ENDÜLÜSTE LA ĞALİBE İLLALLAH

Kendi gider adı kalır yadigar.

Hazreti Peygamber ateşli humma hastalığına yakalanmıştı.

Vefatı zamanında zaman zaman kendinden geçiyor, ayıldığında Ezvacı Tahirata, hanei saadetin tertemiz eşlerine, ellerinde olan birkaç dirhemi dağıtıp dağıtmadıklarını soruyordu.

 

Peygamberimizin sevgili eşleri dağıttık Ya Resulallah diye cevap veriyorlardı.

Tekrar kendinden geçip uyandığında aynı soruyu soruyor ve aynı cevabı alıyordu. Bu durum birkaç defa tekrar etti ve Allah Resulu dünya aleminden Ukba alemindeki seyahatine çıktı.

Hz. Ebubekirin hilafeti zamanında kendisine Beytülmalden maaş bağlanmıştı. O kuvtu la yemuvt yaşadı. Ölmeyecek kadar bir azıkla geçindi. Maaşından artırmış olduğu paraları bir keseye koydu, vefatı zamanında Allah Resulunün kızı olan Hz.Aişeye, bu paraları Ömer’e teslim edin, o da fakir fukaraya dağıtsın demişti.

Hz.Ömer hilafete geçtiğinde para kendisine teslim edildi ve halifenin vasiyeti hatırlatıldı.

Parayı alan Hz.Ömer gözyaşlarına boğuldu ve Ya Ebabekr sen bize yaşamaya tahammül edemeyeceğimiz bir hayat bıraktın dedi.

Ömer öyle yaşadı, Osman öyle yaşadı, Ali öyle yaşadı.

Üstad Bediüzzaman öyle yaşadı.

Urfa’da hayatının son gününde geriye bir bohça içerisinde bir iki parça giyecek bıraktı.

O kutlu yolculuğun günümüz temsilcisi Fethullah Gülen Hocaefendinin yarını için ayırmış olduğu beş kuruşu yok. Evet yarını için ayırmış olduğu beş kuruşu yok.

Yazdığı eserler, vaaz kasetleri, CD ler, kitaplar, konuşmalar paraya tahvil edilmiş olsa idi, Hocaefendi para pul açısından günümüzün en zengin Müslümanlarından birisi olurdu. İster ise altından köşkü olurdu. Arzulasa cemaat onu da yapar.

Ama ben biliyorum ki Hocaefendi, dünya metaı adına, yarın ekmek almak için beş kuruşu bir kenara koymanın gayretine hiç girmedi, böyle bir şey aklının ucundan geçmedi.

Türkiye’de yüzlerce ve dünyanın 160 ülkesinde keza bir o kadar açılan okullar, yurtlar, Üniversite kursları, ders çalışma evleri ve öğrencilerin barındığı yuvalar, Türkiye vatandaşlarından Hocaefendinin tavsiyelerini dinleyen insanların himmetleri ile yürüyor.

Ahiret alemine bile yetecek kadar erzak depolayanlardan herhangi birisi çıksın, aynı tavsiyeleri yapsın bakalım kim dinleyecek, kim inanacak…

Sayın Başbakan Diyarbakır konuşmasında Endülüsün giriş kapısının üstüne “FETHİ MÜBİNİ GERÇEKLEŞTİRENLERİN “LA ĞALİBE İLLALLAH” yani Allah’tan başka galip yoktur ayetini yazdıklarını hatırlattı.

En büyük fethin galipleri Cenabı Allah’ın her şeye üstün geldiğini, ondan başka havl ve kuvvet sahibi olmadığını “galebe kapısının” üstüne yazıp, tazarru ve niyaz ile altından geçmişler.

İki büklüm olmuşlar ama isimleri semalarda cevelan etmiş.

Öyle inanıyorum ki, ruhi pakları, ruhi nebi ile beraber, başımızın üstünde dolaşıyor, sırati müstakimin sahiplerine “ehlen bikum” diyorlar.

Endülüsün giriş kapısı üstünde adanmış ruhların yazdığı “La Galibe İllallah” ayeti şimdilerde yerini Endülüste raksa bırakmış.

Ben o görüntüyü de pek fazla yadsımıyorum. Öyle de olsa bizim hala Endülüste söyleyecek sözümüz var.

İnsanlık alemi Allah’tan başka galip olmadığını, kutlu kervanın hicret yolcularından bir kez daha duymaya hazır olduklarını, şimdiye kadar neredeydiniz nidaları ile öylesine seslendiriyorlar ki,

AŞK OLSUN.