ÇIKIŞ YOLU O KONUŞMAYA KULAK VERMEKTEN GEÇER

Türkiye insanı sabah akşam cambaza bak oyununu seyretmekten bıktı usandı.
Ne zaman işler bir hal yoluna girse, ne zaman ülkemizin en önemli probleminin çözümünde mesafe alınsa, birileri çenemizin altında kazık gibi duruyor ve sakın başını önüne eğme, sen cambaza bakmaya devam et diyor.

Kimi ihmallerden kaynaklanan sebeplerle son zamanlarda çok sayıda askerimizi şehit vermiştik. Büyük çaplı şehit haberleri devletin üst kademelerinde çok büyük tepki ile karşılandı ve yapılanların intikamı kısa sürede alınacak , örgüte tahmin etmediği bir ceza verilecektir denildi.

Ben hep söylüyorum, PKK örgütü kendisini en güçlü hissettiği zamanlarda başına olmadık işler açıyor ve gerçekten hayal bile etmediği cezaya çarptırılıyor.

Osmanlı ile birlikte Türk Devletinin 700 yıllık tarihinde, bir başka Devletin boyunduruğu altına girme, mağlubiyeti kabul edip yerinde oturma basiretsizliğine düşüğü görülmemiş.

Birinci dünya harbi sonrasında başta İstanbul olmak üzere Anadolu toprakları İngiliz, Fransız, Rus, Yunan ve Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi “Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela” lar tarafından işgal edilmişti. Osmanlı orduları terhis edilmiş, millet sırtına alacağı bir parça bez, ayağına giyeceği bir çarıktan bile yoksundu.

Ama işte o insanlar Türk’ü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi bir araya geldiler vatanlarını kurtardılar. 40 Milyon Askeri ile Anadolu topraklarını istila etmiş olan müstevliler halkın bu şanlı direnişi karşısında kaçacak delik aradılar.Sonunda Lozanda imzalanan barış antlaşması ile Anadolu öyle inanıyorum ki, kıyamete kadar İslam İman ve İnancının Kal’ası olmaya devam edecek hale geldi.

Savaş sırasında Osmanlı Ordularının başına getirilmiş olan Alman Limon Von Sanders, “cepheleri gezerken dört ayrı askere niçin burada olduklarını sordum. Hepsi de ayrı ayrı, ALLAH için, VATANIM için dediler. Ben çeşitli ordulara komutanlık yapmış bir insan olarak bu beyanlar karşısında şaşırdım kaldım. Zira o ana kadar komutamda bulunan hiçbir askerden bu yönde bir beyan duymamıştım. Bunun üzerine bu ordunun muvaffak olmaması için hiçbir sebep yok dedim”.

Anadolu, Doğu ile batı arasında dünyanın bir numaralı geçiş köprüsü.

Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Kırım Cumhuriyeti ile birebir komşuluğu var Türkiye’nin.

Asya Kıtasının Avrupaya açılan tek kapısı durumunda.
Rus, Azeri ve İran Petrolünün Avrupaya güvenli bir şekilde geçişinin sağlanmasında Demokratik bir Cumhuriyet durumunda olan Türkiye’nin büyük önemi var dünya için.

Türkiye insanı birinci dünya harbinde çakar almaz tüfeklerle, yedi düvel ile savaştı. Canını ortaya koydu. Ülkesini yabancı istilasından kurtardı. Bu şartlarda kurulmuş olan bir ülkenin terör saldırıları ile pes etmesi mümkün değil. Bunu örgütün de, ona destek olanlarında bilmesi gerekiyor.

Birinci dünya harbinden sonra herhangi bir savaşa bulaşmayan Türkiye’nin tek parti dönemindeki bağnazlıktan kurtulduktan sonra neler yaptığını herkes gördü.

Ülkeye tek parti iktidarlarının hakim olduğu, askeri vesayetin olabildiğince kırıldığı dönemlerde, Türkiye hep şaha kalkmış.

Bunun kronolojik sırasını verip, zihninizi yormak istemiyorum. Ama bütün barajlar, bütün büyük sulama tesisleri, bütün otoyollar, bütün ikili yollar, ulaşımda dünyanın bir çok ülkesini sollayan gelişmelerin hepsi tek parti iktidarları döneminde gerçekleşmiş.

Ak Partinin tek başına iktidar erkini elinde bulundurduğu şu 9 yılın üzerinde önemli durulması gerekiyor.

Geçen gün Davete İcabetim Yerine Geçsin başlıklı makalemde 3 sayfa dolusunca sıraladığım ve bir anda aklıma gelen yatırımlar, gerçekleştirilen tesisler.

Şu anda dünyaya parmak ısırtan bir gelişme içerisindeyiz. Bütün bu gelişmeler, insanın asabını allak bullak eden darbe girişimleri, Parti kapatma davaları, gece yarısı E muhtıralarına rağmen yapılabilmiş.

Hele 27 Nisan 2007 E Muhtırasına verilen cevap yok mu? Yabancı müstevlilerin yerli işbirlikçileri bu cevap karşısında şaşkına döndü. Milletin talihi o günden sonra dönmeye başladı.

Devir, devran halkın taleplerine göre şekillenmeye başladı.

Son parti kapatma hamlesi de boşa çıkarılınca, Milletin gücü iyice görünür oldu.

Şimdi her şey yerli yerine oturdu, oturuyor. Alınacak mesafeleri aşmak şimdi daha kolay.

Gerçek bir demokrasinin kuralları işlemeye başladı.

Başbakan Milli Güvenlik Kurulunda gerçek yerinde, Genelkurmay başkanı da kendi yerinde oturuyor.
İki başlılık yok.

Askerin, “bunlar zor bela elde ettiğimiz Cumhuriyetimizi yıkmaya çalışıyorlar” bedbinliği yok oldu. İçerisinden çıkmış oldukları halka güvenmenin en büyük güçleri olduğunun farkına vardılar.

Yöneticilerimiz, ne yapsak yararı yok, yarın birgün birileri gelip düdüğü çalacak ve iktidarımıza son verecek endişesi tamamen silindi.

ŞİMDİ HERKESTE BÜYÜK GÜVEN VAR.

Bu birliktelik son operasyonlara yansıdı.

Kazan Vadisi örgüte tam bir kaynayan kazan oldu.

Bunun anlamı şudur.

Bundan böyle kazanların örgüt için kaynayacağını anlamak için müneccim olmaya gereke yok.

Neticede onlar da bizim insanımız.
30 yıla yaklaşan terörden ülkem insanının, özellikle doğu ve güneydoğuluların ne yararı oldu. Trilyon dolar miktarındaki kayıplar umurumda bile değil. 40 bin fidan gibi gençlerimiz gitti. Hep birlikte kaybettik.

Türkiye bugün 1980 den, 1990 dan , 2000 den daha güçlü, daha istikrarlı, daha güvenli, daha saygın.

O halde Türkiye vursun, kırsın, her şeyi param parça etsin mi demek istiyorum. Asla.

Kürtler içerisinde teröre bulaşmamış olmakla birlikte, bugün terör örgütünün isteklerine benzer taleplerde bulunanlar var.

Onlar damı terörist?

Onların talepleri de mi yıkıcılık, bölücülük?

Bu hususa kafa yoran öyle insanlar tanıyorum ki, sizin tavuğunuza kişt bile demezler.

İşte döndük dolaştık başa geldik.