DİYALEKTİK YOKSA AKIL YOKTUR

Akil insanlar memleketi karış karış dolaşmaya başladılar. Şimdi halka hep dümdüz sorular sorduklarına şahit olacağız.

Yani halka dönüp siz barış istiyor musunuz, terör bitsin mi diyecekler.

Halkın hemen tamamı da evet terör bitsin, barış gelsin, evlatlarımızın cansız bedenleri önümüze bir kurşun gibi konulmasın diyeceklerdir.

Bundan öncede yazdım, hele doğu ve güneydoğuda, insanların nerede ise tamamı samimiyetle bu acının son bulması için herkesin elinden ne gelirse yapmasını isteyen beyanları olacaktır.

Türkiye tek elden idare edilen ve artık devleti hedef alan kalkışmaya 1983 yılında Eruh Jandarma Karakoluna yapılan saldırı ile şahit oldu.

Aslında PKK nın bu tarihten çok önce, yani 1978 li yıllarda da özellikle Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin üçgeninde diğer Kürt örgütlerine karşı savaşı vardı.

Onlar da silahlı örgütlerdi. Fakat ne hikmetse, PKK hepsinin üstesinden geldi, yelkenleri ele geçirdi, tek güç olmayı başardı.

Hep duymuşsunuzdur, bir kez daha tekrar edeyim, PKK nın bu büyük güç gösterisine, çevremizdeki Kürt milliyetçileri, KONTRA diyorlardı. Devlet çok cephede mücadele etmektense, önce onları biri birine kırdırmak, ardından, her bir hareketinden bilgi sahibi olduğu PKK örgütünü bitirecek diyorlardı.

Uzun hikaye.

Doğu ve Güneydoğu insanının terör bitsin, barış gelsin konusundaki inancı,hiç kuşku yok ki, batı insanından çok değilse az değildir.

Zira batıda bu işten evlatlarını şehit vererek zarar gören insanların sayısı 5/6 bin ise, doğuda 40 bindir. Maddi kayıplar ise doğu ve güneydoğunun yıkımı haline gelmiştir.

Onlarca yıldan beri ekilmeyen tarlalar, boş bırakılan meralar, yok olan hayvancılık, elbette en büyük darbeyi o bölgeye vurdu.

İşsiz kalan insanlar ya dağa gittiler veya ucuz iş gücü olarak batıya kölelik yapmaya.

İşte bu sebeple doğu ve güneydoğu insanı herkesten çok barış gelsin, bu kardeş kavgası son bulsun diyor.

Eee bu Akil adamlar halkı dinleyecekler, aldıkları bilgileri rapor haline getirip Devlet katına sunacaklar ve sonuçları yayınlanacak, Devlet yetkilileri, ey millet bakın işte halk barış istiyor, bu işin arkasında daha güçlü bir destekle durmaya bakın, bundan sonra size düşecek görevlerinizi layıkı vechi ile yerine getirin diyeceklerdir.

Bunlar tamam da biz Türk ve Kürt halkları olarak zaten çok büyük problemler yaşayan insanlar değildik, bu işleri bizim başımıza açanlardan birisinin örgüt olduğunu biliyoruz, ama bunun tek taraflı bir iş olmadığını da hadiseler bize gösterdi, bu iş çözülür iken, kimler halkı biri birine düşürdü, bunun da bilinmesini istiyoruz derlerse, Akil adamlara bu yönde de bir araştırma yapma görevi düşmüyor mu?

Açalım.

Akil adamlar gitsinler MİT’in kozmik odalarında da araştırma yapsınlar. O günün bilgi ve belgelerine baksınlar, kimler ne tür görevler üstlenmiş, kimlere ne gibi görevler verilmiş, 12.Eylül.1980 darbesini yapanların açık açık söyledikleri, biz ihtilali yaparken, her şeyin daha da olgunlaşmasını bekledik, yani kan gövdeyi götürsün, ondan sonra harekete geçelim anlamına gelen eylemlerin bilgilerini halkla paylaşsınlar.

Yine 1999 yılında örgüt Türkiye dağlarını terk ederken, 500 kadar militan dağlardan kalsın diyen ve bunun kararını veren resmi zevat kimdir, böyle bir şey gerçekten vaki olmuş mudur, bunun da ortaya çıkarılmasını sağlasın Akil insanlar.

Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere   kimi CHP liler son yılların en önemli olayı olarak karşımıza çıkan Askeri vesayetin kırılmasında(açık açık böyle söylemiyorlar ama, attıkları adımlar bizi o noktaya götürüyor) onun da rolü var dedikleri Yaşar Büyükanıt’ın Şemdinli Olaylarında Seferi Yılmaz’ın dükkanına bomba koyan Astsubay Mutkili Ali Kaya için tanırım iyi çocuktur demesinin, bir tanımlamasının yapılması gerekir, bu eylem organize bir olaydır, kişinin tek başına yapabileceği bir şey değildir, orduda bu rütbedeki birisi emir komuta zinciri olmadan böyle bir eyleme kalkışamaz, hem zaten onun Şemdinlide ne işi var, bu adam çat Diyarbakır’da, çat Van’da, çat Şemdinli’de. Gittiği her yerde bela ve musibet var diyorlar. İlave edeyim unutkanlığa geliyor ama, Diyarbakır Söz Gazetesinin ofis binasının ve Diyarbakır Söz TV tesislerinin bombalanması eylemlerini hiç de unutmamak gerekir, o tarihlerde bu olaylarda isimleri geçen kişiler nerede görevli idi, etraflı bir araştırmaya muhtaç konular.

Ve Yaşar Büyükanıt’ın neden soruşturulmadığını anlatıp duruyorlar. CHP lilerin Yaşar Büyükanıt ile ilgili olarak söyledikleri yasa dışı İNTERNET sitelerinin kurulmasında rolü olduğu halde, hakkında tek bir soruşturmanın yapılmamış olması. Evet bu çok doğru, aynı konu ile ilgili olarak İlker Başbuğ yargılanıyor, fakat Büyükanıt hakkında bir işlem yapılmamış olmasını akılları almıyor.

Tabii herkes sel sepetin kendine ait bir yerinden tutuyor, manzaranın bütününü görmüyor, o sebeple istenilen sonuca gitmek mümkün olmuyor.

Yani CHP liler Büyükanıt hakkında sadece yasa dışı internet sitelerinin kurulmasına kafayı takacaklarına, ŞEMDİNLİ OLAYLARINDAKİ ROLÜNÜNÜN DE ARAŞTIRILMASINI İSTESİNLER, 27 NİSAN 2007 BİLDİRİSİNİN DE DEMOKRASİYE MÜDAHALE OLDUĞUNU, RESMİ AĞIZLARDAN BİR GECEDEKİ KAYBIMIZIN 2 MİLYAR DOLARI BULDUĞUNU, BUNUN KABUL EDİLEMEYECEĞİNİ BEYAN EDİP, SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNSUNLAR, yaparlar mı, hayır yapmazlar.

Peki bu olaylar halkın barışına katkıda bulunan olaylar mıdır?

Bu tür işlem ve eylemler halkın barışını bozan ve insanımızın duygu ve düşüncede perenk perenk olmasına sebep olan olaylar değil midir?

Bölgemize Akil adam olarak gönderilen A.Faruk Ünsal TBMM si İnsan hakları komisyonunda epey mücadele vermişti. Ya kendileri gitsin veya o bölgenin Akil insanlarına duyuruda bulunsunlar, onlar da gidip toplumsal barışa dinamit koyan Şemdinli olaylarını, Roboski hadisesini, Diyarbakır Söz Gazetesinin şehir merkezindeki binasını ve Diyarbakır Söz TV nin Temsan bölgesindeki tesislerine bomba koyup insanları katleden kişilerin kimler olduğunu araştırsınlar, 27 Nisan E muhtırasını veren Yaşar Büyükanıt’ın bu eyleminin toplumsal barışa ne kadar katkı sağladığını sorsunlar, hepsinden önemlisi neden bunları yaptıklarını anlatmalarını istesinler ki, halka barış istiyor musunuz yönünde sordukları sorular, BOŞLUKTAN kurtulsun.

TAZİYE MESAJIM VE BİR ANI.

Melle Sadreddin Öztoprak Hocamız hakkın rahmetine kavuştu. Perşembe akşamı İstanbul’dan Mustafa Güran kardeşim haber verdi. Cuma sabahı hemen Diyarbakır’a gittim. Çok şükür cenazesine yetiştim. Cenazede tevafuklar biri birini izledi. Ofis camisinin sağ tarafından camiye girdim. Hocamızın cenazesi hemen orada, oğlu Cahit de yanında. Ben de oturdum. Cumayı kıldık, cenazeyi cami mihrabına taşıdık. Arkadaşım Siraç Öztoprak cübbeyi giymiş, cenaze namazı kıldıracak, ben de hemen yanındayım. Namaz sonrası Mardin Kapı Mezarlığına Cenazeyi götürdük. Mezarı başında bana bir yer düştü. Orada defnettik. İncecik vücudunu mezara koyduğumuzda, içimden bir ses artık ona ızdırap yok dedi.

Allah gani gani rahmet etsin, hocamızı çok severdik. Alim, Fazıl, Sehavet sahibi, zeki bir insandı. Anılarımız çok. Fakat bir tanesini bilgilerinize sunmak isterim.

Ben Pazar günleri ikindi namazı sonrası oğlu Cahit’in dükkanına giderdim. Hocamız da gelir, sohbetinden istifade ederdik. Bir gün Fethullah Gülen Hocaefendinin üstad Bediüzzaman(Rahmetullahi aleyhi) için, O asrımızın kutbudur, müceddididir, her bir beyanının içerisinde Cenabi Allah’ın nurunun nişaneleri var dediğini anlattım. Melle Sadreddin Hoca,

“Evet o konuda şüphe yok, ama o kendisini niye söylemiyor, kanaati acizanem şudur ki, Fethullah Gülen Hocaefendi de görevli bir insandır, ben buna inanıyorum” demişti.

Cenabı Allah yaşayanlardan merhametini, yanına aldıklarından rahmetini eksik etmesin.