CHP DARMAN DUMAN

Şu referandumun nelere kadir olduğunu gördünüz mü? Ben o zaman karşı cenahtan çıkan yüksek seslere işaret etmiş ve sırf bu seslere bakıldığında bile Anayasadaki kısmi değişikliğin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştım.

Türkiye solunun "göbekli" kısmının bu değişikliklere karşı çıkmasın anlamı şimdi daha iyi anlaşılıyor. Türkiye solunun bu kesiminin üzerine oturduğu ana eksen, batı dünyasındaki sol anlayışlarla hiçbir şekilde mukayese edilmeyecek kadar, ilkel bir özelliği var.

Sol ve sosyalizm batı dünyasında gelişmeye başladığında, kiliseye dayanan aristokrat zadeganlar üretim araçlarının büyük çoğunluğunu ellerinde tutuyorlardı.  Büyük toprak sahibi olan bu insanlar şatolarda halk kesimlerinin hayal etmesi bile mümkün olmayan bir hayat tarzı içerisindeydiler.

Batı dünyasında 17. Yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan teknolojinin ilk sahibi olan bu aristokratlar, daha çok üretim, daha çok kazanç elde etmek için, daha çok işçi çalıştırmak zorunda kaldılar.

Batı aristokrasisinin sahibi olduğu topraklarda çalışan işçi ve köylüler, artık sanayide görev almaya başlamışlardı.

Aristokrasi gelenekten gelen gücünün yanında, yeni teknoloji ürünlerinin akıl almaz miktarda elde ettiği sermaye sayesinde büyük imkânlara kavuşmuştu.

O sebeple işin bir gün bile durmaması lazımdı.

Olayın farkına varan işçiler Marksist felsefenin öncülüğünde örgütlenmeye, üretimden gelen güçlerinin önüne kimsenin geçmesinin mümkün olmadığını göstermeye başladılar.

Toplu sözleşmeli, grev hakkını elde ettiler.

Batı işçi sınıfı/özellikle sosyal demokratlar/ giderek insan haklarının ve temel hürriyetlerin en önemli savunucusu oldular. Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hep bu dönemin gerçekten çok önemli kurumlarıdır.

Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu bu kurumlara öykünüyor ve bu kurumların sağladığı hak ve menfaatlerden azami ölçüde istifade etmeyi görev biliyorlar.

Osmanlının birinci dünya harbini kaybetmesinin ardından gelen kurtuluş mücadelesi sonucunda kurulan Cumhuriyet rejiminin ilk kurumlarından birisi Cumhuriyet Halk Fırkası/şimdiki CHP/ dir.

CHP sinin kuruluş felsefesinin altında, batılıların kiliseye karşı verdikleri mücadelenin bir benzerinin, Türkiye’de İslam dinine ve kurumlarına karşı verilmesi gerekir mantığı yatmaktadır.

CHP’liler, İslam dinini bilip anlamadıkları veya kısmi bilgiye sahip olmakla birlikte İslam dininin kurallarına uymayı doğmatizm olarak değerlendirdiklerinden, bu dine, kurumlarına ve müntesiplerine karşı hep mesafeli olmuşlardır.

TÜRKİYE HALKI CHP sinin BU DURUMUNU BİLİYOR.

ONUN DİN VE DİNDARA KARŞI OLAN TUTUMUNUN FENA HAHLE FARKINDA BULUNUYOR.

CHP’sinin bu tutumunu değiştirmemesi halinde Türkiye’de iktidar olma şansının bulunmadığını kimi muhafazakar yazalar/başta Fehmi Koru/ yazıp çiziyorlar. Çok açık bir şekilde CHP’sine "eğer iktidar olmak istiyorsanız, bu halk ve değerleri ile barışın, mesela başörtüsü problemini çözen siz olun ve iktidar kapısını açın" demesine "ana gövde/göbekli kesim" dönüp bakmıyor bile.

CHP si bu ülkede iktidar olacak ise, oy oranı % 70 i bulan mütedeyyin kesim ile anlaşmaktan ve onların isteklerini karşılama konusunda adım atmaktan başka çare olmadığı bilindiği halde, CHP si neden pratik ve pragmatik biçimde davranmıyor?

Kemal Kılıçdaroğlu CHP nin başına geçince, statükocuların oluşturduğu iğneli fıçıların üzerinde yürümeyi denedi.

Ama öylesine bir muhalefet ile karşılaştı ki, anasından emdiği sütü burnundan getirdiler. Kemal bey şimdiye kadar içerisinde olduğu partinin "gerçek yüzünü"  sanıyorum bu şekilde hiç görmemişti.

BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDAKİ DÜŞÜNCELERİNİ "ÇARK ET, İRAN MODELİ, PAKİSTAN ÖRNEĞİ ÇIKIŞI YAP VE KURTUL" DİYEREK, ONA YUTTURDULAR.

CUMHURBAŞKANININ 29 EKİM RESEPSİYONUNDA EŞLİ DAVETİNİN GELDİĞİ NOKTAYI GÖRÜYORMUSUNUZ?

CHP si beşlisinin toplantısında resepsiyona katılmama konusunda beliren iradeye Kemal Kılıçdaroğlu karşı çıkmıştır.

Konunun zamana yayılarak çözüleceğine düşünen Kemal beyin önü bir anda haramiler tarafından kesilmiş ve bu alanlarda açıklama yapmakla hiçbir zaman görevli olmayan Muharrem İncekaba , Önder Sav tarafından kurban edildiğinin farkında olmadan veya zaten KEMAL BEY ile yol ayırımına gelindi, ben tarafımı seçtim bilinci ile harekete geçmiş ve resepsiyona katılmayacaklarını açıklamıştır.

BU HAREKET KURUMSALDIR.

KEMAL BEYE "YA BİZİM DEDİĞİMİZİ YAPARSIN VEYA SENİN BU PARTİNİN GENEL BAŞKANLIĞINI YAPMAN İMKANSIZDIR" MESAJI ÇOK AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE VERİLMİŞTİR.

Kemal Kılıçdaroğlu ya bu resti görecek, resepsiyona katılacak veya boyun eğip yerine oturacaktır.

Kemal bey resti görür ve resepsiyona katılır ise, lider olacaktır. Ona 30 ekim günü görüşürüz diyenler tası tarağı toplayıp istifa etmek zorunda kalacaklardır.

Veya boyun eğip partinin başında bir süre daha kalacaktır, ama hiçbir zaman lider olarak değil. Bu durumda onun ismi CHP si genel başkanı değil, başkatibi olacaktır.

Muharrem İncekaba "bizim tavrımız asla Çankayada oturan hanımefendiye karşı değildir, benim ailemde de hanımların yarısı başını örtüyor, bizim tutumuzun ne anlama geldiğini herkesin çok iyi anlaması lazım" gibi ipe sapa gelmez laflar ediyor. Anlatmak istediği şey şu: Biz CHP sinin kuruluş felsefesi gereği, dini figürlerin devlette temsilini istemiyoruz. Şu anda orada bizim irademiz haricinde bir temsil durumu var, resepsiyona katılarak bu duruma meşruiyet kazandırmak istemiyoruz.

CHP si DİN VE DİNDARA KARŞIDIR, DÜŞMANLIK YAPIYOR DENİLDİĞİ ZAMAN DA KIZIYORLAR.

BU BİR TAKİYYE DEĞİLMİDİR?

ÇEŞİTLİ VESİLELERLE DİNE VE DEĞERLERİNE OLAN KARŞI TUTUMLARINI SÜRDÜRÜYORLAR, BU YAPTIĞINIZ DİN DÜŞMANLIĞIDIR DENİLDİĞİ ZAMAN DA, TAKİYYE YAPARAK, NE ALAKASI VAR CANIM DİYORLAR.

Mevzu CHP’sinin ana kuruluş felsefesinden uzaklaştırmaya varacak bir yöne evrilmeyi gösteriyor ise, İKTİDAR OLMAK TEFERRUATTIR.

CHP si şu anda darman dumandır.

Hali bundan sonra daha yamandır.

SANKİ DERTTİ.