FANİLA ÇIKARMAK
Cumartesi günü yazımda size biraz İmam Hatip’liyi anlatmıştım.
Ben de onlardan birisiyim.
Bir çok mesleğim, işim gücüm oldu, fakat Allah’a şükür, bu dinamiğin kazandırdığı dingin ruh halinden,hiçbirisi beni çekip alamadı.
Zaman zaman bizim de hatalarımız, günahlarımız, zelleremiz olmuştur, olacaktır. İnsanoğlu zayıf yaratılmıştır. Ona bir şer dokunduğunda feryadı basar, ona bir iyilik dokunduğunda da müstağni davranır, herşeyi kendinden bilir.
Şerli zamanlarda sabrı,iyilikli zamanlarda şükrü bilemediğimiz olmuştur.Olur.
Mühim olan bağı koparmamaktır.
Bizi yıllar yılı kendi arka bahçeleri gören insanlar, iyiliklerimize doğru dürüst bir katkı yapmadan meyvelerimizi bolca topladılar.
Afiyet olsun…
Biz de seve seve desteğimizi sürdürdük.
Nasıl olsa herkes bizi kandırma hakkına!!! sahiptir.
Buradan Saadet Partisine gelmek istiyorum.
Numan Beyle 2007 seçimleri henüz yapılmadan, 25 Haziran 2007 gibi, tam 3 saat beraber olduk.
Birileri muhakkak Cavit Bey ile görüşmelisin demiş.
O da nezaket buyurmuş.
3 saat süren görüşmede Numan bey tam ikibuçuk saat beni dinledi. Yarım saat da kendisi açıklamalarda bulundu.
Karşılıklı olarak çok mutlu olduk. Aramızda büyük kardeşlik havası esti.
O görüşmenin bir kısmını şimdi açıklıyorum.
Zaten çok fazla teferruata girişmenin “şimdilik” bir faydası yok.
Bendeniz Numan beye “siz şu anda İstanbul’dan Saadet Partisi adayı olarak seçimlere giriyorsunuz. Ben bu aşamada bu seçiminizi yanlış buluyorum. Lütfen İstanbul’a dönünce istifa ettiğinizi ve bu seçimlere girmiyeceğinizi açıklayın.Çünkü bu seçimlerde sizin katılımınız halinde bile Saadet Partisinin alacağı oy yüzde 3 ü geçmez. İsminizi oylatmış olursunuz, bundan sonraki siyasi geleceğiniz açısından büyük bir açmaz ile karşı karşıya kalırsınız.Hadiseleri bir süre bağımsız olarak gözlemleyin” dedim.
Numan beyin Saadet Partisinin başına geçme isteği, biraz da iştiyak halini almıştı.
Bunu gerçekleştirdi.
Son kurultay öncesinde çok önemli bir arkadaş “Saadet’in Kongresini” değerlendirmemi istedi.
İlk cümlem şu oldu.
“Ayrılık Yaman Kelime”.
Bu gidişat Saadeti böler. Numan bey’in şu anda Olağanüstü Kongreye partisini götürmesinin gerekçesi nedir? Belli ki, partiye şu ana kadar damgasını vurmuş kişilerden partiyi çekip almak istiyor. Yani tabir caiz ise bayrak açıyor. Hocanın bunu yutacağını hiç zannetmiyorum.Bu kongre sonrasında Ya hoca gider veya Numan bey. Bu yeni bir ayrılıktan başka bir anlam ifade etmez. Yoksa olağanüstü kongreye gitmenin şu anda alemi nedir?Hem şu anda “kişilere” lazım değilse, “milletin” Saadet adı altında bir partiye ihtiyacı yok? Ben Numan beyin Ak Partinin yaptığı icraatları bütünü ile desteklediğini görüyorum. Yani Saadet Partisi, şu anda Ak Partinin hangi icraatına karşı çıkıyor?Kendisi iktidara geldiğinde Ak Partinin hangi icraatını kabul etmeyeceğini açıklıyor, bu belli değil.Zaten fikirler aynı olduğundan, ciddi bir eleştiri konusu ortada yok. O zaman birliği ve bütünlüğü bozmanın, ayrı ayrı partilerde boy göstermenin ne alemi var. Hem insanlar bu “milleti”sanki biraz tanımıyor gibime geliyor. CHP derlenip toparlanıyor, Mustafa Sarıgül çok ciddi girişimlerini bu amaç için yarıda bıraktı, Rahşan Ecevit partisini kapatıp, CHP ye destek olacağını ortaya koydu.
Bu görüşe gönül vermiş insanlar ya size ne oluyor, neden bütünlüğü sağlamıyorsunuz,biri birinize destek olmuyorsunuz demiyecek mi? Bütün durur iken, parçanın peşinde bu milletin koşacağını mı zannediyorsunuz?
Dedim.
Çok hoş değil ama, dediklerimin olduğu gibi doğru çıkmasının tek sebebi var.
Biraz basireti açık tutmak, biraz meselelere dışarıdan bakabilmek.
İşte Hoca tarafı “vay sen benim çocuklarımı listede göstermedin, sen bu itaat kültürünü yerle yeksan ettin” diye imzalar toplamışlar, yeni bir kongreye gitmek için harekete geçmişler.
Bu kongrenin amacı tamamen belli.
Numan beyi yok etmek.
Ancak Parti tüzüğünde şöyle bir madde varmış. Delegeler yeterli imza ile seçimli kongre isteseler bile, Genel İdare Kurulu kongre yapılmasına izin vermeyebilirmiş.
Amaaan sende. Ne olacak .
Sen Kongre kararı almaz isen,konu Mahkemelik olacak, parti biri birine düşecek. Alınacak her karar, ne İsa’ya ve ne de Musa’ya yarayacak.
Herkes huzursuz olacak.
Tam da bu ortamda Şevket Kazan,CHP Genel Sekreteri Önder Sav’a Kongre süreci hakkında danışmalarda bulunmak üzere müracaat etti.
ÇOK, AMA ÇOK GARİP.
Şevket bey Milli Görüş gömleği üzerinde olduğu halde, “Önder bey ben bu sene Hacıya gitmek istiyorum, yaşım da çok ilerledi, biraz bana destek olun” diyen yaşlı CHP liye “ya senin hacı macıda ne işin var, paranı Araplara kaptırma, Yaşlanmışsın da , bakarsın Muhammed seni tutar, bırakmaz, dönemezsin” gibi söylemlerin sahibi olan Önder SAV’dan kongrede karşılaşabilecekleri zorluklar hakkında bilgi almaya gitmiş.
VA ESEFA.
Şevket beyin tüm bunları bildiği halde Önder SAV’ın kapısını çalması, kaderin bir başka cilvesi olarak karşımıza çıktı. Arkadaşlarmış, görüşürlermiş, aynı kabinede görev yapmışlarmış, biri birleri ile görüşmek için Numan Kurtulmuşa mı soracaklarmış. Hah hah haaa. Tabi ya.
Milli görüşün, acaba Önder Sav’dan daha büyük hasmı var mıdır? Şevket Kazan fanila çıkardı, tümden cıbıldak kaldı.