EKSİKLERİMİZİ BİRİ BİRİMİZİN YÜZÜNE SÖYLEYELİM ARACILARA DEĞİL.
Evet eksikliklerimizi biri birimizin yüzüne söyleyelim. Aracılara değil. Yüz yüzden utanır.
Geçen iki günlük yazımda Müslümanlar tarihinde gerçekten kara leke gibi duran iki savaşı bilgilerinize sundum.
Bunlardan birincisi Cemel Vak’ası(cemel savaşı), diğeri ise Sıffin Savaşı idi.
Her iki savaş ta Hz.Ali’nin hilafeti zamanında meydana gelmişti.
Söz konusu savaşlarda bir tarafta Hz.Ali ve diğer tarafta Hz.Aişe ile Ebu Süfyan’yın oğlu Muaviye olduğunu geçen iki günlük yazı ile yeniden öğrenme fırsatı bulduk.
Özetleyelim.
Hz.Osman’ın şehadetinin üzerinde 5 gün geçtikten sonra başta Hz.Talha ve Zübeyr Bin Avvam olmak üzere önde gelen Sahabeler Hz.Ali efendimize gelerek hilafete geçmesini istemişler, halkın teveccühünün de bu yönde olduğu ortaya çıkınca Medinei Münevveredeki Mescidi Nebevide alınan biat ile Hz.Ali halife seçilmişti.
Ama insanın olduğu her yerde ihtilaflar vardır. Orada da böyle oldu. Halkın ekserisi Hz.Ali efendimizi hilafete layık görür iken, bir kısmı da buna karşı çıkıyordu.
Ebu Süfyanın sülalesinden gelen insanlar, Hz.Osmanın halifeliği sırasında Emevi ailesinden gelen insanlara idarede görev verdiği, özellikle vali olarak atamış olduğu kişileri Hz.Ali efendimizin görevden almasını, bir husumet kaynağı olarak görmeye başladılar.
Muhalifler ayrıca Hz.Osmanın katillerinin bulunması konusunda Hz.Ali’nin gerekli özeni göstermediğini iddia ediyorlardı.
Hz.Ali, Adaleti Mahzayı gerçekleştirmenin peşinde idi. Müsaade edin ortalık durulsun, ben Hz.Osmanın katline kimlerin sebebiyet verdiğini, kimlerin bu işe azmettirdiğini bir bir ortaya çıkarayım ve hainlerin cezasını vereyim derken,
Zamanında Peygamberimize büyük muhalefet etmiş, ama daha sonra Müslüman olmuş, Ebu Süfyan’yın sülalesinden gelenler, başta Muaviye olmak üzere Hz.Ali’nin, Hz.Osmanın katli ile ilgili soruşturmayı gerektiği gibi yapmamakla suçlamışlar, adeta cahiliye döneminde olduğu gibi kabile savaşlarını başlatmışlardı.
Geçen iki yazıda okuyup, tekrar hatırlama imkanı bulduğunuz ifk olayı, yani Hz.Aişe validemize atılan iftira sırasında, Hz.Ali’nin peygemberimize boşa gitsin, sana hanım mı yok demesinin Hz.Aişe’de yaratmış olduğu burukluk, Hz.Aişe’yi, Hz.Osmanın katli ile ilgili meselede Hz.Ali’nin yeterince çaba göstermediği inancına götürmüş, daha doğru bir deyim ile muhalefet kapısı aralanmıştı.
İşte böylece sudan sebeplerle Allah Resulü’nün vefatının üzerinden 30 sene geçmeden, en büyük sahabeler biri birlerine düşmüşler ve her iki taraftan on binlerce insan hayatını kaybetmişti.
İslam Üleması, Müslümanlar arasında cereyan eden bu savaşlarda hayatını kaybedenler için, her iki taraf da yaptıkları içtihat sebebiyle masumdurlar görüşüne varmışlar, böylece İslam Hukukuna göre bir kişiyi haksız yere öldürenin yeri ebedi cehennemdir hükmünün, bu insanlar için uygulanamayacağı kararına varmışlar.
Hz.Ali’nin İbni Mülcem tarafından katledilmesinin ardından gelişen olaylar sonucu önce Peygamberimizin torunu Hz.Hasan, Muaviyenin oğlu Yezid’in vaadlerine kanarak eşi Cade binti Elaş bin Kays tarafından zehirlendi. Ardından Ebu Süfyanın torunu Yezid tarafından Hz.Hüseyin Kerbelada şehit edildi. Kesik başı mızrakların üzerinde dolaştırıldı.
İslamın bugünlere gelmesini sağlayan da o insanlar ve Müslümanlar arasındaki ihtilafları bugün geldiği noktanın, startını veren de o insanlar.
Görülüyor ki, iktidarı paylaşma noktasında Müslümanlar gerekli özeni göstermez, dediğim dedik olursa, ihtilaflar bugün de alır başını gider.
Her meselede Müslümanlar aralarındaki ihtilafları istişare ile halletmek zorundadırlar. Müslümanlar aralarında cereyan eden ihtilafları cebri metotlarla veya silah zoru ile halletmeye çalıştıkları hiçbir dönemde başarılı olamamışlardır. Hayatları biri birlerini yeme ile geçmiş, güçleri tükenmiş, zayıf düşmüşler ve hiç kuşkusuz ona buna yem olmuşlardır.
Konumuzu en güzel özetleyen Enfal Süresinin 46 ncı ayeti kerimesinde Cenabı Allah(c.c) “Allah ve Resulüne itaat edin ve biri birinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir”. 47.ayeti kerimede ise Cenabı Allah(c.c) “Şımarıp böbürlenmek, insanlara gösteriş yapmak ve (halkı) Allah yolundan alıkoymak için yurtlarından çıkanlar(Mekke Müşrikleri) gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını kuşatıcıdır” buyuruyor.
Rableri bir, Peygamberleri bir, Kitapları bir, Kıbleleri bir, Namazları bir, Oruçları bir, Şehadetleri bir, Bayramları bir, belki yüze kadar ve belki bine kadar birlikleri olan insanların durduk yere ihtilaf mevzuları çıkarmalarını aklım almıyor.
Hele bu dönemde büyük güç zaafına sebebiyet verecek açıklamalar, beyanlar samimiyetimle söylüyorum, beni derinden derine üzüyor. Ya ne oluyoruz, etrafımızı şımarıklık mı sardı, cenabı Allah’ın(c.c) “biri birinizle çekişmeyin” kesin emrine rağmen, niye biri birimiz ile didişip duruyoruz.
Kişilerin şahsi kusurları, kul ile Allah(c.c) arasında kalması gereken bir mesele ise, görmeyin gitsin. Hem kim ne biliyor ki, ya söylemler birer dedikodudan başka bir şey değilse. Diğer yandan Cenabı Allah(c.c) “insanların şahsi kusurlarını araştırmayın” demiyor mu?
Sen bunları nazara verirsen, ben de senin yurdunu yuvanı dağıtırım söylemi doğru mu? 28 şubatta İmam Hatip Okullarının kapatılmasına benzer bir tavır, bize yakışır mı?
Mehmet Akif Merhum.
“Girmeden bir millete tefrika düşman giremez,
Toplu vurdukça sineler onu top sindiremez”
Demiyor mu?
Herkes Akif Merhumun bu dizelerini okuyup durduğu halde, neden manasına uymuyor?
Demek ki aramıza düşmanların girmesine tek sebep tefrika imiş, fitne imiş. Elfitnetü Eşeddü Minel Katl- yani fitne katlden/adam öldürmekten/ daha beterdir,diyor Cenabı Allah(c.c)
"Topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılığa düşmeyin, Allah'ın size olan nimetini düşünün; hani birbirinize düşmandınız da, O kalplerinizi kaynaştırdı ve O'nun lütfu ile kardeş oldunuz. Ateşli bir çukurun kenarındayken, ondan sizi O kurtardı. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklıyor ki hidayet bulasınız." (Âl-i İmran, 103).
Şimdilik bu kadarını yazalım.
Ama işin yasal zemine oturtulmaya çalışılmasına sıra geldiğinde, görüşlerimizi dile getiririz.