DAHA NİCELERİNE…
Temel atma sırasında isminin açıklanacağını tahmin ediyordum. İsmi kim açıklar acaba sorusunu aklımdan geçirir iken, Sayın Başbakan tayin eder, Sayın Cumhurbaşkanı da açıklar dedim kendi kendime.
Peki isim ne olsun dedim.
Aklım birden İmam Hatip Okulundaki yıllarıma gitti.
Bizim Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Kompozisyon derslerimize Asaf Gördük hoca gelirdi.
Tarihi eskiden de severdim.
Çermik 27 Mayıs İlkokulunda(İsme bakın) okurken 4 ncü sınıftan itibaren tarih, coğrafya gibi dersler okutulmaya başlanırdı.
Dersler çoğalmış, evden pek yardım eden yok.
Babam durumunun farkına vardı, niye üzüntülüsün dedi.
Tarih dedim, nedir tarih baba diye sordum.
Babam tarih geçmişimizdir, bugünümüzdür ve yarınımızdır dedi.
Baba Fatih bugünümüzde mi, İstanbul da mı yaşıyor diye sordum.
Babam başladı Osmanlının kuruluşunu anlatmaya.
Sıra Fatihe geldiğinde bir taraftan anlatıyor, bir taraftan da müthiş heyecan içerisinde duygulu anlar yaşıyordu.
Fatih Veli bir insandır oğlum.
O Efendimizin emrini yerine getirdi.
Gemileri karadan yürüttü, Haliçe indirdi.
İstanbulu fethetti, Müslüman yaptı.
Molla Gürani Hazretleri talebeleri ile birlikte gelip ona yardımcı oldular. Fethin gerçekleşeceğini söylediler.
Toplar döküldü ve İstanbulun fethi gerçekleşti.
Ecdadımız buraları bize vatan yaptı.
Ve son sözü şöyle idi babamın,
TARİH VATANDIR OĞLUM.
Bu sözler üzerine ben de çok heyecanlanmış, kalbim küt küt atmaya başlamıştı.
İmam Hatip te Asaf Gördük hoca işte o tarihi anlatırken adeta yaşardı.
Asaf Hoca ben Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerini bir tarafa bırakıyorum. Onun yeri zaten başka ve kimse ile kıyaslanamaz.
Ancak Osmanlı İmparatorluğu esasen Yavuz Sultan Selim zamanında en muhteşem yıllarını yaşadı. Evet oğlu Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı İmparatorluğu üç kıta üzerinde yer tutabildi ise, bunu tamamen cennetmekan babası Yavuz’a borçludur. Zira temeli atan YAVUZ’ dur. Binayı yapan oğlu Kanunu Sultan Süleyman Handır derdi.
Asaf Hocayı tanıyanlar, talebeleri onun Yavuz Sultan Selim’i anlatırken içerisine girdiği haleti ruhiyeyi herhalde şimdi iyi hatırlıyorlardır.
Asaf Hoca 1.95 lik boyu, o boya uygun büyük ellerini Osmanlı haritası üzerinde gezdirir iken, baba oğlun nasıl muhteşem bir imparatorluk bıraktığını anlatır, kendisi ile birlikte bizi de kutlu fetihlerin şaşaalı günlerine götürürdü.
Dün 3 ncü köprünün temeli atılır iken aklımdan bunlar geçti, acaba köprünün ismi Yavuz Sultan Selim mi, yoksa Kanuni Sultan Süleyman mı olsun diye söylenip durdum.
Söz ve duyguların sahibi Allah’tır, bu işin hilafı yoktur.
O esnada aklıma Yıldırım Bayezid ismi neden gelmedi bilmiyorum. Yavuz Sultan Selim’in babası Yıldırım Bayezid’in 1402 yılında Ankara’da Timur’a yenilgisi mi bu büyük insanı gözlerden ırak tutmaktadır? Bu münasebetle söylemek gerekir ki, yeni neslin sınırsız imkanlarına rağmen, tarihe ait bilgileri yok veya çok sınırlı. O da sırf malumat kabilinden. Yani o tarihe karşı bir sevgi, o insanlara karşı bir saygı, minnettarlık duygusu nerede ise sıfır mesabesinde.
Temel atma töreninde Sayın Cumhurbaşkanımız, biz Sayın Başbakan ve arkadaşlarımız ile oturduk, konuştuk, yeni köprüye Yavuz Sultan Selim ismi verilmesini hep birlikte kararlaştırdık deyince, yüzümde geniş bir gülümseme belirdi, bir hoş oldum.
İşin bir tarafında olduğumuz günlerde siyasi büyüklerimize verdiğim yazılarda, hep görünür bir eserimiz olsun, mesela İstanbul’a yeni bir boğaz köprüsü yapılsın ve ağır tonajlı araçlar buradan geçsin, eğer İstanbul’a bir yeni boğaz köprüsü yapılması çevreye zarar verecek diye düşünülüyor ise, Anadoludan Avrupaya geçişleri Çanakkale Boğazı üzerine yapılacak bir köprü ile sağlayalım, böylece İstanbul ilinin trafiğini önemli ölçüde rahatlatmış oluruz falan diyordum.
Çanakkale boğazına yeni bir köprü yapalım dediğimde, doğulu bir arkadaş senin ne işin var Çanakkale boğazına yapılacak köprü ile demişti.
Türkiye’nin gelişme potansiyeline bakıldığında, çok kalmaz, en fazla 4-5 yıl içerisinde Çanakkale boğazına da bir köprü yapılır, görürsünüz.
Belki o köprünün ismi de SEYYİD ONBAŞI olur ne bileyim.
Türkiye aldı başını gidiyor.
Hele barış ta bir sonuca gitsin.
Türkiye Demokratik adımlarını hiç geciktirmeden, yani bu yaz mevsimini geçirmeden gerçekleştirsin,
Suriye olayında tarafların ateş kes sağlamalarına yardımcı olsun…
Olmaz mı?
Niye olmasın.
Suriye meselesinde Türkiye başlangıçtaki öngörülerinin, yani İhvanı Müsliminin işi alıp götüreceğinin gerisinde.
Ona bu fırsatı vermediler.
O halde daha fazla Suriye halkının kırılıp dökülmesinin özellikle Türkiye’ye hiçbir yararı olmadığı görülsün,
Ve,
Ona göre politika değişikliğine gidilerek, Cenevre sürecinin başarı ile neticelenmesini, yani özellikle ateş kesin sağlanmasının ehemmiyeti üzerinde dursun…
Rojova, Irak Kürdistanının doğal zenginlik kaynakları, barışı sağlayan Türkiyenin doğu ve güneydoğusunun yeniden hayvancılık, tarım ve ticaret alanındaki potansiyelinin harekete geçmesi ile dünyanın gözbebeği haline geleceğiz.
Tarihin bize vatan yaptığı topraklar, adım adım birleşmeye, bilim, kültür, sanat, iman, inanç, ahlak, zenginlikle eski ihtişamlı günlerine dönmeye çok kararlı görünüyor.
Hayırlı uğurlu olsun.
Allah daha güzellerini yapmayı nasip etsin.
Bu arada büyüklerimiz, yaptıkları büyük işlere göre çok küçük olan Çermik Kale barajının temelini bu sene atmayı da unutmasınlar.