CUMA SOHBETİ YERİNE GEÇSİN
Hucurat Suresi Ayet 12 “ Ey İman edenler, zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Biri birinizin kusurlarını ve MAHREMİYETLERİNİ araştırmayın. Biri birinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet sahibidir”.
Yani insanların sırlarını, gizli yönlerini araştırmayın, birbirinizin kusurlarını soruşturmayın, başkalarının hal ve hareketlerini araştırmayın. Bu hareketler ister su-i zandan dolayı yapılsın, yahut kötü niyetle birine zarar vermek için yapılsın veya sadece kendi merakını gidermek için yapılsın, her durumda da şeriatın yasakladığı şeylerdir. Başkalarının üzerine perde çekilmiş hallerini araştırması, o perdenin arkasına uzanarak kimin ne ayıbı var, kimin ne kusuru var, kimin ne şekilde gizlenmiş hataları var diye öğrenmeye çalışması bir Müslüman’ın işi değildir. İki kişinin konuşmasına kulak kabartmak, komşuların evlerinin içini merak etmek, çeşitli yollarla başkalarının aile hayatını veya onların şahsi davranışlarını araştırmak büyük bir ahlaksızlıktır ve bundan bin bir kötülükler ortaya çıkar. Bu bakımdan Hz. Peygamber (s.a) bir hutbesinde bu kimselerle ilgili olarak şöyle buyurmuştur.
"Ey dili ile iman etmiş de henüz iman kalplerine tam girmemiş olanlar! Müslümanların gizli hallerini araştırmayınız. Çünkü, kim onların gizliliklerini araştırırsa Allah'da onun gizliliğini araştırır. Allah'da kimin gizliliğini araştırırsa evinde dahi onu rezil ve rüsvay eder."(Ebu Davud)
Hz. Muaviye, Hz. Peygamber'den (s.a) şöyle buyurduğunu işittim demektedir: "Eğer insanların gizli hallerinin peşine düşüp araştırırsanız, onları ifsad eder yoldan çıkarırsınız veya nerdeyse yoldan çıkar hale getirirsiniz." (Ebu Davud)
Bir başka Hadisi Şerifte Peygamberimiz (s.a) şöyle buyurmuştur: "Biri hakkında kötü zan beslemişseniz, hiç olmazsa onu araştırmayın. (Ahkamu'l-Kur'an, Cassas)
Bir başka hadiste de Allah'ın Rasulü (s.a) şöyle demiştir: "Kim birinin gizli kusurunu görür ve üzerine bir perde çekerse, sanki o, diri olarak toprağa gömülmüş kız çocuğunu ölümden kurtarmış gibi olur." (Cassas)
Kusurların araştırılması ve insanların gizli yönlerinin soruşturulmasının yasak olduğunu belirten bu emir sadece şahıslar için değil, İslam devleti için de geçerlidir.
Şeriat, Emri Bil Ma’ruf, Nehyi ani'l-münker'i (iyilikleri emir, kötülüklerin yasaklanması görevini) İslam devletinin bir vazifesi kabul etmiştir. Ama bu görev, bir gizli polis şebekesi kurarak insanların gizli yönlerini araştırıp açığa çıkartmasını ve onları cezalandırmasını gerektirmez. Ancak o gizli olanların açığa çıkanlarına karşı kuvvet kullanılmalıdır.
Gizli kötülüklerin düzeltilme yolu ise, gizli polis şebekesi ile değil, talim ve terbiye, nasihat ve telkin, halkın toplu eğitimi ve temiz bir cemiyet düzeni kurmaya çalışmakla olur.
Bu konuyla, Hz. Ömer'in başından geçen şu olay güzel bir örnek teşkil eder... Bir gece Hz. Ömer, evinde şarkı söyleyen bir adamın sesini işitir ve meraklanır. Duvarın üzerine çıkar, bir de ne görsün, orada şarap da var kadın da... Hz. Ömer bağırarak "Ey Allah'ın (c.c) düşmanı! Sen Allah'a isyan edeceksin de Allah da senin perdeni yırtıp seni rezil etmeyecek mi zannettin?" Adam şöyle cevap verir: "Müslümanların halifesi acele etmeyiniz. Ben bir günah işlemişsem siz üç günah işlediniz...
Allah tecessüsü, gizlilikleri araştırmayı menetti, siz yaptınız.
Allah evlere kapılarından girmeyi emretti, siz duvardan atlayarak girdiniz.
Allah kendi evlerinizin dışında, başkalarının evlerine izin almadan girmeyiniz diye emretti siz ise iznim olmadan evime girdiniz" Bu cevabı alan Hz. Ömer hatasını kabul eder ve o adama karşı herhangi bir işlem yapmaz. Ama şüphesiz ondan doğru ve ahlaklı yolu tercih edeceğine söz alır. (Mekarimü'l-Ahlak, Ebu Bekir Muhammed bin Cafer El-Haraiti)
Bundan anlaşılmaktadır ki sadece fertler için değil, İslam devleti idaresi için bile, insanların gizliliklerini araştırıp, onların hatalarını öğrenip arkasından da yakalanıp cezalandırması doğru değildir.
Bu mesele bir hadisi şerifte de bildirilmiştir. Peygamberimiz (s.a) bir hadiste şöyle buyurmaktadır: "Devlet idarecisi insanların şüpheli yönlerini araştırmaya başladığı an onları ifsad etmiş, ahenklerini bozmuş olur." (Ebu Davud) Araştırılması gerçekten bir zaruret olan özel durumlar bu emrin dışındadır.
Mesela: Bir kişi veya zümrenin davranışlarında bozukluk alametleri görülüyorsa ve bir suç işlemeye doğru gittiği düşüncesi varsa elbette devlet onun durumlarını inceleyebilir. Birinin herhangi bir kişiye evlenme teklifinde bulunması veya ona bir iş ortaklığı teklif etmesi halinde, teklif edilen kimse, kendini güven altına almak için teklif yapanın durumlarını inceleyebilir.
26. Gıybet, şöyle tarif edilir: "Birinin, herhangi bir kimsenin arkasından, duyduğu zaman hoşuna gitmeyeceği sözler söylemesidir." Bu tarif bizzat Peygamberimiz tarafından yapılmıştır.
Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei ve diğer muhaddislerin naklettiği, Hz. Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadisi şerifte Peygamberimiz (s.a) gıybeti şöyle tarif buyurmuştur. "Gıybet, kardeşinin, hoşuna gitmeyecek şekilde anılmasıdır."
"Söylediğim şeyin kardeşimde olduğunu görmüşsem ne olacak?" denilince Hz. Peygamber (s.a.) buyurdu ki: "Eğer söylediğin şey kardeşinde varsa gıybet etmiş oluyorsun, dediğin onda yoksa iftira etmiş olursun."
İmam Malik'in Hz. Muttalib bin Abdillah'dan naklettiği bir hadisin ifadesi de şöyledir: "Adamın biri Hz.Peygamber'e "gıybet nedir?" diye sordu. Peygamberimiz de (s.a) "İşittiği zaman hoşuna gitmeyecek şekilde kişi hakkında konuşmandır" buyurdu. Adam "Ya Rasulallah! Ya sözüm doğru ise" deyince Peygamberimiz (s.a) : "Eğer sözün yanlışsa, o zaten iftiradır" buyurdu." Bu buyruklardan, birinin arkasından yalan sözlerle suçlanmasının iftira olduğu ve var olan kusurlarının söylenmesininse gıybet olduğu anlaşılmaktadır.
Bu hareket ister açık ifadeli sözlerle yapılsın, ister kinaye ve işaretler ile yapılsın her şekli ile haramdır. Bunun gibi bu hareketin kişinin hayatında yapılması, yahut öldükten sonra yapılması, iki şekilde de haramlılığı aynıdır.
Ebu Davud'un rivayetine göre, Maiz bin Malik El Eslemi'ye zina suçundan dolayı recm cezası verildiği sırada, Peygamberimiz (s.a) yolda yürürken bir sahabenin kendi arkadaşına şöyle söylediğini işitti: "Şu adama bak! Allah onun suçlarını perdelemişti, fakat nefsi köpek gibi öldürülmeye kadar peşini bırakmadı." Bir miktar yol aldıktan sonra Peygamberimiz "Kokuşmuş bu merkebin leşinden yiyin" buyurdu. Onlar da: "Ya Rasulallah! Onu kim yiyecek?" deyince, Peygamber Efendimiz, "Biraz evvel sizin söylediğiniz, kardeşinizin haysiyetini rencide eden sözler, bu merkebin leşini yemekten daha çok çirkindir" buyurdu.
Sağda solda, özellikle Sayın Başbakanın çalışma ofisinde bulunan yansıtmalı dinleme cihazlarının/böceklerin/ bulunmasından hepimiz çok rahatsız olduk.
Hani bir de diyorum. Bu ülkenin envai çeşit istihbarat kuruluşları var. Bunlardan Devletin Güvenliği ile ilgili olmayan ve Mahkeme kararına dayanmadan konularda dinleme yapanlar var mı? Bu kuruluşlar hangi hakka bağlı olarak dinleme yapıyorlar? İnsanların gizli hallerini hangi gerekçe ile ortaya çıkarıp, sağa sola servis ediyorlar?
Siyasi muhalif veya muvafıkların konuşmaları kayıt altına alınarak şuraya buraya servis edildiğinde, acaba kaç kişi, “arkadaş, sen hangi hakla bu terbiyesizliği yapıyorsun, bu bilgileri bana getiriyorsun” diye karşı çıkar.
Her insanın mahremi vardır, benim de vardır, senin de, hiç kimse, başkaları tarafından mahreminin bilinmesini istemez, ya başkaları da bizim gizli hallerimizi tespit edip, başka yerlere servis ederse, bu doğru olur mu? Hoşumuza gider mi?
Şimdi birilerinin “ya Cavit Kardeş sen ne diyorsun, hangi dünyada yaşıyoruz, bu işler öylesine ahvali adiyeden ki, sabah akşam herkes biri birini gammazlıyor. Hatta bunun için ekipler kuruluyor, senin dediklerini kim dinler” dediğini duyar gibi oluyorum.
Bir itirazım var dediklerinize.
Bunları ben söylemiyorum, Yüce Rabbimiz ve Onun Elçisi ferman buyuruyor.
“Kulli Atin Kariyb-Bütün gelecekler yakındır” unutmayın.