GERİYE DÖNÜŞ YOK

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin batılı anlamda teşkilatlandığına ve şehir medeniyetini tesis etmede örneklerinden çok ta geri kalmayacak biçimde başarılı olduğunda  şüphe yok.
Ülkenin hiçbir karış toprağı İdari, Adli, Siyasi ilişkiler, Sağlık, Eğitim ve Kolluk bakımından denetimsiz değil.
Ekonomik açıdan Türkiye’nin her karış toprağında resmi ve özel bankalar var.
Ticari ilişkilerin yüzde doksandan fazlası Türk parası ile yapılıyor.
En küçük yerleşim biriminde muhtar, ihtiyar meclisi azaları var.
Seçilmiş kişiler olarak Muhtarlar bağlı oldukları ilçeler vasıtası ile Devlet görevini yerine getirirler. Doğan vatandaşları nüfus müdürlüklerine bildirirler, toplumun en temel yapısı olan ailenin oluşumu esnasında evlilik akitleri yaparlar.
34.600 köyü, 800 den fazla ilçesi, 81 ili bulunan Türkiye’nin Eğitim, Kolluk, Sağlık, Adli,İdari  ve Siyasi ilişkiler bakımından kurumunun bulunmadığı yer yok.
Eksiğine,gediğine rağmen, haksızlığa uğrayan her vatandaş hakkını İdari ve Adli  makamlarda arayabilir, dava açabilir, kendisini vekille temsil ettirebilir.
Başvurduğu makamların haksız bir kararına karşı daha üst makamlarda denetim yapılmasını isteyebilir.
Yolu Ankara’ya düşmeyen, İstanbul’da akrabası olmayan vatandaş yoktur.
Türkiye sınırları içerisinde, hatta Türk Vatandaşlığı kimliği ile sınırlar dışında serbestçe ticaret yapabilir, mal alıp satabilirsiniz.
Ankara’da bulunan Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye coğrafyasında/yaşanan birimlerin tamamında/ dini temsilcileri var.
Edirneli Dicle Üniversitesinde okuyabilir, Diyarbakırlı Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimini yapabilir.
Bütün bunları niye yazıyorum.
Bilinmeyen, anlaşılmamış bulunan bir durumu fahşediyor değilim.
İçerisinde yaşadığımız ve çoğu zaman bize rutin gelen işlerin , aslında ne kadar çapraşık, ne kadar kompleks bulunduğunu, ancak bütün bu kaotik durumuna rağmen işlerin yürütülmesinde , hayatın belirli ölçüler içerisinde devamında , tahammül edilmez, altından kalkılmaz problemlerle karşı karşıya olmadığımızı ifade etmeye çalışıyorum.
Yani Cumhuriyetin Devlet Kurma Projesi/şehir medeniyeti oluşturma gayreti/ boşa gitmemiştir.
Osmanlı Alemşumul bir İmparatorluktu. Ancak bu İmparatorluğunun ciddi manada bir nüfus kaydının olduğunu, her tarafında mekteplerinin bulunduğunu, yaygın bir sağlık sisteminin varlığını, Adli anlamda yerelde verilen şer’i kararların doğru veya yanlış olduğunu denetleyen bir üst kurumun faaliyetlerini anlatan,kaydi bilgilere sahip değiliz.
Aslında Omanlıda bir Aşiret düzeni hakimdi.
Payitaht dışında ülkenin büyük çoğunluğu Aşiret ağalarının elinde bulunuyordu.
Sanayi devrimini yaşayan ve doğal olarak bireyselliğin gelişmesine imkan veren Liberalizmle ilişkimiz olmadığından, sermaye ve piyasa hareketlerini bırakın Osmanlıda yaşayan atalarımızın, yakın zamana kadar T.C.Devleti vatandaşlarının bile takip etmesi söz konusu değildi.
Aşiret ağalarının sahip oldukları topraklarda çalışan Irgatlar,karın tokluğuna baskı altında bir hayat yaşadılar.
Doğal olarak fikri,edebi, sinai, siyasi, ticari alanların hiçbirisinde dünya insanlığına bir katkıları olmadı.
Yaşanan bu büyük kaos/kısır döngü/ Cumhuriyet ile birlikte büyük çapta kırılmaya yüz tuttu. Fatat onun da yakın geçmişinden tevarüs ettiği baskıcı yönetim anlayışı, Cumhuriyetin ilk yıllarını kayıp yıllar olarak hanemize yazdı.
Rahmetli Menderes ile başlayan liberalleşme, bireyselleşme , ekonomik ilişkilerde rekabeti ön plana çıkaran anlayış, Demirel ile ivme kazandı, Rahmetli Özal ile çıkışa geçti. Ve 59 ile 60.Hükümetlerin başında bulunan Sayın Başbakan ile sanayi devrimi çağından çıkıp, teknoloji/bilgisayar/ devrimine hızlı geçiş yapıyor Türkiye.
Bilginin, düşüncenin, görgünün, fikrin sınır tanımadığı bir dünyada , Türkiye her gün tanıştığı bir takım yeniliklerle, ön sıralarda yerini almaya gayret ediyor.
Türkiye ,sahibi olduğu bilgileri paylaşmak ve ürettiği teknolojiyi yakın çevresine sunmak konusunda öncülük te yapmaya çalışıyor.Dünya teknoloji havzasının önemli bir merkezi olma gayreti içerisinde bulunuyor.
Türkiye bundan sonra bu adımlarından geriduramaz.
Diyelim ki sahip olduğu bu yeniliklerden biraz uzak durmaya çalışır, bilgiyi ve kültürü paylaşmanın önüne sed çeker ise, 72 milyon vatandaşı vuran bir kaos ile karşı karşıya kalır.
3 G teknolojisinin ülkeye girişi ile birlikte bunu en çok kullanan ilin Diyarbakır oluduğu ortaya çıktı.
Şimdi şu soruyu sorma zamanı geldi sanıyorum.
Peki bu teknolojinin büyük bilgi birikiminin neresinde Türk , neresinde Kürt yazıyor?
Esas mesele budur.
Biz hala şu adam anasından öğrendiği şu lisanı konuşsun mu, yazsın mı, şiirini, türküsünü çığırsın mı , bunların haksızlık olduğunu söyleyenleri daha ne kadar hapislerde tutalım gibi gerçekten çağ dışı, İstanbul’un fethi sırasında meleklerin cinsiyetini tartışan Bizanslılara benzer absürd işlerle uğraşıyoruz.
Yerdeki sınırlar duruyor, ya göklere sınır getirme imkanımız var mı?
Sadece dünyevi değil , hikmetin bilgisi de gökten yağıyor.
Herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak için,falan alimi ,öğretmeni, hocayı arayıp bulmaya gerek yok.
Bilgisayarınızın başında bir düğmeye basarak tespih namazının nasıl kılınacağını örnekleri ile bir anda gözlerinizin önünde bulabilirsiniz.
Demem o ki,dünyanın bu gidişini durdurmak isteyenler, birden bire kendilerini çağlar ötesinde bulurlar.
İşte o nedenle bırakın insanlar,
İstedikleri gibi düşünsünler, istedikleri gibi inansınlar,istedikleri gibi yazsınlar, istedikleri gibi okusunlar, istedikleri gibi bir yaşam sürsünler.
Bu bir kaos değildir.
Doğruyu arayıp bulmada insanoğlunun üzerine ikinci bir örnek yoktur.
Özellikle resmi ideolojilerin halka "bırakın sizin yerinize biz düşünür, sizin yerinize biz karar veririz" hava basmasının iler tutar tarafı kalmamıştır.
Devletler artık vatandaşlarının isteklerine cevap verdikleri, onu organize ettikleri oranda ayakta kalabileceklerdir.
Yani Devlet dinsizine de , dindarına da, alevisine, sünnisine, Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine , Boşnağına, Terkemesine , Hırıstiyanına, Yahudisine de benden talebiniz nedir, size nasıl yardımcı olabilirim demek zorundadır.
Devir hakkını isteyenlerin korktuğu, resmi ideolojiden köşe bucak kaçtığı devir olmaktan çıkmış, giderek bu hakkı teslim etmeyenlerin kaçacak delik arayacakları yöne doğru evrilmiştir.
Geriye dönüş yok. Bugün atmadığımız adımları, yarın kırılmış olarak önümüzde buluruz. Lütfen korkularımızın esiri olmayalım.