BİZE/HALKA/ KULAK VERİN, LÜTFEN
İç Hizmet Kanunu ile Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin kendilerinde olduğunu söyleyen Askerler bir çok darbe yaptılar. Bu darbeler sırasında binlerce insanı katlettiler.
Başbakanlar, Bakanlar, Gençler, çocuklar asıldı.
İdam kararlarına imza atan sergerde, şimdi çıkmış “ben dosyadaki delillere ve vicdani kanaatime göre bu kararları verdim, şimdi olsa yine aynı kararlara imza atarım” diyor.
Biz de Avukatız. Binlerce ceza davasına girdik, çıktık. Hem de en içinden çıkılmaz olan davalarda mesleki becerimizi ortaya koyduk. O dönemde kolluk ifadelerinin yüzde yüzü “işkence” altında alınıyordu. Herhangi bir isnattan ötürü yakalanıp da güya “suçunu” itiraf etmeyen yoktu.
90 gün göz altı süresi vardı. 90 günlük gözaltı süresi dolup da Savcı veya Hakim karşısına çıkarılanlar, hakkınızda yeni isnatlar var diye yeniden gözaltına alınırlardı.
Bu durum daha çok 90 günlük işkenceye dayanan ve bir türlü kolluğun istediği ifadeyi vermeyen kişiler için uygulanırdı.
Gözaltından sonra Savcı önüne çıkmak da bir başka bela idi. Sanıklara “bak bizde verdiğin ifadeyi kabul etmez isen, seni yeniden bizim “eve” götürürüz tehdidi yapılırdı.
Sanıklar bir türlü bitmeyen gözaltılardan sağ kurtulup Hakim huzuruna çıktıklarında verdikleri ifadeyi kabul etmezlerdi. Ancak Hakimler de, 90 gün ve daha fazla gözaltında kalan sanıkların el bebek , gül bebek yaşamadıklarını bildikleri halde “işkence beyanlarını” pek dinlemek istemez, orayı geç, sen karıştığın eylemleri anlat derlerdi.
İşte bu minval üzere hazırlanan iddianamelere konu olan olayların sanıkları, akla hayale gelmedik bir çok büyük cezaya çarptırıldılar.
Hadi şimdi de hayatta bulunan ve o kararlara imza atmaktan nerede ise “memnuniyetini” ortaya koyan şahsa/Eski Hakim’e/ soralım “belki bir çok dosyada önüne konulan delillere göre kararını verdin, peki yaşı küçük olan Erdal Eren’in Mahkemenizce yaş tashihi yapılarak, yaşı büyütüldükten sonra idamına karar vermek” ne oluyor?
Erdal Eren’in yaşı büyütülmese idi, idam kararı verilemeyecekti. Onun yaşını büyütmek gibi bir ihtiyaç nereden çıktı? Bunu açıklar mısın?
Halep orada ise, arşın burada. Erdal Eren’in dosyası ortaya çıkarılsın, dosyadaki diğer delillere falan değil, doğrudan doğruya onun yaşının tashihi ile ilgili işlemlere bakılsın. O zaman “bir o yandan, bir bu yandan” adam /pardon çocuk/ asmanın ne anlama geldiğini herkes dahi iyi anlar.
Ülkeyi bir zamanların demir perde ülkelerinin de gerisine iten insan boğazlayan “mezbahaneye” çevirmenin “yasal zemini!” Askerin iç hizmet kanunun 35.maddesi gereğince yapılıdğını biliyoruz.
Bu maddenin kaldırılması yıllardan beri yazılıp çiziliyor. Biz de en azından 10 kez bu maddenin kaldırılması gerektiği ve böylece kendilerini Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi ile “muvazzaf” kabul edenlerin ellerindeki argümanın alınacağını söyleyip durduk.
Bu konuda şimdi çok iyi bir zemin yakalandı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İç Hizmet Kanunun 35.maddesi kaldırımalıdır biçiminde ki beyanından sonra , TBMM si başkanı Mehmet Ali Şahin bey de şahsi fikrinin bu yönde olduğunu açıkladı. Doğrusu ben ilk önce sanki bu konuda Mehmet Ali Şahin beyin açıklama yaptığını duydum. Daha sonra basın kuruluşları, ilk açıklamanın Kemal Beyden geldiğini, Mehmet Ali Şahin beyin de bu görüşte olduğunu yazdılar. Her neyse.
Ben daha sonra Ak Parti Gukup Başkan vekili Nurettin Canikli beyin de aynı fikirde olduğunu basın açıklamasından öğrendim.
BDP den Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan yaptığı açıklamada “Meclisi tatile sokmayalım, bir hafta daha çalışalım ve bu maddeyi ortadan kaldıralım” dedi.MHP sinden Oktay Vural’da aynı yönde açıklama yaptı.
Gerçekten harika bir şey.
Üzerinde bu kadar ittifak sağlanan başka bir konu bulunamazdı.
Demir tavında dövülür.
Bu durumdan bütün partiler kazançlı çıkacaktır. Hele Ak Partinin kazancının tarifi bile yapılamaz. Zira Ak Parti olmadan bu yasanın meclisten geçmesi imkansız. Her ne kadar görüşler ilk önce CHP den gelmiş olsa bile, İç Hizmet Kanunun 35.maddsinin kaldırılmasının en büyük yararı Ak Partiye dokunacaktır. Zira Demokratikleşmenin bu en önemli adımından Ak Parti geri kalır ise, hem içeride , hem dışarıda çok büyük zarar görür.
Ak Parti çok büyük bir adımla 1980 rejiminin belini kıracak Anayasa değişikliğine imza attı. Bence İç Hizmet Kanununda yapılacak olan değişiklik en azından bu Anayasa değişikliği kadar önemlidir.
Ak Partili yetkililer, Anayasa değişikliğine karşı çıkan muhalefete dönerek, siz bu değişikliklerin nesine karşısınız diye soruyorlar ve inanın makul bir cevap almaları asla mümkün olmuyor. Herkes estek,köstek derken, battıkça batıyor.
İç Hizmet Kanunun 35.maddesinin kaldırılması ile ilgili olarak ortaya atılan görüşlere Ak Parti iltifat etmez ise, Anayasa değişikliği ile ilgili toplantılarda en çok bu konu karşılarına çıkarılacak. Ve hani siz Askeri Darbelere karşı idiniz, hani darbelerin sona ermesi için hareket ediyordunuz, bakınız darbelerin en önemli yasal gerekçesi olarak gösterilen iç hizmet kanunun 35.maddesini kaldrırmaya yanaşmadınız gibi gerçekten siyasi darbe niteliğinde sözlere muhattap olacaktır, bu şimdiden konuşulmaya başlandı bile.
Bir iki yerden kulağıma çalındı, güya Ak Partili yetkililer diyormuş ki, “darbeler fiili bir durumdur,adamlar karar verince bir türlü durdurmak mümkün olmuyor,onların yaptığı darbelerin kanunla falan ilgisi yok”… Bu düşüncenin elbette haklılık payı var. Ama biliniz ki, darbeleri yapanlar en çok başlarına geleceklerden korkarlar. Kendilerince yasal bir dayanak olmadan hiçbir şeye el atmazlar.
HEM ONLAR YAPTIKLARI BÜTÜN DARBELER SONRASINDA “BİZ İÇ HİZMET KANUNUN BİZE VERDİĞİ YETKİYE DAYANARAK İHTİLALİ YAPTIK” DEMİYORLAR MI?
İşte şimdi tam bir fırsat doğdu.
Demir tavına geldi.
Siz Anayasa değişikliğini gerçekleştirmemiş olsa idiniz, İç Hizmet Kanunun 35.maddesinin değiştirilmesi gündeme gelmezdi.
İç Hizmet kanunun 35.maddesinin bu aşamada dile gelmesinin sebebi, Anayasa değişikliği konusunda TBMM sinin gösterdiği üstün iradedir.
Bu iradenin üstün tezahürü 35.maddedeki değişikliği gündeme taşımıştır.
O açıdan gelişmelere bakıldığında, İç Hizmet Kanunun 35.maddesinin kaldırılmasına yönelik ortaya çıkan “irade” inanın Anayasa değişikliği kadar önemlidir.