GEÇELİM Mİ, SİZ BİLİRSİNİZ
Türkiye’de faili meçhul cinayetler araştırılsın denildiğinde, okların hep Devleti göstermesi sebebiyle kimse cesaretle işin üzerine gidemiyor.
Geçmişte yaşanan yasa dışı, ahlak dışı, örf ve adet dışı ne kadar kanunsuzluk varsa, ortaya çıkarılmasının, gelecekte bu tür eylemlerin işlenmemesinin garantisi olduğu halde, bir türlü bunu yapamıyoruz.
Susurlukta fahşolan Devlet destekli katliam faillerinin neler yaptıkları aslında Kutlu Savaş tarafından araştırılarak belgelendiği ve eylemler rapor haline getirildiği halde, bu raporlar Devletin Güvenliğine ilişkin olduğu gerekçesi ile açıklanamadı.
DYP Şanlıurfa milletvekili Sedat Edip Bucak, İstanbul Kemalettin Eröge Polis Okulu Müdürü Hüseyin Kocadağ, Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı ile 1970 doğumlu Gonca Us, 1 Kasım 1996 günü akşam saatlerinde Kuşadası Onura Otel'e gelmiş, Bucak'a ait 06 AC 600 plakalı Mercedes marka siyah renkli otomobille Hüseyin Kocadağ yönetiminde İstanbul'a gitmek üzere yola çıkan grup, 3 Kasım 1996 günü saat 19.25 sularında Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkiinde benzin istasyonundan yola çıkan Hasan Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyona çarparak trafik kazası yapmıştı. Bu kaza, habercilik literatürüne "Susurluk Skandalı" veya "Susurluk Kazası" olarak geçti.
Kazada, Mercedes'i kullanan Hüseyin Kocadağ, üzerinde Mehmet Özbay sahte kimliği bulunan, kırmızı bültenle aranan katliam sanığı Abdullah Çatlı ve Melahat Özbay sahte kimlikli, sevgilisi Gonca Us ölmüş, DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak yaralı olarak kurtulmuştu.
Türkiye, açıklanırsa Devletin Güvenliğine büyük zarar verir dediği birçok olayı ortaya çıkarmasına, yasa dışı örgütlenmelere, hükümeti yıkma hazırlıklarına büyük darbe vurduğu halde, elde edilen bilgile,çeşitli gerekçelerle kamuoyu ile paylaşılmıyor.
Susurluk ile ilgili olarak yapılan son açıklamalara bakıldığında, hala devletin güvenliğinden söz ediliyor ve bunların açıklanmasının ülkeye zarar vereceği konuşuluyor.
Şimdi isterseniz yakın zamandan başlayarak olayları biraz açalım.
En son fahşolan suikast girişimi biliyorsunuz Başbakan Yardımcımız Bülent Arınç beye karşı yapılmıştı.
Çukurambar semtinde yakalanan askeri personelin Özel Harp Harekat Dairesi Başkanlığına mensup olarak çalıştıkları, bu kişilerin bulunduğu yerdeki kozmik odaların Devletin hafızası olduğu kısa sürede anlaşıldı. Tüm gayretler eylem faillerinin hangi elin yönlendirmesi ile bu işe kalkışmış olduğunu ortaya çıkarmaktı. Savcılar subay sınıfından olan bu askerlerin çalıştıkları yerin kapısına dayandılar. Hakim izni gerekir, yoksa içeri giremezsiniz denildi. Evet aynen böyle dediler Savcıya. Bunun üzerine olay yerinde arama kararı veren Hakimin bizzat kendisi işe el koydu ve araştırma yaptı. Kozmik odalara girdi. Burada birçok bilgiye ulaştı. Ama Hakime bile yaptığı araştırmanın tutanağını tutturmadılar. Hakim okudu geçti. Olan bitenleri tutanağa geçirmeyen Hakim ne yapabilirdi ki. Elde belge yok, yazılı bilgi yok.
TUTANAĞA GEÇİRİLMEYEN BİLGİLER DELİL OLUR MU?
Peki sonuç ne oldu?
Hiç birimiz bilmiyoruz.
Bir çok defa yazdım, bunları bilmek hakkımızdır, yapılan incelemeler neticesinde Kadir Kayan bey neleri buldu, Bülent Ağabeyin evinin krokisini ellerinde bulunduran ve silahlı olan bu kişilere karşı ne yapıldı, haklarında herhangi bir dava v.s açıldı mı, açıldı ise, yargılanmaları neticelendirildi mi, sonuç ne oldu bilmiyoruz.
Hakim bey tarafından tutanak tutulmasına imkan verilmemişti ama, açılacak herhangi bir davada, Hakim şunları gördüm, şu bilgilere ulaştım deme hakkına da mı sahip değildi. Amaaan geçelim.
Dış bir ülkede Türkiye’nin menfaatlerine zarar veren kişilere karşı operasyon düzenlemesi yapılır mı, buna hakkımız var mı, ben o konulara girmeyeceğim. Sadece şunu soruyorum, Bülent Arınç beye karşı yapılmak istenen eylem ile elde edilmek istenen o meşum sonuçtan, bu ülkenin ne yararı olacaktı?
Bülent Bey zarar görürse, bu ülke kar ederdi diyen bir ahmağın olacağını zannetmiyorum. Peki failleri belli olan bu kişiler neden böyle bir hareketlenme içerisine girdi? Onlara bu görevi kim verdi, niçin verdi, bu sergerdeler ne yapmak istedi? Öğrenmek hakkımız değil mi? Geçelim.
24.Dönem TBMM sinde İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına seçilmiş olan Ayhan Sefer Üstün bey, bir soru üzerine, TBMM si Şemdinli İnceleme Komisyonunun 22.Dönem Parlamentosunda hazırlamış olduğu Raporu şimdi görüşebiliriz, bu konuda bir engel yok demiş.
Bu raporun TBMM sinde görüşülmediğini biliyordum ama, söyleyen ben olmayayım dedim.
Ayhan Bey raporun görüşülmediğini beyan ettiğine ve ondan sonra buna benzer daha bir çok hareketlenmenin bu ülkede cereyan ettiği sabit olduğuna göre, şimdi daha açık açık sorabiliriz.
a) Şemdinlide Seferi Yılmaz’ın dükkanına bombayı atan Mutkili Ali Kaya’ya bu emri kim verdi.
b) Bu emir yazılı mı, yoksa sözlü olarak mı verilmiş?
c) Bu konuda verilmiş olan yazılı emir var ise, neden komisyon dosyasına girmemiş?
d) Mutkili Ali Kaya’nın olay tarihinde görev yeri neresi idi?
e) Şemdinli’de görevli olmadığı sabit olduğuna göre, o gün Şemdinliye hangi sıfatla gelmişti.
f) Van ili veya Şemdinli Askeri Komutanlıkları, TBMM si Şemdinli Olaylarını araştırma Komisyonuna Mutkili Astsubay Ali Kaya’nın nerede görevli olduğuna dair bilgiyi, istenmiş olmasına rağmen neden vermemiştir.
g) TBMM si Şemdinli Olaylarını araştırma Komisyonu Şemdinliye gittikleri halde, olayı araştırmak amacı ile Askeri Karargaha girebilmişler midir?
h) Menfur olaya bulaşan Ali Kaya’yı “Tanıyorum İyi Çocuktur” diyerek temize çıkarmaya çalışan Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın bilgisine başvurularak, hadisenin iyice aydınlanması neden sağlanmamıştır.
i) Olayı soruşturan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, bu konu ile ilgili olarak ne tür bilgilere ulaşmıştır?
j) TBMM si Şemdinli Olaylarını Araştırma Komisyonunun görevi ne zaman bitmiş, 22 Temmuz 2007 seçimlerine kadar aradaki zaman ne kadardır, zaman darlığı sebebiyle mi rapor görüşülmemiş, yoksa işin içersine haramiler mi karışmış?
Geçelim mi?
Siz bilirsiniz.