CEMAATLE MEŞHUR OLMAK

Ruşen Çakır Vatan gazetesindeki köşesinde tefrika halinde yazdığı yazılarında, özet olarak Fethullah Gülen Hocaefendiye bağlı olduklarını deklare eden kesimlere karşı, kendileri de “Cemaat” gibi algılanabilecek ve milyonlarca taraftarı olan bir kitleyi, Fenerbahçe Spor Kulubü sevenlerini, aleyhte tavır almaya “zorlayarak” tam bir linç kampanyası başlattı.

Olay zaten hepimizin malumu.

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı ve kimi yönetim kurulu üyelerinin birçok maçta şike yaptıkları,

Bu yolla kulüplerine karşı haksız menfaat sağladıkları,

Onların yapmış oldukları bu eylemlerin telefon konuşmalarının tespit edildiği, bunun da ötesinde bavulla para verme olaylarının kamera kayıtları ile sabit olduğu,

Ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanının şike olaylarını organize ettiğini bilen tanıkların Savcılara ve Mahkemeye gelerek ifade verdiklerini hepimizi biliyoruz.

Fenerbahçe Spor Kulübü ünlü iş adamı Aziz Yıldırım’ın şike olayına karışması ile ilgili olarak hakkında İstanbul Özel Yetkili 16.Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmış bulunuyor.

Onun gerçekten şike olaylarına karışıp karışmadığı, karıştı ise bu eylemi kaç kez gerçekleştirdiği, bu yolla kulübüne haksız menfaat temin edip etmediği ve onun bu eylemleri sonucunda, hangi kulüplerin maddi ve manevi anlamda ne kadar zarar gördükleri, elbette yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır.

Aziz Yıldırım hemşehrimizdir. Biz hiç kimsenin, hele ki “Aziz Yıldırım” konumuna gelmiş olan “MARKA” bir ismin böylesine Mahkeme salonlarında “şüpheli” sıfatı ile dolaşmasını arzu etmiyoruz, bu durum hoşumuza da gitmiyor.

Aziz Bey hakkında açılmış olan davanın duruşması başlamadan önce birileri bana ulaştı, onun vekaletini yapıp yapamayacağımı sordu.

Cevabım şu oldu.

Aziz bey alışılagelmiş “beylik” tavrını bırakacak, onu bunu tehdit etmekten, slogan atmaktan vazgeçecek, bu dava sebebiyle iznim haricinde konuşmayacak, sükunetle işleri götürmemize yardımcı olacak, bu şartlar gerçekleşir ise, parası pulu önemli değil, gider “adap” ve “edebimiz” ile görevimizi yaparız. Zira ben onun konuşmalarından gerçekten rahatsız oluyorum. Aziz beyi bizim matbuat bir anlamda “basın manyağı” haline getirmiş, onu sonuna kadar kullanıyorlar, posası çıksa umurlarında değil, sadece “Flaş” açıklamalar, Aziz bey yine “ezdi” geçti sözlerine hak verdirecek açıklamaları almaya ve tutundukları “söğüt” dalından aşağı düşmemeye bakıyorlar, dedim.

Bu özel anektoddan sonra Ruşen Çakır meselesine geri dönmeliyim.

Aziz Yıldırım hakkında müsnet fiilden ötürü Türkiye’de yayın yapmayan basın kuruluşu kalmadı. Tahkikatın başlamasından sonra her gazete gibi, Hocaefendiye sevgi ve saygıları olan basın kuruluşlarının da konuya görevleri kadarınca müdahil olduklarını ben de izledim.

Bu yayın tarzını sonra şuna yordum.

1-Yayınlar reyting yapıyor, bizde bundan geri kalmayalım. Bu düşünce çok hoşuma gitmedi.

2-Her yerde ahlak, her yerde terbiye bizim üssül esasımız, Fenerbahçe gibi milyonlarca taraftarı olan bir spor Kulübünün bu “norm”lardan uzak kalması bizim işimize gelmez, öyle bir yayın yapalım ki, dünya alem haksızlıklar karşısında yek vücut olsun, her türlü yolla kazanmanın mubah olduğu gibi bir düşünceye bir daha kimse kapılmasın, düşünceleri bu olabilir…

 

Hocaefendiye yakın basın kuruluşlarının yapmış oldukları bu yayınlardan hareketle Cemaati bir bütün halinde Fenerbahçe Spor Kulübünü ele geçirmekle suçlamak, çamur at izi kalsın anlayışından başka bir şey değildir. Şimdi yine milyonlarca seveni olan, din, diyanet, eğitim, ahlak, iman, inanç konusunda varlarını yoğlarını feda eden kimseleri, bir anlamda siyasi operasyonun merkezinde gösterip, siz bu günahı işlediniz, hadi tövbe edin demek, hangi izzetle, hangi şerefle, hangi haysiyetle, hangi insanlıkla bağdaşır, Ruşen bey çıktığı televizyon kanallarında bunu da izah etsin.

Farkında mısınız, aslında Ruşen Çakır, çok yakın arkadaşları olan Ahmet Şık ve Nedim Şener’in bir süre tutuklu kalmalarına sebep olarak gösterdiği Cemaatten, tabir caiz ise intikam alıyor.

Ahmet Şık ve Nedim Şener cemaate güya kendi kavillerince dokunmuşlar ve yanmışlardı, ama neticesi itibariyle yaptıkları işten fazla zarar görmeden tahliye oldular, iş bitti , o halde şimdi arkadaşların intikamını alma zamanı deyip, yola çıkan Ruşen Çakır, hiç kuşku yok ki, fena halde tosladı.

Olay şudur. Ben iftira ederim, ben çamur atarım, karşı taraf benimle niye kavga ediyor, çıksın üzerine yapışanları temizlesin.

İslamda “Ennifaku eşeddu minel katl- yani nifak(bozgunculuk) yaratmak katilden daha şiddetli bir suçtur(günahtır).

Fenerbahçe Spor kulübünün milyonlarca fanatik denilecek taraftarı var doğrumu? Evet doğru. Bu insanların bir kısmı, takımları en küçük zarar gördüğünde yemeden içmeden kesiliyor. Siz yapmış olduğunuz yayınlarla bu insanları cemaat aleyhine kışkırtırsanız, yani nifak tohumu serpip sularsanız, ortaya çıkın şerri kim nasıl temizleyebilir?

Ruşen Çakır, Cemaatten arkadaşlarının intikamını almaya çalışır iken, çok büyük nifak tohumları ekmeye çalıştı. Bu intikamcı duygusu sebebiyle bir kısım fanatik Fenerbahçelilerin sempatisini kazanmış olabilir. Kendisi koyu bir Galatasaraylı olan Ruşen’i Fenerbahçeliler, kısa süre sonra “bu da bizi yeni bir tuzağa düşürdü” diyecek, böylece dimyata pirince gitmeye çalışan Ruşen’in evdeki bulgurdan olduğu er geç ortaya çıkacaktır.

O bu son oyunu ile büyük bir müzevirliğe imza attı. Ama sonucu itibariyle yaptığı haksız “tezvirat” ile kredisini sıfırlamış oldu. Sinesinde gizledikleri yüzünde ortaya çıktı.