ÇOK KÖTÜ HAREKETLER BUNLAR
Partiden Hüseyin Çelik bey 2013 yılında da süren fişlemelerle ilgili olarak yaptığı açıklamada; “Kendi insanınıza yönelik fişleme alçaklığın en büyüğüdür. Böyle bir alçaklığa AK Parti hükümeti göz yummaz. MİT en azından son yıllarda cemaatleri hedef almaktan kendisini kurtarmıştır. Silahlı eylemleri olan cemaatler varsa bunlar MİT’in hedefindedir.”dedi.
Ben dünkü yazımda da söz etmiştim. Fişlemeleri alel usul insanlar yapamaz.
Bu durum ülkedeki istihbarat kuruluşlarının işi derken, fişlemenin MİT tarafından mı, yoksa Jandarma İstihbaratı tarafından mı yapıldığı konusunda bir bilgimin olmaması idi.
Ama işte dün Hüseyin Bey yapmış olduğu açıklamada bu fişlemenin MİT tarafından yapılmış olduğunu açıkça beyan etti.
MİT in başında Hükümetin üzerine toz kondurmadığı Hakan Fidan var.
Bu tür fişlemelerle ilgili çalışmalar işin başındaki kişiye aktarılmaz mı?
Onun bu tür girişimlerden haberi olmaz mı?
Usul ve esaslara aykırı bir şekilde yapılan bu fişlemeleri yapanlar, kendilerine verilen görevin dışına taşmış iseler haklarında yasal işlem yapılması gerekmez mi?
Olay ortaya çıkmadan önce kurum kendi bünyesinde kol kırılır yen içinde kalır diyebilirdi.
Ancak durum şimdi öyle değil. Hem parti cephesinden ve hem de hükümet kanadından bu konuda eleştiri geldiğine göre, işini kötüye kullananlar hakkında ne tür işlem yapıldı veya yapılacak toplum bunu bilmek ister.
Olayın kabul edilemez olduğunu hükümet kanadından Hayati Yazıcı bey
“Bürokratlar alışkanlıklarını sürdürmüşler. Bu evraklar temizlendi. Bir takım dini cemaatler vs. irticai unsurlar diye nitelendiriliyor. İrticai unsur deniyor, altına bakıyorsunuz, normal birlikte camide namaz kıldığın, mevlüt dinlediğin, oruç tuttuğun beraber yürüdüğün adamlar. Ya bu nedir kardeşim, bu irtica ise biz buna karşıyız. Bu irtica değil” diye açıklama yaptı.
Demek bir bütün halinde Ak Parti MİT nın yapmış olduğu fişleme işine karşı çıkıyor ve bunun asla kabul edilemez bir girişim olduğunu belirtiyor.
O halde biraz geriye gitmekte yarar var.
8 Şubat 2012 tarihinde MİT müsteşarı Hakan Fidan Özel Yetkili Mahkemelerde görev yapan Savcılar tarafından ifadeye çağrıldı.
O zaman Kamuoyuna yansıyan bilgilere bakıldığında; Hakan Fidan’ın Oslo sürecinde yaşananlar ile ifade vermeye çağrıldığı ifade edildi. Hakan Fidan hükümetin emri ile ifade vermeye gitmedi. Çeşitli mazeretler bildirdi. Zira Hükümet Oslo süreci ile ilgili olarak MİT
Müsteşarının kendilerinin emri ile hareket ettiğini, bu ifade verme işine çağrılmanın doğrudan doğruya hükümeti ilzam etmeye yönelik olduğunu belirttiler.
MİT müsteşarının Oslo sürecinde yaşananlarla ilgili olarak ifadeye çağrıldığı doğru ise, Hükümetten aldığı talimatlarla hareket eden Hakan Fidan’ın ifade vermeye gitmemesi doğru bir hareketti. Zaten hükümet daha sonra MİT Müsteşarının ancak Başbakanın izni ile ifade vermeye gidebileceğine ilişkin yasa çıkardı ve o izin verilmediği için de, dosya kapandı. Başbakanın vermediği izne ilişkin işlem yasaya dayandığından ve bu yetki mutlak bir özellik taşıdığından Savcıların verilmeyen iznin idari yargı yoluna müracaat ile iptali de söz konusu değil.
Ama MİT müsteşarının özel yetkili savcılar tarafından ifade vermeye çağrılması, ya yasa dışı yaptığı işlere ilişkin ise,
Fethullah Gülen Hoca yanlısı olarak gösterilen Hakim ve Savcıların görevlerinden alınmalarını sağlayacak haksız fişlemelere ait ise,
Yine aynı gerekçelerle Emniyetin İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerinde çalışan üst düzey mensuplarının yerlerinden edilmelerine yönelikse… orada biraz durmak lazım.
Kaymakamlık ve Hakimlik gibi görevlere ilk atanacak olan gençlerin üç yıldan beri, Gülen Cemaati ile ilişkilendirilerek, mülakatlarda elendikleri yolundaki yoğun söylentiler, 2013 yılında Kaymakam adaylarının yurt dışı okulları ziyareti ve Kurban kesmelerine varıncaya kadar fişleme konusu yapılması, hükümetin en doğal müttefiki olan Cemaatin açığa düşürülmesi olarak algılandı.
Bu ülke çeşitli fişlemeler gördü. Fakat Kurban kesti, yurt dışında kesilecek olan kurban için hisse aldı yönündeki fişlemelere herhalde ilk defa şahit oluyor.
Ak Parti gibi mütedeyyin insanların iktidarda olduğu bir dönemde, Hayati Yazıcı beyin dediği gibi birlikte namaz kılanlar, birlikte kurban kesenlerin fişlenmesini, o kişiler Hükümet mensuplarına nasıl izah edecekler?
Kaymakam atamaları eni sonu Hükümetin İç İşleri Bakanına geliyor. Bakan bir de bakıyor ki, atanacak kişi kurban kesmiş. Eeee bunun anlamı ne? Anlamı ne olacak açıkça bu kişiyi göreve atama diyorlar Sayın Bakana.
Veya yeni göreve atanacak olan Hakimler için aynı senaryo. İç İşleri Bakanı, Adalet Bakanı Kurban kesti diye bir Kaymakamı veya Hakimi görevinden edecek ise, sittin sene cennete girmeyi beklesin.
MİT müsteşarına hükümetin sonsuz güveni var. Olabilir. Ancak hiç unutmuyorum, bundan birkaç ay önce Sayın Başbakan, MİT müsteşarının faaliyetlerine ilişkin olarak “yasa dışına çıkan bir tutumu olur ise, derhal gereğini yaparız” şeklindeki açıklamasının altında hiç kuşku yok Sayın Başbakanın da canını sıkan veya onu endişeye sevk eden kimi bilgilere ulaştığı şeklinde yorumladım.
Çok kötü hareketler bunlar.