidecekmiş.
Kendisini Nazım Hikmetin yerine koymaya çalışıyor. O topraklarda ölüp gittiğinde onun gibi anılacağını zannediyor. Buna imkan yok. Zira Nazım sosyalistti ama bu ülkenin sahibi olduğu tüm mukaddeslerin değişik bir versiyon ile aynı zamanda büyük savunucusu idi. Onun için bendeniz Moskavadaki mezarını ziyaret ederken, Amme Suresini başından sonuna kadar sesli olarak okudum da etrafımzıdaki insanlar ağladılar.
Evet bırakın gitsin. Bakalım kaç kişi göz yaşı dökecek.
O giderken de biz, onun putuna asla küfretmeyeceğiz.
Fakat onu ebediyyen unutacağız.