ESAS BORCUNUZ
“Eğer bu saldırılar böyle sürerse, biz personelimiz ile yek vücud haldeyiz.Morallari bozulsa da her zaman göreve hazır olduklarını söylüyorlar. Deniz Kuvvetlerinin düşüncelerini halkımıza duyurmayı bir borç saydım”
Bünyesinde Kurmay Albay’lık rutbesine yükselmiş bir Askerin “namus meselesinden” ötürü intihar etmesi üzerine yapılan Cenaze töreninde , Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Atilla Uğur’un basına yaptığı açıklamanın can alıcı cümlesi bu.
Bilindiği üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Askerlere bir haller oldu.
Siyasi intiharlar,
Namus intiharları,
Dam, balkon ne bulurlarsa atlayarak hayata son vermeler,
Darbe günlükleri,
Darbe girişimleri,
En üst seviyedeki kendi komutanlarına Suikast girişimleri,
Bu sebeple yakalanan silahlar,
Darbeye zemin hazırlamak için suikast yapılacak kişilerin evlerinin krokileri…
Kıdemli Kurmay Albay seviyesine yükselmiş bir Albay’yın eşinin isminin kimi dedikodulara karışması üzerine, komutanın hukuki yollara başvuracağı yerde, hayatına son vermesi geçekte çok acı, elem verici.
Deniz Kuvvetleri Komutanı “ herkes attığı adıma dikkat etsin, böyle bir şey sizin başınıza gelse, çocuğunuzun başına gelse, yapılanları tasvip eder misiniz, hoşunuza gider mi, böyle ulu orta yayınların yapılması doğru mu, bu hepimizi derinden yaralıyor” anlamında düşüncelerini açıklamış.
Biz de elbette Sayın Komutanın bu düşüncelerine en küçük ayrıntısına kadar katılılyoruz. Hele aile mahremiyetine ilişkin meselelerin böyle ulu orta yerlerde dillere destan yapılmasını elbette tasvip etmiyoruz. Ama biz şunu biliyoruz. Bu her iki Albay’ın özel hayatını, yine kendilerine en yakın kişilerden başkasının bilmesi imkansız. Şayialar dedikodu boyutunu aşınca, öyle anlaşılıyor ki,takipler başlamış ve olay ortaya çıkmış.
Sayın Komutan kimse kimsenin evi önünde görülemez mi? diye soruyor. Ve böylece olayın hukuki yönü itibariyle vüzuha kavuşması beklenmeden yapılan yayınların böyle bir sonucu meydana getirdiğini ifade ederek , üzüntülerini belirtiyor.
O ne söz komutanım. Herkesin seyahat hürriyeti var. Her isteyen istediği yere girer, çıkar. Bunda hiçbir mahzur yok. Fakat, intihar eden komutanın eşinin bir başka Albay’ın hanesini ziyareti internet sitelerinde yayına verilmeden önce, konunun komutanlık makamlarına intikal ettirildiği , hatta bu Albay’ın kendi üstleri ile “tartışmalar” yaşadığı ifade ediliyor.
O tartışmalar ne olabilir?
Albay “Komutanım bakınız böyle böyle şeylerden söz ediliyor, bunun soruşturmasını yapın, tedbirini alın, yanlış yapan birisi varsa, cezasını verin demiştir”. Herhalde.
Gerekli tedbirin alınmaması, Komutanın herkese olan güvenini yitirmesine, bu zillete katlanmaktansa, ben çekip gidiyorum, kirli dünyanızda başbaşa kalın demesine ve ardından o meşum olayın gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Bu arada olayın 5 yıllık bir geçmişinden söz ediliyor. Belirtilen süre doğru ise, gerekli tedbiri almayan herkesin bu işte sorumluluğu vardır.
Deniz Kuvvetleri biraz müstağni bir kuruluş.
Persoleninin büyük çoğunluğu gemilerdeler, uzun zaman ailelerinden ayrı yaşamaktalar.
Bunların zorluğu her türlü izahtan varestedir.
Onların bu hali bir takım provokatif olaylara sahne olmalarına sebebiyet vermiş olabilir mi?
Çünkü son zamanlarda , özellikle Ergenekon davası kapsamında çok sayıda Deniz Kuvvetlerinden muvazzaf asker sanık olarak yargılanıyor.
Sayın Komutan her kurumda olduğu gibi bizim içimizde de yasa dışı yollara sapanlar olabilir, biz bu konuda gerekli soruşturmaları yapar ve tedbirimizi alırız. Bizim kadar tedbirli, disiplinli bir başka kuruluş olabileceğini düşünmüyorum, diyor.
İşte bu konu., yaşananlara bakıldığında biraz sıkıntılı.
Böylesine zor görevler yapan, aylarca ailelerinden uzakta bir yaşam sürmek zorunda olan, Deniz ortasında bir alanı kendilerine yaşam alanı seçen insanların, daha çok morale, daha çok manevi inanç ile dolu olmaya, daha çok sevgiye, saygıya ihtiyaçları var.
Bunu kupkuru bir disiplin ile sağlamak mümkün değil.
Oysa bırakın Askerler için, siviller için bile Deniz alanları ,karadan daha serbest yaşam yerleri. Bu serbestiyet, manevi değerler ile telafi edilmez ise,her açıdan sorunlu bir yaşam biçiminin bundan sonra da bizleri beklediğini kabul etmek zorundayız.
Komutanın “eğer bu saldırılar böyle sürer ise, biz personelimiz ile yek vücut haldeyiz. Askerlerimiz moralleri bozulsa da her zaman göreve hazır olduklarını söylüyorlar” cümlesini, yayın kuruluşlarının üzerlerine alması, inşallah amaçlanmamıştır.
Milletin sizden beklediği “esas borç” tüm Askeri birimlerimizin yüksek moralle, vatanını düşman istilasına karşı savunacak yetkinlik ve yeterlikte olmasıdır. Kendilerini yayın kuruluşlarının üzerine gitmeye hazır vaziyette hisseden Askerler,bu moralle bir şey yapamazlar.