BÖYLE Mİ DÜŞÜNÜRDÜN
Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanlık Divanı Başkanı Dr. Fuat Masum, Mesut Barzani’nin Türkiye ile PKK arasında uzun süreli ateşkes sağlanması için çaba gösterdiğini ve bunun için 5 şartlarının olduğunu açıklamış. Bu şartlar şunlarmış.
1- Terör sorununa askeri yöntem kesinlikle çözüm getirmez.
2- Ne askeri çözüme inanıyoruz ne de bu yola dahil oluruz.
3- Bu sorunun barışçıl ve diyalog yöntemi ile çözülmesi gerekiyor.
4- Kürdistan Bölgesi hiçbir şekilde komşu ülkelere karşı silah kullanan grupları desteklemez.
5- Silahlı yönteme inanmıyoruz ve bu yolla sonuç alınmaz.
Barzaninin sıralamış olduğu bu şartlara bakıldığında önceliğini Türk Devletine verdiğini görüyoruz.
Askeri yöntem bu soruna kesinlikle çözüm getirmez diyor. Elbette bu çok bilinen bir gerçeği bir kez daha ifade etmekten başka bir anlam taşımıyor.
Fakat örgütün silahlı eylemleri sürdüğü sürece, ona silahla karşılık vermekten başka çıkar bir yol var mı?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti PKK silahlı örgütü faaliyete geçti diye silahlanmış değil ki. Bugün yer yüzünde tüm Devletlerin silahlı kuvvetleri var ve öyle anlaşılıyor ki, insanlığın sonuna kadar da bu sistem varlığını devam ettirecek.
İnsanoğlunun doğasındaki bir başkasına galip gelme, hükümran olma, emri altına alma, narsist, bencil duygularına başkalarını ram etme arzusu var olduğu sürece/ ki, bunu ortadan kaldırmanın imkanı yok/ silah bir enstürman olarak varlığını sürdürecektir. O açıdan Devlet olarak teşkilatlanma imkanı bulmuş ve bunu dünya uluslarına kabul ettirmiş Türkiye Cumhuriyetinin silah bırakması diye bir şey düşünülemez ve o bu varlığına karşı harekete geçen başka silahlı kuvvetlerle gücü yettiğince mücadelesini sürdürür.
Terör veya Kürt sorununda, ismini ne koyarsanız koyun, silahlı mücadeleyi seçen taraf PKK örgütüdür.
Dünyada aklı başında hiç kimse, Türkiye Devletinin PKK ya karşı silah bırakacağını düşünmüyordur herhalde.
Eğer örgüt Türkiye Devletinin silah bırakmaya icbar edecek bir başarı elde etmiş olsaydı, Barzaninin meseleye yaklaşımında haklı bir yan vardır denilebilirdi. Oysa son olarak 24 erin şehit edilmesinden sonra Türkiye içerisinde Kazan vadisinde, Türkiye dışında örgüt kamplarına yapılan baskınlarda, örgüt çok büyük kayıplar verdi, nefes alamaz hale getirildi.
Ha bundan sonra örgüt artık bitti, tükendi, başka bir eylem ortaya koymayacak/koyamayacak/ anlamına söylemiyorum. Terör örgütü bundan sonrada kimi masum insanların canına mal olacak eylemler ortaya koyabilir, ama bu yolla hiçbir mesafe alamaz, orduyu silah bırakmaya icbar edemez.
Silahlar (T.Cumhuriyeti-PKK mücadelesinde) ömrünü tamamlamış ve bu yolla sonuç elde etmenin imkanı kalmamıştır diyen Osman Baydemir, istenildiği kadar Apo tarafından fırçalansın, aşağılansın, hatta hayatı ile ilgili şiddet görebileceği açıkça ifade edilsin, sonuç değişmez.
Barzani ortaya koyduğu çözüm önerilerinin ikinci maddesinde, ne askeri çözüme inanıyoruz ve nede böyle bir çözüme dahil oluruz görüşü de, örgütten çok Türkiye’ye verilen bir mesajdır.
Örgüt silahlı eyleme başlayınca, Türkiye buna silahla cevap verdi. Tabii ki Türkiye’de silahı elinde tutanlardan hepsi olmasa bile bir kısmı silahlarla bir yere varılamayacağını söylüyorlar. Ama Türkiye’de hiç kimse “Devlet” silah bıraksın noktasında değildir. Herkes Devletin bir anlamda meşru müdafaa halinde olduğunu görüyor.
Barzani kendi peşmergelerinin bu olaya dahil olmayacağını da ifade ediyor ve böylece Türkiye’nin örgüt ile birlikte mücadele edelim talebini geri çevirmiş bulunuyor.
Barzani sorunun çözüm önerilerinin 4 ve 5 maddelerini örgüte ayırmış bulunuyor. Kürdistan bölgesi hiçbir zaman komşu ülkelere karşı silah kullanan gurupları desteklemez, silahlı yönteme inanmıyoruz ve bu yolla sonuç alınamaz demektedir.
Barzani görmek istemese de burada Türkiye ile Örgüt arasındaki mücadeleden başka biri sorun var. O da Kuzey Irak Kürt yönetimine ait topraklardan bir kısmında silahlı mücadeleyi sürdüren PKK örgütünün kelimenin tam anlamı ile barınması, üstlenmesi ve buradan harekete geçerek Türkiye vatandaşlarına karşı silah kullanmasıdır. Yoksa Türkiye Devleti gidip de Barzaninin himmetine sığınmış ve sen bunları tanıyorsun, biliyorsun, bahtına düştük, gel bize yardımcı ol dememektedir.
Barzani kendi topraklarında üstlenen örgütün silah, araç gereç, gıda, lojistik desteğin yanında, su, elektrik gibi hayati ihtiyaçlarının kendi bölgesi ile temin edildiğini bilmiyor mu?
Bu konuda Barzaninin son olarak söyledikleri oldukça dikkat çekicidir.
Şimdi onlara bakalım.
Önce siyasiler anlaşmalı
Dr. Fuat Masum, Barzani’nin görüşmelerinde siyasi yöntemin esas alınarak güvenlik sorununun da çözüleceğini belirttiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürmüş: “Barzani, Türkiye ile PKK arasında uzun süreli bir ateşkes sağlanması için çaba harcıyor. Uzun süreliden kasıt iki ya da üç aylık bir ateşkes değil, önü açık uzun süreli bir ateşkestir. Başkan Barzani’nin Türkiyeli yetkililer ile yaptığı görüşmelerde Kürt halkının çıkarlarına karşı hiçbir söz söylemedi ve zaten Kürt halkının çıkarına karşı hiçbir şekilde konuşmaz. Her yerde Kürt halkının haklarından bahsetti ve bunu savundu. Biz Kürdüz ve Türkiye’de de Kürtler var. Ancak, unutmamamız gerekir ki bu Türkiye’nin iç meselesidir ve sonuç olarak Türkiye’deki Kürt ve Türk siyasi güçlerin anlaşması gerekiyor. Başkan Barzani, Türkiye Kürtlerinden habersiz Türkiye hükümetiyle görüşmeler yapmıyor. Ancak, Barzani sürecin başlamasını amaçlıyor ve süreç başladığında çözümün bir bölümünü oluşturacak.”
Cepkeni yere indirmeyen, bu çok üst perdeden bakış, büyük ürküntülere sebebiyet verebilir. Bu sözler havaya üfürülmüyor, suya yazılmıyor. Devletin hafızasına kaydediliyor. Geçmiş hükümetler tarafından hüsnü kabul görmeyen Barzaniler, biraz rahmetli Özal tarafından önemsendi, ama Ak Parti iktidarı ile yalnız aile değil, kuzey Irakta kurdukları yönetim de resmi kabul gördü.
Işık Üniversitesinin açılışından sonra döner dönmez yazdığım yazılarda, Süleymaniye, Erbil, Dohuk ta derhal konsolosluklar açılması gerektiğini belirttim. Benden önce bir yazana daha rastlamamıştım. Bunlar gerçekleşti ve Türkiye Barzani yönetimini resmi olarak tanımış oldu.
İşler çok iyi gidiyor. Allah bozmasın.
Ama Barzaninin Türkiye ile PKK arasında, silahın bırakılmasının önceliğinin Devlette olduğunu ima eden çözüm önerisi hiç rağbet görmeyecektir.
Sayın Barzani, meşru müdafaa halinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devleti dışında kimi örgütler Türkiye içerinde silahlanıp, senin yönetimini sürekli taciz etseydi ve vatandaşlarını katletseydi, böyle mi düşünürdün?