ÇILDIRTMAYA DEVAM EDELİM

İslamda hırsızlık yapanın eli kesilir. Bunun kaide ve kuralları elbette var. Hangi hallerde elin kesileceği, hangi hallerde tazir cezası uygulanacağına ulema karar verir.

Şimdi kimi Ültra Lüks İslam ülkelerine gittiğinizde bir sürü kolu bileğinden kesilmiş insanla karşı karşıya kalırsınız.

Hac ibadetini ifa edenler gayet iyi bilir. Medine de, Mekke de kabenin burnunun dibinde, özellikle Hira Nur dağına çıkarken yollarda bir sürü eli bileğinden, dirseğinden ve daha yukarlardan kesilmiş dilenen insan görürsünüz. Bu kadar eli kolu kesik insanı bir arada görünce, vardığınız sonuç, bunların hırsızlık yaptıkları ve Mahkemelerince ellerinin kesilmesine karar verildiğidir.

Kimisi bilekten, kimisi dirsekten, kimisi daha yukarlardan ellerin kesildiğini görünce, zahir bu konuda ülemanın bir ittifak içerisinde olmadığını anlıyorsunuz

"Essariqu, Ves-ssariqatu Feqteuv Eydiyehuma" Hırsızlık yapan erkek ve kadının ellerini kesin ayetindeki "el" tabiri bileğe kadar mı, dirseğe kadar mı veya ondan daha yukarıya kadar olan bölümümü teşkil ediyor, ulema beyninde(sakın bunu yenilen beyin olarak anlamıyın, arasında anlamına geliyor)ihtilaf olduğundan çeşit çeşit el kesmelerle karşı karşıya kalıyoruz.

Bu kesin gibi görünen hükme/nassa/ rağmen Hz.Ömer Radiyallahu Anh , ihtiyacı sebebiyle hırsızlık yapanın elini kesmemiş, hatta kendi bölgesinde açlıktan dolayı hırsızlık yapmak zorunda kalan kişinin bu eylemine mani olmadığı,gerekli tedbirleri alarak hırsızlık yapan kişiyi açlıktan kurtarmadığı için,o bölgedeki İDARECİYİ cezalandırmak gerektiğine hükmetmiştir.

Demek ki neymiş?

Hz.Ömer tarihe adaleti ile ün salmış olan bir insan , Kur’anı Kerimdeki açık hükme rağmen, Hz.Resulullah’ın "Az kaldı fakirlik küfür olacaktı" hadisi mucibince , açlık çeken, sefalet içerisinde olan insanın çaresizliğini, el kesme kararı vermemekle hükme bağlamış, üstelik, o kişinin bu hale düşmesine sebep olan, gerekli tedbirleri alarak insanları sefaletten kurtarmayan yöneticinin cezalandırılması gerektiğini düşünmüş… İyi de etmiş ve bizim bir çok sorunumuza çare olacak hükmünü vermiş, yol göstermiş.

Taş atan çocuklar ve büyükler meselesi.

Polisimize, Askerimize, diğer güvenlik elemanlarımıza hiçbir sebep ve saik ile taş atılmasını tasvip etmek asla  mümkün değil. Çocuklarımızın büyük çoğunluğunun ne olduğunu anlamadan, ondan bundan aldıkları paralar ile güvenlik güçlerimizi taşlamalarının mazereti olarak karşımıza cehaletleri ve aldıkları paralar çıkıyor. Bundan bir süre önce Ak Parti Diyarbakır il binasının taşlanması sırasında bir Milletvekilimizin "çocuklara 5 er lira vermişler, taş attırmışlar, biz onlardan bir ikisini dinledik, bize böyle söylediler" biçiminde açıklama yapınca kıyamet kopmuştu. Nasıl olur da böyle bir iftirada bulunulur, kim kimden para almış, bu nasıl ispat edilir denilerek, taş atan çocukları birer "ideolojik kahraman" olarak göstermişlerdi. Ama işte bir çok olay sonrasında taş atan çocukların çoğunun amaçsız, gayesiz, keyf çıkarmak için bu işi yaptıkları ve bir kısmınında para karşılğı bu işe soyundukları ortaya çıkmaya başladı. Çocuklarımızı bir tarafa bırakalım.

DTP nin kapatılmasını protesto eden Bulanık’lılardan bir çok  büyüğün de taş attığını gördük.
Evet artık burada paradan puldan çok protest davranışlar söz konusu.

Hiçbir halükarda taleplerinin yerine gelmeyeceğini düşünen yığınlar, kalabalıklar karşımızda
.
İşte sorun da burada. Onları bu güvensizliğe iten sebeplerden sorumlulukları ne? Eğer onlar bu işten sorumlu değiller ise, sorumlusu kim?

Hani hep söylenir ya, kişilere ekmek vereceğinize, onlara ekmek parası kazandırmayı öğretin.
Türkiye insanına ne ekmek verdi ve ne de ekmek parası kazandırmayı öğretti.

Şimdi ben ekmek de veririr, ekmek parası da kazandırırım şuurunda yöneticeler iş başında. Ortamı eskisi gibi cehennem gayyasına çevirmek isteyenlerin taleplerinin kabul görmemesi, inanın bizim elimizde.

Şimdi taş atanlar kadar/onlara taş attırılanlar da diyebiliriz/ Bulanık örneğinde olduğu gibi eline kaleşnikov silahını alıp yığınları tarayan kişilerin de iyi tahlil edilmesi lazım.

Kim bu adama keleşini eline al, toplumu tara demiş.

Lütfen saf olmayalım.

Bulanık ta bir gün sonra eylem yapılacağı ve dükkanların kepenklerini kapatmaları istenmiş.
2000 esnaftan dükkanı açan tek bir insan neyi üzerine celbeder acaba bu bir.

İkincisi, bu insan bir başına dükkanını açarak, bütün şimşekleri üzerine çekmiş mi çekmemişmi?

Topluma keleşi ile ateş eden bu kişi bir gün önceden eylemini palanlamamış mı?

Bu kişi eylem öncesinde kimlerle konuşmuş?

Kendisinden uzaklaşıp giden kişilere keleşi ile ateş etmesinin sebebi nedir?

Kendisinin linç girişimine maruz kaldığı ispatlanmamış, onun silahlı saldırısı sonrasında işyeri ateşe verilmiş.

Bütün bunlara baktığımızda bu ülkede oyunun hala çok büyük oynandığını ve Türkiye gibi bir TERÖR PAZARINI BİRİLERİNİN KAYBETMEK İSTEMEDİĞİ ortaya çıkıyor.

Çoğu siyasi olan argüman, PAZARCILARIN elinden alındıkça, nasıl da çıldırdıklarını görüyorsunuz.

Çıldırtmaya devam edelim diyorum.

Eceli gelenler her zaman cami duvarına i..miyor mu?