DÖRT KOŞUL
Senaryo ABD çekildiğinde, Irak tam başı boş bir hale gelecek, insanlar biri birlerine saldıracaklar, kimin kimi vurduğu belli olmayacak, Kürtler hamisiz kalacak, bütün Arap unsurlar üzerlerine çullanacak, Saddam döneminden beter bir kaos ortamı meydana gelecek…
Bütün bunların olmaması için ABD nin Türkiye’ye ihtiyacı var. ABD çekilirken boşluk yaratmamak için Türkiye’nin bölgede çok güçlü bir konuma gelmesi lazım. Aksi takdirde İran o boşluğu doldurmaya kalkışır. Bu ABD için bütünü ile bir felaket olur. İran’ın Güney Irak’ta yoğunluklu olmak üzere bütün Irak üzerinde/Şii Türkmenler-Şii Kürtler dahil/ etkisi var. Türkiye’nin olmadığı bir ortamda İran bütünü ile Irak’ı etkisi altına almış olur. Bu durum rüzgar ekip fırtına biçmeye benzer. Onun için Türkiye’nin elinin güçlendirilmesi lazım. Türkiye bölgede sorunsuz bir konumda olacak ki, ek imkanlarla eli güçlensin. Oysa Türkiye zaten en önemli problemini bu bölgede yaşıyor.
Bu halde bile sorunlu olan Türkiye’nin bir de ABD nin çekilmesinden sonra , huzur ve istikrar için bölgenin yükünü taşıyacak gücü var mı?
Olabilir.
Bunun yolunun doğu ve güneydoğusunda yaşadığı problemi Türkiye’nin çözmesinden geçiyor. Türkiye’nin yaşadığı sorun sadece ülkesinin bir bölümünden kaynaklanmıyor. Olayın bir de Kuzey Irak yönü var. Buranın dağlarında 5000 Militanın bulunduğu bir gerçek. O halde ABD Irak’tan çekilir iken Kürt yönetimine ve Kandile baskı yapacak , onların dağdan indirilmelerini sağlayacak, terör sorunu/Kürt sorunu bitmiş olacak ve böylece ABD nin Irak’ta kurduğu denklem bozulmamış olacak…
Ama nasıl?
Ayrı bir Devlet kurma iddiasını terkeden Kürtlerin, Kürtçe’nin öğretilmesi ve Kimliklerinin tanınmasından vazgeçmelerini mümkün görenler umarım yanılmıyorlardır.
Arapça bilmeyen bir Türk’ün, bu lisanı öğrendikten sonra, sesi güzelse Türkçe şarkı Türkü söylemeyi bırakıp, sabah akşam Arapça ya leyli çekeceğini düşünebilir misiniz? Nostalji olsun diye ara sıra belki "ya habibi ente maksudun/ey sevgili bütün isteğim sensin/ diye elini kulağına atabilir. Ama daha fazlasını yapmayı onuruna yediremez. Çünkü böyle bir halde kendisi ile çelişmiş olur.
Şimdi kimi eğitim kurumlarında/Üniversitelerde, sanki Arkeolojik kazı yapılır gibi Kürdodoji Enstitülerinin kurulmasına karar verildi/veriliyor. Enstitüler araştırma merkezleridir. Bu merkezler sayesinde Kürtler yerin derinliklerinden mi çıkarılacak? Oysa onlar elle tutulur, gözle görülür biçimde aramızdalar ve onları tanımak için yer altı dehlizlerine inmeye gerek yok.
Onlar bizi görün, bizimle tanışın, bizi tanıyın yeter noktasındalar şimdi.
Bununu yolunun seçmelik ders biçiminde de olsa, Devletin okullarında bu istegin karşılanmasından geçiyor. İsteyen ailenin çocuğuna Kürtçe dilinin öğretilmesi BİR İHSAN değildir. Haktır.
Bunun görülmemesi, radikal gibi gözüken bu en önemli adımın atılmaması, sorunu çözümsüz bırakır.
ABD 2011 yılında bütünü ile Irak’tan çekilme sözü verdi.
Ne pahasına olursa olsun, artık askerlerini bölgeden çekecek. Elbette ABD bölgeden çekildiğinde, kendince sorunsuz , emrine amade bir Irak bırakmak isteyecektir. Ama Kandilden PKK militanları inmedi, o halde görevim devam ediyor demiyecektir. Çünkü ABD bu konuda Türkiye’ye yardım için, atılması gereken adımların bir an önce hayata geçmesini istiyor.
Bu adımlar,
1-Eş zamanlı olarak dağdaki Militanların, Türk Silahlı Kuvvetler gözlemcilerin denetimi altında silahlarını tarafsız bir ülkeye bırakmaları karşılığında eyleme katılmamış olanların serbestçe Türkiye’yi girişini sağlayacak yasal düzenlemenin yapılması,
2-Eyleme bulaşmış olanlarla , üst düzey yöneticelerin bir başka ülkeye yerleştirilmesine imkan sağlanması,
3-Kürtçenin isteğe bağlı olarak Devlet okullarında da öğretilebileceğinin hükme bağlanması.
4-İnfaz kanununda yapılacak bir değişiklik ile haklarında örgüt üyeliğinden ceza verilenlerin , dağdan inenlerin statüsünde görülmesi.
Bunlar olmaz ise, ABD nin çekilmesi halinde bile Kandilden inişlerin çok kolay olmayacağını görüyorum.
Nerede ise 80 seneden beri Araplarla çatışan Kürdistan Kürtlerinin, ABD nin çekilmesinden sonra, bir başına veya Türkiye ile birlikte Kandile saldırmasını da aynı oranda zor görüyorum.
ABD çekilince Kürtler hamisiz kalacak, Araplar onlara saldıracaklar, PKK sorununun çözümünde Türkiye’ye destek vermeyen Kürtler iki ateş arasında kalacaklar senaryosuna güvenerek, gerekli adımları zamanında atmayanların yanılmamısını dilerim.
Ben ABD nin çekilmesi halinde Kürtler ile Arapların biri birlerine düşecekleri senaryosunu mümkün görmüyorum.
Çünkü gerek Araplar ve gerekse Kürtler işgale kadar çektikleri acının daha beterini işgal ile gördüler.
Bunun üzerine,
Irak’ı üçe bölelim senaryosundan hem Şii Araplar ve hem de Kürtler vazgeçtiler. Gelişmeleri,Erbil’i zayeretimden sonra da yazmıştım. Irak üçe bölünmüyor, gevşek federasyon bile ihtimal dışında demiştim.
Bütün bunlardan sonra gelmek istediğim nokta şu:
ABD nin Irak’tan çekilmesi yeni bir kıyamet senaryosuna sebebiyet vermiyecek.
Irak’taki bütün unsurlar eskisinden daha çok biri birlerine yanaşacak.
Kandil’in durumu şimdi ne ise, o zaman da aynı olacak ve büyük değişiklik göstermeyecek.
Güney Kürtleri, Kandil ile savaşıp, Araplara karşı zayıf duruma düşmek istemiyecek.
Türkiye kendi Kürtleri ve Kandil ile yine başbaşa kalacak.
Herkes öyle veya böyle sorununu çözerken, yukarıdaki 4 koşulu yerine getirmeyen Türkiye’de her şey eski tas eski hamam olacak.
BU KAÇINCI: Batmanlı bir Er Pelitözünde tatbikattan dönerken sırtından G 3 Mermisi ile vurularak katledildi.
Vatan topraklarını beklemek üzere göreve koşan, ellerinden gelen bütün fedakarlığı gösteren evlatlarımızın asker ocağında saldırılara maruz kalmalarını içimize sindiremiyoruz ve kesinlikle kabul etmiyoruz.
Teröristten bin beter alçak karekterli kimi asker kılıklı kişiler, vatan hizmeti yapan arkadaşlarını sırtlarından vuruyorlar. Zaten asker ocağında doğulu, Güneydoğulu her bir Askerin ölüm haberi geldiğinde, bunun bir intikam hırsı ile yapıldığına kalıbımı basıyorum. Ardından yapılan açıklamalarda Asker intihar etti veya yanlışlıkla arkadaşı tarafından vuruldu haberlerinin yayılmasına çalışılıyor. Bu defa kurşun Batmanlı Askerin sırtından girmiş, kalbini parçalayarak önden çıkmış. Bu şekildeki yaralanmaya intihar etti herhalde demiyeceklerdir. Bu atışın kimin silahından yapıldığı kesinlikle belli. Şimdi vuran katile , o önümde idi, ben arkasında hareket halinde idik, birden elim tetiğe dokunmuş ve arkadaşıma isabet etmiş, kusurum yok dedirtilecektir. Buna imkan vermiyelim ve olayın takipçisi olalım. Mazlumder, İHH gibi kuruluşlar ile TBMM si İnsan Haklarını inceleme komisyonu işini peşini bırakmasın.