GELİŞMELER TÜRKİYE’Yİ ÖZNELİKTEN ÇIKARIP SUJE YAPMAYA YÖNELİK
Herhalde dünyada bu bir ilk oluyor. Dünyanın 7 ülkesinde Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğanı destekleme mitingleri yapıldı. Makedonya, Bosna Hersek ve Malezyada düzenlenen mitinglerin çok görkemli geçtiği basında yer aldı. Göstericiler ellerinde taşıdıkları dövizlerde “Bu oyunu bozmaya, Haydi Tarih Yazmaya- Makedonya’nın tek dostu , Seni Yalnız bırakmayacağız” diye yazdılar. Bu arada Sayın Başbakanın geçen sene Makedonya’ya yaptığı gezide yapmış olduğu konuşma slayt gösterileri halinde mitinge katılanlara dinletilmiş. Mitingin sonunda göstericiler Dik Dur Eğilme, Balkanlar Seninle sloganları atmışlar ve Başbakana göndermiş oldukları destek mektubunu Türkçe, Makedanca ve Arnavutça olarak okumuşlar.
Diğer yandan Malezya Uluslar Arası Malezya Müslüman Gençlik Hareketi (ABİM) Ve Malezya İslam Partisi(PAS) tarafından Cuma Namazı sonrasında Başkent Kuala Lumpur’da “Suriye’yi Kurtar, Türkiye’yi Destekle” mitingi düzenlenmiş. Ayrıca bugün ABD de “Kaosa Dur De” mitingi düzenlenecek. Endonezya, Filistin ve Yemen’de de Sayın Başbakana destek mitinglerinin düzenlenmesi için hazırlıklar son safhaya gelmiş bulunuyor.
Ülkemiz adına gerçekten sevindirici olan bu gelişmeleri elbette herkesin çok iyi değerlendirmesi lazım. Her ülkenin tarihinde karizmatik liderler vardır. Onların döneminde bu ülkelerin isimleri tarihe altın harflerle yazılır. Türkiye’de işte öyle bir dönemin arifesinde bulunuyor.
Ne yani Taksim meydanında ve gezi parkında bu kadar olumsuz şeyler cereyan ederken Türkiye ve onun Başbakanın kendi ülkesinde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde değeri giderek yükseliyor mu?
Evet aynen öyle.
Zira herkes Gezi Parkında olanları gördü ve esas yapılmak istenenin başta Sayın Başbakan olmak üzere Ak Partinin defterinin dürülmek istendiği anlaşıldı.
Sayın Başbakanın başını yeme olayı ile ilgili şu son 10 yılda çok senaryolar düzenlendi. Bir çok ihtilal girişimi yapıldı. Ak Partinin eldeki çoğunluğa rağmen Cumhurbaşkanını seçmesinin önü kesildi. Kaosun aşılması için erkene alınmış genel seçim yapıldı ve millet bu defa Ak Partiye 2002 seçimlerinde verdiği % 34 dolayındaki oyu, % 49. A çıkarttı. Bu sayede Cumhurbaşkanı seçildi. Ama hemen arkasından partinin enti püften sebeplerle kapatılması gündeme geldi. Evet parti ciddi ciddi kapatılıyordu, fakat Anayasa Mahkemesinden 7 vicdanlı kişinin hayır oyu ile bu senaryo önlenmiş oldu. Partinin kapatılmasına hayır oyu verenler, partinin laikliğe aykırılığın odağı haline geldi ve partiye verilen hazine yardımının kesilmesi yolu ile böyle bir karara imza attılar. Kendilerini bu işe sevkedenlere karşı ancak paçayı kurtarabildiler.
Ardından 2011 seçimleri ve Ak Parti yeniden kazandı.
Şimdi bu ülkede Ak Parti haricinde hiçbir partinin iktidar olma şansı yok.
Esas mesele de bu zaten.
Hem ülke içerisindeki Kemalist keskin nişancıları ve hem de ülke dışında, Ak Parti felsefesine, iman ve inancına ters bakanları ürküten esas mesele bu.
İsrailli yöneticiler açıktan Başbakanın iş başından uzaklaştırılması için dua ediyoruz falan dediler, diyorlar.
Onlar öyle söyler de ABD si, Almanı, Fransızı, İngilizi ve bunların idare ettiği büyük paralara sahip holdingleri başka bir şey mi söyler ve başka bir şey mi isterler.
Aslında Sayın Başbakanın iş başından götürülmesi için, etap etap planlar hep yapılıp duruyor.
Bu planların başında İran’ın nükleer enerjiye ulaşma yolundaki çabalarını, siz nükleer bomba yapmak istiyorsunuz diyerek, eleştiriyi aşan ve İran’ın çalışmalarına devam etmesi halinde bu ülkeye saldırılacağı yolundaki açıklamalar ile işe başladılar.
Türkiye bu konuda başlangıçta mükemmel bir planlama ile herkes gibi İran’ın da nükleer enerjiye sahip olma hakkı bulunduğunu ve onların atom bombası yapmak gibi bir girişimlerinin olmadığını savundu ve İran ile batı arasındaki bu anlaşmazlığa aracılık yapabileceğini ifade etti.
Bu alanda İstanbul’da en az 4-5 uluslar arası toplantı düzenlendi. Türkiye, İran’ın yüzde 7 oranında zenginleştirmiş olduğu Uranyumu batılı ülkelere verme ve onlardan enerji santrallerinde kullanılmak üzere enerji santrafüjleri almaya aracılık yapacağını söyledi. İran bunu kabul etti , ancak batılılar Türkiye’nin böyle bir şeye kalkışmasını içlerine sindiremediler ve plan suya düştü.
Bu olayda Türkiye ve İran haklı, batılılar haksız duruma düştüler. Ama “Haklıyım, çünkü güçlüyüm” pozisyonunda olan batılılar İran’a olan saldırılarını sürdürdüler. Bu ülkeye ambargo uygulamaya başladılar ve Türkiye’yi de bu işe icbar ettiler. Türkiye, en yakın dost ve Müslüman ülkesinden almış olduğu Doğal gazı yüzde yirmiler seviyesine çekti. Hatta şu anda bu ülkeden gaz alınıyor mu, bilmiyorum.
Yani sözün özü iki dost ülkeyi biri birine düşürdüler.
Ardından Suriye olayını patlattılar.
Türkiye bu alanda maalesef çok kötü kullanıldı.
Bu yüzden Rusya Federasyonu ile, İran ile bir kez daha, Irak ile aramız bozuldu. Suriye ile şu anda sadece belki sıcak savaş içerisinde değiliz.
Şöyle düşünelim, 1 Mart Tezkeresinin reddinden sonra bölgesindeki Türkiye nerede, şimdiki Türkiye nerede.
Bölgesindeki ülkeler ile kavgalı hale getirilen Türkiye, hiç hesapta yok iken bir de 30 yıllık savaşını bitirip de kendi Kürtleri ile barış yapar ve imaj tazeler ha, öyle mi? işte buna asla müsaade edilemez dendi ve bir bahane bulunarak Taksim ve gezi Parkı eylemleri kurtlar sofrasına kondu. Yeni Anayasa yapma çalışmaları, barış sürecine ilişkin olarak atılması gereken adımlar, yasa değişiklikleri hep rölantiye alındı.
Gezi parkında gerçekleştirilen eylemler 19 ncu gününe girerken, ABD den 20 nci açıklama geldi. Ve hoyratça, biz bu ülkenin iç işlerine elbette karışırız demeye başladılar.
Türkiye Suriye meselesine bu kadar angaje olmasa idi, siz böyle açıklamalar yapabilir mi idiniz?
Bölgemiz ülkeleri ile sorunlu hale getirildik. Suriye’de olup bitenler tam bir fecaat. Ve ülkemizin başını belaya sokacak yepyeni bir gelişme gündemde. Güya Suriye’de kırmızı çizgiler aşılmış ve Esed’in halkına karşı kimyasal silah kullandığı tespit edilmiş.
Yani müdahaleye bir adım daha yaklaşılmış.
ABD bu ülkeye müdahale edeceğim dese en rahat nereden girer. Elbette Türkiye’den. Eeee Türkiye zaten şu anda resmi politikaları sebebiyle batının müdahalesini talep edip duruyor. Yani nerede ise elini mahkum bir hale getirmiş.
İşte şu andaki ortam bu işe tam müsait. Haydi ver elini Suriye….
Amma, Allah aşkına uyanık olalım.
Konu bildiğimiz gibi değil.
Rusya, Çin ve İran bu işe karşı.
İran geçen gün yaptığı açıklamada, Suriye’ye bir dış saldırı halinde Suriye’nin kendisini koruyabilecek güçte olduğunu söyledi.
Sovyetler Birliği zamanında yapılan ve Rusya Federasyonunun daha sonra, biz geçmiş dönemde yapılan bütün uluslar arası antlaşmalara bağlıyız açıklaması ile gündeme gelen Rusya ile Suriye arasındaki anlaşma uyarınca, Suriye’ye yapılacak saldırının Rusya’ya yapılmış sayılacağı gerçeği ortada iken, gelişmeleri şimdi nasıl değerlendireceğiz.
Suriye’ye dıştan müdahale yeni bir dünya savaşı demektir.
Korkarım işte o zaman bırakın Sayın Başbakanı ve Ak Partiyi, Türkiye bile işin öznesi değil, Sujesi olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir.