FETHULLAH GÜLEN HOCA SAYIN BAŞBAKANI BİR ARASA
Şimdi iktidarda CHP veya MHP olsaydı, dershanelerle ilgili böyle bir karar almaya kalkışsaydı ve muhalefette Ak Parti bulunsaydı,
Durum nasıl olurdu?
Ak Parti böyle bir şeyi kabul eder mi idi?
Kamuoyunu ayağa kaldırmak için canla başla çalışmaz mı idi?
Partinin her kademesindeki yetkililer halka dönüp,
Görüyorsunuz işte bunlar, ilim, irfan yuvalarını kapatmak istiyorlar,
Mütedeyyin insanlar müspet ilimleri gençlere vermek konusunda gayret içerisinde olsalar da, bu onların işine gelmiyor,
Dertleri Müslümanlarla uğraşmak,
Bizim iktidarımızda bu tür saçmalıklar kesinlikle ortadan kaldırılacaktır.
Dershanelerde fizik, kimya, matematik, biyoloji, fen ilimleri öğretiliyor.
Gençlerimiz çok güzel bir şekilde geleceğe hazırlanıyor.
Bir insan hem müspet ilimleri tahsil edip, hem de dindar olamaz mı?
Bunun ne zararı var?
Buralarda eğitim gören gençlerin ahlaken de belirli bir seviye yakalamaları kötü bir şey mi?
Bunlar içki içmez,
Kumar oynamaz,
Haram helali bilir,
Büyüklerine saygılı olar,
Küçüklerine muhabbet gösterir,
Anne babalar çocuklarının aldığı terbiyeden çok memnundurlar,
Bunlar hırsızlık yapmaz, Devletin malü menaline zerre kadar zarar vermez,
Ülkemizi dünyanın dört bir yanında şerefle temsil eder, göğsümüzü kabartırlar.
Dünya ülkeleri, memleketlerinde görev yapan bu gençleri bilim, ticaret, siyaset ve muhabbet elçileri olarak görüyor.
Bu hizmetlerin aksamasına sebep olacak kararları niye alıyorsunuz? derlerdi.
Uzatmaya gerek yok, son cümle olarak bu yapılanların Allah nezdinde kabul edilebilir yanı yok, yapılanlar gayretullaha dokunur, millet bunun hesabını sandıkta sorar şeklinde açıklamalar yaparlardı.
Fakat ne oldu, ne bitti, neden Ak Parti böyle bir karar almaya yöneldi, işin doğrusu kimse kolay kolay kestiremiyor.
Ben işin içerisine bir enaniyetin girdiğini düşünüyorum.
Hatırlarsanız bundan 5-6 ay önce İslam’ın daha ilk günleri denilecek bir zaman diliminde yaşanmış olan Hz.Ali ile Emevi aşireti, kabilesi her neyse, arasında yaşanan olayları nazara vermiş ve ardından Cemel ve Sıffınde yaşananları anlattıktan sonra, işi günümüze taşımış, bizim her şeyimiz tamam da, bir Sıffin ve bir Cemel Vak’amız mı noksan, Allah aşkına Müslümanlar aralarındaki ihtilafı çok rahat çözebilecek durumda iken, nedir bu salvolar, nedir memlekette başka cemaat mi yok, onların gençleri niye Fethullah Hoca cemaati gibi hareket halinde değil, hadi sizlerde çalışın, ülkenin dört bir yanındaki resmi görevlere koşun, meydan sadece onlara kalmasın söylemi ile Sayın Başbakansız Ak Parti beyanları.
Ey Müslüman kendine gel, otur konuş, sohbet et, biri birinize nasıl yardımcı olacağınızın hesabını yapın dedim.
Çünkü Sıffın ve Cemel Vak’alarının cereyan etmiş olduğu hadiselerin acısını bugün hala çekiyoruz. Öyle bir nifak, şikak Müslümanlar arasında girmiş ki, işte alın size Alevi-Sünni meselesini ve çekilen sıkıntıların nasıl da can damarlarımıza işlemiş olduğunu görün.
Ama Allaha şükürler olsun, bugün o gün değil. O günlerdeki gibi ortalığı velveleye veren münafıkların eylemlerini hal ve fasletmede bir noksanımız yok, iletişim kanalları sonuna kadar açık.
Kaldı ki çok şükür o günlerdeki gibi araya ÖLÜMLER girmemiş.
Şu veya bu şekilde gelen giden laflara bir anda inanmanın ötesinde ciddi manada bir gönül kırıklığı da yok.
İşte Sayın Başbakan iki sene önce cümle alemin önünde Fethullah Hocaya ülkeye geri dön, daha bundan birkaç hafta önce hastalığından ötürü telefonla bizzat arayarak geçmiş olsun demedi mi? diye de yazılarıma ekledim.
Fetehullah Gülen Hoca şu yapılanlara karşı çıkmamak hakkın hatırını ihlaldir. Kırmadan dökmeden, yaltaklanmadan, yalakalık yapmadan, tabasbusa girmeden elinizden gelen gayreti gösterecek ve üzerimize gelen “bu belayı” defetmeye çalışacaksınız, bu sizin hakkınızdır diyor.
Ak Parti yetkilileri biz en yakın zamanda dershanelerin kapatılması ile ilgili kanunu çıkaracağız diyor.Kılıçlar çekilmiş vaziyette.
Emin Çölaşan bugünkü yazısında bir sürü tezviratta bulunmuş. Hani viski kadehi elinde adeta bayram yapıyor. Arayı kızıştırmak için var gücünü kullanıyor. Balyoz belgelerini Cemaatin Taraf Gazetesine Hükümet aracılığı ile verdiğini söylerken, bu belgelerin sahte olduğunu da Mahkeme kararına rağmen beyan etmekten geri durmuyor.
Ama 25.Ağustos.2004 te MGK da alınan kararlarla ilgili belgelerin doğru olduğunu, hadi bakalım Cemaat şimdi ne yapacak, bunların hepsi sabah akşam takiyye yaparlar diye elini ovuşturuyor.
Ben her iki tarafa da sesleniyorum. Allah aşkına, Muhammed aşkına, hep birlikte çektiğimiz o acı günlerin hatırına bu gibi insanları sevindirmenin zamanı mı, televizyonlarda karşılıklı veryansın edileceğine direkt bir konuşma zemini oluşturulsun.
Mesela Fethullah Gülen Hoca o her zaman söylediği “HAKKIN HATIRI ALİDİR, ONA GÖRE DAVRANMAKLA İNSAN KÜÇÜLMEZ” cümlelerinden mülhem olarak, bir defa da Sayın Başbakanı arasa, Tayyip bey, Sayın Başbakan bu işi biraz zamana yaysanız, hemen bu yasayı çıkartmanın büyük bir zaruret olmadığını bir daha düşünseniz, su seçimler geçip gittikten sonra bir araya gelme imkanı olur ise, oturup konuşsak, sizden rica ediyorum beni kırmayın dese, Sayın Başbakanın bizim bildiğimiz bu yakın zamanda en az iki kere aramasına mukabil, hakkın hatırı için bir kez de kendisi arasa konuşsa ne olur?
Hani ararım, ararım da ona rağmen yapmaz ise diye düşünülebilir.
Olsun.
İşte o zaman da Fethullah Hoca küçülmez, Sayın Başbakan büyümez.
Ya bir de Sayın Başbakan Fethullah Gülen Hocaya, tamam hocam olur, görüşelim derse…