ÇARE SAFLARI SIKLAŞTIRMAK VE DAHA ÇOK DEMOKRASİ

Terörün artık uluslar arası boyutu olduğu ve bölgesinde Türkiye’yi tökezletmeye çalıştığı gün gibi aşikar.

Türkiyenin İsrail ile ilişkilerinin bozulduğu dönemlerde, İsrail’e müzahir devletlerin destek açıklamaları ardı arkasına geliyor ve bu yetmiyormuş gibi örgütün genç yaşlı, çoluk çocuk,  kadın erkek düşünmeden herkesi hedef haline getiren saldırıları gerçekleşiyor.

İsrail ile aramızın şekerrenk olduğu günlerde İskenderun’da askeri birliğe saldırı gerçekleşti, 8 askerimiz hayatını kaybetti. Ben o zaman bu saldırıyı Entebbe baskını gibi bir şey gerçekleşti diye yorumlamıştım.

İsrail bölgede varlığını sürdürebilmek için "ya benimlesin veya düşmansın" mantığı üzerine kurgulamış durumda.

Bu münasebetle kim kendisinin yaptıklarını suratına vurma cesareti gösterir ise, hiç gizlemeye gerek duymadan hasımların ile işbirliği yaparım demekten geri kalmıyor. Dünyada Demokratik özelliklere sahip hangi Devlet, sana karşı terör örgütü ile işbirliği yaparım tehdidini savurabilir?

İsrail’in Ankara Büyükelçisinin ülkesine gönderilmesi ardından Dışişleri Bakanı Liberman terör örgütü PKK ile işbirliği yapacağını söylemekten çekinmedi.

Bu açıklama her ne kadar daha sonra yalanlandı ise de, İsrail’in bu işbirliğinden geri duracağını garanti edecek elimizde bir bilgi yok.

Avrupa ülkelerinin hemen tamamında örgütün büroları var.

Roj TV örgüt mensuplarının çatışmalarda çekmiş oldukları görüntüleri, Propaganda amaçlı olarak yayınlayıp duruyor.

ABD işgali altındaki  Irak topraklarında örgütün ne tür faaliyetlerde bulunduğunu bilmeyen yok.

Kandil dağlarında 5000 kişi her gün yiyor, içiyor, barınıyor, silahlanıyor, lojistik destek alıyor, uluslar arası çapta görüşmeler yapıyor ve ABD nin gözleri önünde Türkiye’ye saldırıyor.

Türkiye’nin zaman zaman Irak topraklarında yaptığı havadan operasyonlar, ABD ile işbirliği yapılmadan, hadi yüreğimize taş basarak söyleyelim ondan izin alınmadan yapılamıyor.

ABD nin elinde bulunan Preatörler Irak topraklarını 24 saat kontrol altında tutmuş olmasına rağmen, Türkiye’ye örgütün faaliyetleri, liderlerinin çalışmaları hakkında bilgi vermiyor.

Irak toprakları Türkiye’ye düşmanlık için kullanılıyor, ABD den tıs çıkmıyor.

Füze kalkanı/NATO kapsamındadır/ denilerek ciddi bir tartışma yaşanmadan Türkiye’ye yerleştiriliyor.

Karşılığında ne alındığını bilmiyoruz.

Daha doğrusu biliyoruz, Sayın Başbakanın Arap ülkelerine yapmış olduğu çok önemli ziyaretlerde elde ettiği başarı ile BM ler toplantılarına katılmak üzere Washington’a giderken yolda "Sayın Obamaya önümüzdeki yıl Filistin Devletinin kuruluşuna şahit olacaksınız biçiminde verdiği sözden niye döndüğünü soracağım" sorusunu yöneltemeden Ankara saldırısı gerçekleştiriliyor.

Sayın Başbakan, Filistinlilerin hakları ile uğraşır iken, "Kürtlerinin durumu ne" biraz da ondan konuşalım sözlerinin muhatabı haline getiriliyor.

Peki ne yapalım?

Yapılacak şeyi Sayın Başbakan Mısırda, Tunusta ve Libyada söyledi.

Ayrılık gayrılığa düşmeyin, safları sıklaştırın, aranızdaki ihtilafları bir an önce çözün, yoksa zayıf düşer, onun bunun yemi olursunuz.

Bu aslında bir ayeti kerimenin anlamı.

Evet Türkiye’de bunu yapmalı.

Bölgesindeki Müslüman devletlerle olan münasebetlerini gerçekten kardeşlik bağı üzerine oturtmalı.

Peki zaten politika bu değil mi diyenlerinizin olacağını biliyorum.

Evet ama, Suriye bir anda bu denklem dışına itildi.

Suriye yöneticilerinin verdikleri sözlerde durmadıklarını hepimiz biliyoruz. Beşşar Esed’in halkına nasıl zulmettiğinin farkındayız. Ama bir şey daha biliyoruz, Beşşar Türkiye ile münasebetler bozuldukça daha bir saldırgan hale geldi.

Oysa ki, bendeniz de ta başından beri onun yönetimine eleştiriler yöneltiyor, ancak Beşşar’ın dışlanmasının çok fazla fayda getirmeyeceğini düşündüğümü belirtiyor ve Türkiye Şam’a sorunun çözümü için elinden gelen yardımı yapmalı, hatta buraya bir nevi karargah kurmalı diyordum.

Suriye ile münasebetler bozulunca Şam’ın eski alışkanlıkları depreşiyor. Ve hiç kuşkusuz bundan ülkemiz zarar görüyor. Oysa siyasi açılımın bir ayağında Suriye var. Suriye Kandildeki vatandaşlarını kabul edecek ve bu konuda Türkiye’ye büyük destek olacaktı. Hatta onlar için Af Kanunu bile çıkarmaya karar verdiler.
Türkiye çevresindeki ülkelerle olan münasebetlerini düzelttikçe, terör ile mücadelede daha başarılı oluyor.

Birde şu var.

Örgüt ülkemizi ha bire savaş alanına çekmek istiyor.

Kandil ve çevresinde Türkiye ile sıcak bir çatışmaya girmeyi arzuluyor.

Bu aynı zamanda bir MİT mensubunun söylediği gibi, ülkenin dört bir yanına yerleştirilmiş olan patlayıcıların/Ankara örneğinde olduğu gibi/ patlatılmasını ve halkların biri birine düşmesini temine yarayacak kaos ortamını oluşturmaya çalışıyor.

Evet evlatlarımızı bir bir şehit veriyoruz.

Buna mukabil büyük çaplı silahlı çatışmalar yerine, demokrasiyi yücelten/yeni Anayasa yapmak ve burada etnik ayrımcılığa  son verecek hükümler getirmek/ en makulü.

Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.