BÖYLE GİDERSE YENİSİ ESKİSİNE RAHMET OKUTUR

Kılıçdaroğlu çok fazla gayret göstermeden, CHP nin başına gelmek için gerekli olan siyasi mücadeleyi vermeden Genel Başkanlık koltuğuna oturdu.
CHP si Türkiye’nin en köklü partisi.
Cumhuriyet Halk Fırkası aslında bir siyasi parti olarak teşekkül etmedi. Cumhuriyeti kuranların bir teşkilatının olması gerekirdi. Bu teşkilat "Osmanlı Hanedanına" mukabil olacaktı.
Milli mücadeleyi yapanlar, savaştan bir şeklide başarılı çıkanlar!!!/Tabi ki bu nasıl bir başarı ise. Sen 16 Milyon kilometre kare topraktan, 780 bin kilometre kareye düş, YANİ TAMI TAMINA 20,5 KAT KÜÇÜL, İŞİN İSMİ DE BAŞARI OLSUN/ kurdukları Cumhuri İdareye bir şekil vermek zorunda kaldılar. Aslında kurulan bu idarenin sadece ismi Cumhur’dur, yoksa 1950 yılına kadar Cumhuru/HALKI/ hiçbir yerde sistem içerisinde görmemiz mümkün değildir.
Sistemin başında  1938 yılına kadar Atatürk vardır. 1938 den sonra da İsmet İnönü. Alt kademelerde ise bunların atadığı Bakanlar bulunmaktadır.
Sisteme bakıldığında Atatürk’ün Padişah görevi üstlendiği, İsmet İnönü’nün ise Veziri Azam rolünde olduğu açıkça görülüyor.  Sistem bu yönü itibariyle 1950 yılına kadar devam etmiştir. 1946 yılında CHF içinde başlayan kıpırdamalar, Adnan Menderes ve arkadaşlarının 4 lü takriri, 1950 yılında Demokrat Partiyi iktidara taşıdı.
Demokrat Partinin Demokrasiye olan özlemi çağrıştıran ismi, halkın sandıklara koşmasına sebep oldu.
Bu aynı zamanda baskı ve zulme direnişin de ismi idi.
O GÜN BUGÜN CHP NİN ÜZERİNDEKİ İMAJ, BASKIYI, ZULMÜ,KARNEYİ, FUKARALIĞI, DİNE İNANCA KARŞILIĞI, HATTA SAYGISIYZILĞI, SOSYETEYİ, BEZİRGANLIĞI, ÜST SEÇKİNCİ GURUBU, EL HASIL HÜRRİYETLERE KET VURMAK İÇİN KURULMUŞ BİR KALEYİ İFADE EDİYOR. VE HALK BUNLARIN BİR BAŞLARINA İKTİDAR OLMALARINDAN CİDDİ MANADA ÜRKÜYOR.
Peki CHP de o günden bu güne ne değişti?
Bakalım.
Bülent Ecevit bu sistemi biraz olsun zorladı.
Erbakan ile iktidar olmak, Kıbrıs çıkartmasını yapmak bezirgan takımının huzurunu kaçırdı biraz.
1980 ihtilali 10 yıllık hapisleri, sürgünleri beraberinde getirdi.
Ecevit kendisine yapılanları hakketmediğini düşünerek mücadelesini bir başka kulvarda, yani DSP çatışı altında sürdürdü.
Siyasi partilerin yeniden açılmasına karar verilince, Ecevit’in Enerji Bakanı Deniz Baykal dikensiz gül bahçesi halindeki CHP yi teslim aldı.
Deniz Baykal 20 sene boyunca ülkedeki baskı gurupları ile işbirliği yaparak siyaseti götürdü. Taraflar biribirlerine desteklerini hiç esirgemediler.
Mesela Ordunun yaptığı hiçbir iş CHP çevreleri tarafından DEMOKRASİYE AYKIRI bir hareket olarak kabul edilmedi.
CHP 28 Şubat sürecini hiç eleştirmedi. Yapılanların büyük haksızlık olduğunu söylemedi. Bir tiyatro oyunu düzenlediler diye insanlara 18 sene ceza verilmesinin kabul edilecek bir yanı olmadığını, hiç  açıklamadı. Bu kişiyi cezaevinde ziyaret eden eski Adalet Bakanı için yapmadık eleştiriyi ardlarına koymadılar.
CHP 12 Eylül Darbesi ile yüzleşmek için hiçbir çaba göstermedi. 12 Eylül 1980 darbesinin mahsülü olan 1982 Anayasasının değiştirilmesi için TBMM sinde oluşturulan komisyona üye vermedi. Hala da vermiş değil. (üye verin , gidin nelerin yapılmasını istoyorsunuz, nelerin yapılmasından yana değilsiniz söyleyin, yok yapmadılar)
Ak Partinin iktidara gelişinden sonra , yani 2003 yılından itibaren atlatmış olduğumuz en azından 4-5 darbe girişiminin büyük hukuksuzluk olduğunu, asla kabul edilemeyeceğini açıklamadı.
Üstelik bu hareketlerden ötürü sanıklar hakkında dava açan Savcı ve Hakimleri suçladı,sanıkların Avukatlığına soyundu ve bu sanıkları tahliye eden Hakimler için büyük destek açıklamasında bulundu.
Örneğin Ergenekon oluşumuna bulaşan Erzincan Savcısı Cihaner’in davasını takip etmek için Milletvekillerini cezaevlerine, Mahkemelere göndermekten çekinmedi.
Üniversitelerde hak ve hürriyetlerin genişletilmesini sağlayan Anayasa’nın 10 ve 42.maddelerindeki değişikliği, Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdi.
Yine Anayasadaki son değişiklik , CHP kurmayları tarafından, başta KILIÇDAROĞLU OLMAK ÜZERE, Anayasa Mahkemesine götürülerek iptali istendi.
Kurultay sonrası Parti Meclisi üyeliğine seçilen Şahin Mengü’yü dinledim.Kılıçdaroğlunun kurultayda Laiklik üzerinde durmamasını, partinin bugüne kadar olan algısında bir değişikliğin olacağı anlamına gelmediğini herkesin bilmesi lazım dedi.
E TAMAM BU BEYAN HALKA YENİ CHP Yİ TANIMAK BAKIMINDAN YETER ARTAR BİLE.
Kurultayda ,
Kürtler yok,
Alevilerin sorunları yok,
Başörtülülerin meselesi yok(Onlar sadece merdiven altı üretimde söz konsu oldu. Okulları, Üniversiteleri, Eğitim hayatının sonucunda kamuda görev üstlenmeleri gibi sorunlar hak getire)
IRAK YOK,
ABD SALDIRISININ DAHA NE KADAR DEVAM EDECEĞİ VE BU KONUDA CHP YÖNETİMİNİN NE YAPACAĞI,YOK,
KOMŞU VE MÜSLÜMAN ÜLKELER İLE OLAN  MÜNASEBETLERİN GELDİĞİ NOKTADA BİR SÖZ YOK,
AVRUPA BİRLİĞİ MESELESİNDE EKSİĞİMİZ NE, GEDİĞİMİZ NE, DERSİMİZİ NASIL ÇALIŞACAĞIZ, BİR TÜRLÜ AÇILMAYAN BAŞLIKLARI NASIL AÇACAĞIZ , YOK,
ABD NİN İRANA KARŞI AÇMAYA ÇALIŞTIĞI CEHPEYİ BERTARAF ETMEK İÇİN NASIL BİR ADIM ATMAYI PLANLIYORLAR, YOK.
Türkiye’nin en büyük problemlerinden birisi olan kayıt dışı ekonomi ile nasıl mücadele edilecek, bu bile yok.Kemal Bey hesap uzmanı olduğu için en azından bu konuda somut bir açıklama bekledim. Yok.
Sadece işsizlik, fakir, fukara edebiyatı,/edebiyatı diyorum çünkü bu konuda somut önerilerden söz edilmedi/ ile Deniz Beyin gitmesi, Kemal Beyin gelmesi ile bir şey değişmez.

BİRİNCİ NOT:  Belliki bundan sonra CHP liler Sayın Başbakana Recep Bey diyecekler. Bırakın desinler, lafı uzatmayın. Taş yerinde ağırdır zaten. Siz de ona Kemal bey dersiniz, dersini alır. 

İKİNCİ NOT:Doğukarakoç köyümüzde Ersin ve Erdil aileleri arasında çok müessif bir hadise cereyan etti. Üzüntümün büyüklüğünü inanın tarif edemem. Her iki aileyi de yakından tanıyorum. Aile büyükleri ile dostluğum var.
Bediüzzaman Hazretleri bizim "Cehalet,             Fakirlik, Nifak gibi üç büyük hastalığımız var. Bunlara karşı, İlim tahsil ederek, Çalışarak ve ittifak ederek tedavimizi yapabiliriz" diyor.
Şimdi düşünüyorum da, bir ineğin tarlaya bir iki saat içerisinde vereceği zarar bir veya iki liradır. Benim bir tarlam olsa, komşumun bir hayvanı girip otlasa, gider ineği okşar, seni gidi yaramaz tarlaya girdin ha, hadi çık meraya git bakalım derdim. Bir taraftan da ona tarlamdan otladığı ekinlerin, sadakam olmasından dolayı içten içe teşekkür ederdim.
Ama bizimkiler ineği öldürdüler, ardından 5 canı aldılar. 12 kişiyi yaraladılar. Artık ne söylesek boş. Mu?
Hayır.
Bu ailelerimize sabrı, hakkı tavsiye edeceğiz. Daha büyük musibetlere sebebiyet vermemelerini kendilerinden hasseten rica edeceğiz.
Büyüklerimizden de cehaleti ortadan kaldırmalarını , fukaralığı gidermek için SİLVAN BARAJININ BİR AN ÖNCE TEMELİNİN ATILMASINI istirham edeceğiz.
Hepimizin başı sağolsun.
Allah sabır versin.