BU KADAR MI AKLINIZ YOK.

Birleşmiş Milletler denetçileri incelemelerini yaparak Suriye’den ayrıldılar. Anadolu Ajansanın haberine göre Gota bölgesine atılan kimyasallar “Şam’ın 35 kilometre kuzeyindeki Kuteyfe’deki 155'inci Füze Tugayı ile Kasyun Dağı'ndaki 4'üncü Zırhlı Tümen'e bağlı birliklerden 15-20 civarında kimyasal başlık taşıyan füze-roketle yapıldı. Kuteyfe’de FROG-7/Luna ve/veya M600 füzeleri, Kasyun’da ise 15-70 km menzilli 220 mm'lik roketler kullanıldı.”

İlgili istihbarat birimlerince hazırlanan ve Türk Hükümetine de ulaştırıldığı öğrenilen raporda yer alan bilgilere göre saldırının, doğrudan rejim güçlerince, 21 Ağustos Çarşamba saat 02.45'te Doğu ve Batı Gota’daki Zamelka, Duma-Harasta arasındaki mıntıka ve farklı yerleşim birimlerinin hedef alınarak iki ayrı merkezden koordineli ve eşzamanlı yapıldığı, ortaya çıkmış bulunuyor.

1500 civarında insanın hayatını kaybettiği saldırıda, ölenlerin çoğunluğunu korumasız çocuklar teşkil ediyor.

Beşşar Esed yönetiminin Suriyelileri öyle feryadu figan içerisinde bırakacak bir yönetim sergilediğini biz bilmiyoruz.

Zaten durum bu merkezde olsa idi, özellikle Ak Partinin ikinci iktidar döneminden sonra Suriye ile ilişkiler tarihinin en mükemmel dönemini yaşamazdı. Geceli gündüzlü görüşmeler yapılmazdı. Ortak bakanlar kurulu toplantıları gerçekleştirilmezdi.

Gerek Sayın Başbakanın özel konumu ve insanlara yapılması muhtemel işkencelere karşı tavizsiz duruşu, gerekse Ak Partinin kendisine karşı hangi amansız tavır sergilenir ise sergilensin, işi demokratik yöntemlerle halletme konusundaki kararlılığı, Suriye bakımından da tamamen geçerli idi ve eğer Suriye’de Ak Parti politikalarının kabul edemeyeceği, mensubu olduğu uluslar arası camia önünde hesap vermesinin imkansız olduğu durumlar geçerli olsa idi, bu kadar münasebet tesis edilemezdi.

Ama bütün bunlara rağmen Suriye’de rejim değişikliği bir fenomen haline getirildi. Akşamdan sabaha Suriye’de rejim değişikliğinin yolla olmuyor ise zorla gerçekleşebileceği sanıldı.

Hiç kuşkunuz olmasın Sayın Başbakan kendisini bu konuda yanıltanlardan gizli gizli hesap soruyordur. Ama iş artık geri adım atılmaz bir Devlet politikası haline getirilmiş olduğundan, biz o konuşmalara, eleştirilere tanık olamıyoruz.

Yoksa 120 binden fazla insanın ölüm ne demek?

Buna ne can mı dayanır.

Olan oldu. İş Suriye’de artık her iki taraf bakımından çığırından çıkmıştır. Taraflar Allahu ekber diyerek biri birlerini boğazlıyorlar.

ABD nin kırmızı çizgilerimiz dediği sınır, en azından ister muhalifler vasıtası ile olsun, isterse Esed güçleri tarafından olsun 11 kez aşılmış olmasına rağmen, dünyanın bu süper gücü tarafından bir türlü müdahaleye konu olmuyor, olamıyor. Batılı ülkeler muhaliflerin de bu son saldırıda olmasa bile, daha öncekilerde kimyasal silah kullandığını düşünüyorlar, onları bu düşünceye sevk eden, ellerindeki kanıtlar.

Yani batılılar şu anda al birini vur ötekine düşüncesi içerisindeler. Evet biz müdahale edelim, Esed gitsin de, yerine ne koyacağız, onu bilmiyoruz modundalar.

Peki neden Suriye’yi bu hale getirdiniz? Sizin doğrudan veya dolaylı biçimde de olsa planınız, programınız, müdahaleniz olmasa idi, Suriye bu hale gelir mi idi?

Suriye’de çatışan taraflara kim bu silahları veriyor veya silah almaları için paralar nereden geliyor, kimin cebinden çıkıyor?

Aslında batı, yesinler biri birlerini, kolu kanadı kırılmış, olabildiğince hırpalanmış bir Suriye, İsrail için bulunmaz bir nimettir. Hep söyledim, Suriye olayının patlatanlar, öncelikle Sayın Başbakanın imajına zarar vermeyi hedeflediler, sonra İsrail’in güvenliğini daha bir teminat altına aldılar.

Ama iş öylesine çığırından çıktı ki, Suriye’de artık bu yaşananlara aman sende demenin, ne halleri varsa görsünler aymazlığı içerisinde olmanın imkanı yok.

İş daha büyük çaplı kitlesel katliamlara doğru yol alıyor. Evet bunu bir şekilde durdurmak için, geçen gün yazdığım gibi süper güç ABD den yardım talep ediliyor.

Oysa Ak Parti iktidarları ile birlikte Suriye’de gerçekleşen mükemmel seviyedeki işbirliği, hem iki ülkenin, hem de bölgenin diklenmeden dik durmaya başladığı günleri işaret ediyordu. Bunu hazmedemediler, bizi biri birimize düşürdüler ve kendilerine muhtaç ettiler.

Mümtazer Türköne de yazıp duruyor. Ya kardeşim Müslümanım diyenlerin bu işlerde hiçbir kusuru yok mu? Elbette batı kendi menfaatlerini korumak, İsrail’in güvenliğini sağlama almak için, envai çeşit komplikasyonlara bizi muhatap edebilir, ama bize düşen bu oyunlara gelmeden, biri birimizi kırıp dökmenin en büyük ahmaklık olduğunu göz ardı etmeden, mütenebbih olmaktır. Oysa şimdi Esedli günlerle mukayese kabul edilmeyecek kadar büyük bir kaos Suriye’de yaşanıyor ve biz bu kaosta hisse sahibiyiz. Suriye’ye bes belli ki, bir ABD saldırısı

gerçekleşecektir. Obama bu saldırının nitelik ve nicelik itibariyle sınırlı olacağını söylüyor. Esed’in kolu kanadı kırılacak ve o böylece iktidarı bırakmak zorunda kalacak…

Diğer taraftan hesaplar yapılıyor, ya Esed gitmez ise, ya Esed saldırılar sırasında batılı uçakları, Rusya’nın verdiği en son SS 300 Füzeleri ile vurursa, o zaman ne olacak?

Ya Esed Türkiye’ye kimyasal başlıklı bomba atar da 3-5 bin insan ölür de Türkiye’nin savaşa girmekten başka çaresi kalmaz ise…

Bu durumda Türkiye’nin karadan başlatacağı harekata, İran cevap vermeye kalkarsa… Ortadoğudaki müttefiklerimiz olan İsrail ve Türkiye’yi koruma taahhüdümüz var diyen ABD hava ve deniz unsurlarının yanında kara unsurlarını da devreye soktuğunda Rusya hareketlenir ise…

Sonucun bu noktaya gitmemesi için her şeye rağmen Obamanın ince eleyip sık dokuduğunu görüyoruz. BM ler denetçilerinin raporunu bekler mi, beklemez mi, şu an için muamma… ancak ABD Dış işleri Bakanı Kerry, kimyasalların Esed ve ordusu tarafından atıldığından şüpheleri olmadığını ifade ettiğine göre, iş yapılacak saldırın zaman ve kapsamına kalmış bulunuyor. Bu kadar büyük işler ve kayıplar sonrasında ABD nin hala Esed üzerinden hesap yapması sığ politikasının bir başka handikapını oluşturuyor.

Esed’den sonra ne olacakmış.

Ya Esed ile ne oldu ki, ondan sonrasının daha kötü olacağını düşünüyorsunuz.

Bu kadar mı aklınız yok. Görüyorsunuz değil mi, iş dönüp dolaşıp, domuzdan kıl çekmeye, tekeden yağ çıkarmaya kalıyor.