DÜZEN BU(2)
Bu ülkede güya,Yasama , Yürütme ve Yargı erkleri biri birinden ayrı ve bağımsız.
Gerçekte öylemi?
Dün biraz belirtmiştim.
Orduda Generallik rütbesine ulaşmış birisinin, halkın büyük ekseriyetinin önem verdiği değerlere bir küfretmediği kaldı.
Biz Başbakana bağlı değiliz, kimse rüya görmesin, Genelkurmay Başkanı Başbakandan emir ve talimat almaz, bu ülkede kimse ona emir ve talimat veremez .
Açıkça biz bu ülkede farklı statüdeyiz, istediğimizi yapar, istediğimizi asar, istediğimizi keseriz dedi.
Hatta Sayın Başbakana Recep dedi. Bir ara Sayın Başbakan tabirini kullanınca, hemen döndü, dilinin sürçtüğünü ima edercesine, bana da Sayın Başbakan dedirttiniz ya diyerek, pişmanlığını ortaya koydu.
Ve bu adam Askerler haricinde herkese "kim bu ya, neci ya, ne yapabilir ki ya" tabirleri ile saldırdı.
Peki bu adam kim, neci, şimdiye kadar bu ülkeye ne katkısı olmuş, hangi üretim dalında artık bir değer sağlamış, hangi eğitim kurumunda gençlere destek olmuş, kaç fakirin, yoksulun ,yolda kalmışın elinden tutmuş,küfürden başka neyi ile temayüz etmiş.
Mehmet Metiner’e nerede ise ana avrat düz gider iken, gücü nereden almış. Arkasında hangi halk kesimi var, bu adam ulaşmayı hedeflediğimiz çoğulcu demokrasi anlayışının hangi noktasında?
Bunun takdirini elbette bu millet yapacaktır, fakat üzerinde durulması gereken, bu milletin namusunu/silahını teslim ettiği kişilerin böylesine pervasız bir biçimde, her iki kişiden birisinin oyunu alarak iktidara gelen Partinin Genel Başkanına, Başbakana Recep deme cesaretini göstermesidir.
Bildiğim kadarı ile silahlı kuvvetlerden birisi emekli de olsa, onların o çok ehemmiyet verdiği İç Hizmet Kanununda,usul ve kuralların dışına taşmamak, terbiye sınırlarını zorlayacak hareketler içerisine girmemek, televeizyon kanallarında ona buna küfretmemek gibi sorumlulukları da vardır.
Şimdi Sayın Genelkurmay Başkanının bu kişi ile ilgili soruşturma açtırması ve verilencek cezanın kamuoyu ile paylaşılması lazım.
Gelelim işin yargı ayağına.
Yeni yaptırılan Muhsin Ertuğrul Tiyatro Salonunun açılısında Sayın Başbakan, çok güzel bir eser üretmenin verdiği heyecanla, pek haklı olarak " hangi adımı atsak bize kan kusrutuyorlar, biz bu salonun yapılışı için Başkanımla birlikte kazmayı vurduğumuzda, söylemedik laf bırakmadılar, güya biz buraya cami yapacakmışız, böylece insanların hayatlarına müdahalede bulunacakmışız, hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı, ha bir de nerede bir eser yapmak için kazmayı vursak, hemen şu veya bu yolla, olmadı Yargı yolu ile kalbimize bıçak saplıyorlar. Atacağımızı adımları engelliyorlar. Taksimdeki Atatürk Kültür Merkezini yıkıp, yeniden yapalım , buraya her yönü ile yeni bir eser kazandıralım, parkı olsun, yeni teknolojinin imkanlarını paylaşan salonlar kuralım, 2010 a yetiştirelim dedik, hemen karşımıza yargıyı getirdiler ve yürütmenin durdurulması karar verdiler" dedi ve özellikle yargı erkinin kendilerini iş yapmaktan nasıl alıkoyduğunu anlattı.
O demeye kalmadı,Ak Partinin Sivil bir diktaya doğru gittiği teraneleri yükseldi ve bir telveziyon kanalında , Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından partinin sivil bir diktanın odağı olmaktan ötürü hakkında kapatma davası açılacağı haberlerinin geldiği ifade edildi.
Özellikle kimi yargı mensuplarının yasal çerçevede de olsa,telefonlarının dinlenmesi hususunu,Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sivil diktaya gidiş için delil olarak kullanacağı haber veriliyor.
Çok dikkatli olmak lazım.
İş oyun, oyuncak değil.
Buna karşın,
Ciddi bir Anayasa değişikliği için zemin her zamankinden daha müsait.
Ak Parti içerisinde kimi vekillerin yapılacak Anayasa düzenlemelerine karşı çıkacağı hususu da konuşulmuyor değil. Hiç önemi yok.
Değişikliğe direnenler kaybeder.
Parlamentoda 330 un üzerinde oyun çıkmaması ihtimalini görmüyorum. Ola ki, değişiklik teklifi 330 un altında kaldı. Hemen erken bir seçim ile kayıpların telafisi mümkün.
Şimdiiii
Sen ne diyorsun kardeşim diyenlere özet olarak söyleyeceğim şudur.
Artık Cemil Çiçek Beyin dediği gibi lastik patlak,eksoz ses veriyor , araba yerinde sayıyor ve bir adım ileri gitmiyor.
Bunun için yeni bir Anayasa yapmak şart olmuş.
Yeni Anayasa da özellikle Yargının yeri tam olarak belirlenmelidir.
Yargının Yürütme erkinin yerine geçerek kararlar vermesinin önüne geçilmelidir.
Askerlerin iç düşman konsepti algılamalarına son verecek düzenlemeler yapılmalıdır.
Ülke içerisinde bir kargaşa meydana geldiğinde bundan doğrudan doğruya Polisin sorumlu olacağı hükme bağlanmalıdır.
Yargı sistemi teke irca edilmelidir.
Askeri Yargı, Askeri Yargıtay, Askeri İdare Mahkemesi, İdare Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay kaldırılmalıdır.
Evet evet yanlış duymadınız, İdare Mahkemeleri ve Danıştay kaldırılmalıdır.
Anayasa Mahkemesinin yapısı değiştirilmeli ve bu Mahkemenin Anayasa değişikliklerini usulden ve esastan inceleyemeyeceği hükme bağlanmalıdır.
Türkiye de yaşayan herkesin bu ülkenin hür, eşit, devredilmez haklara sahip vatandaşı olduğu karar altına alınmalıdır.
Kimsenin dilinden, dininden, inancından, örfünden, adetinden, giyim ve kuşamından ötürü ötelenemeyeceği,kınanamayacağı, bu haklara karşı çıkanların, İNSANLIK SUÇU İŞLEMİŞ OLACAKLARI ve cezalandırılacakları karara bağlanmalıdır.
Aksi gibi lastiği patlak , eksozu delik arabanın , motorunun tümden gümleyebileceği dikkatlerden uzak tutulmamalıdır.
Düzen buysa,
Düzen budur.