GEZİ PARKINDAN NE FARKI VAR DİYECEĞİM AMA
Gezi Parkından ne farkı var diyeceğim ama bir şartla, öyle vurmak kırmak yok. En esptiritüel içerikli dövizler, söylemlerle, bir şekilde bu olaya karşı çıkalım.
Yine Diyarbakır, yine sorun.
Diyarbakır Söz Gazetesinin haberi şöyle.
TOKİ’ye devredilen ve Kayapınar’da yapılacak 33 bin kişilik yeni stat ve spor kompleksi karşılığında Alışveriş Merkezi yapılacağı iddia edilen Atatürk Stadı ile ilgili iddialara, Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği’nden (DİSİAD) tepki geldi. Yeni stadın ihalesinin önümüzdeki ay içinde yapılacağı ve bununla ilgili tüm sürecin tamamlandığı ifade edilirken, DİSİAD Başkanı Burç Baysal, Diyarbakır Atatürk Stadyumu'nun yerine alışveriş merkezinin yapılması ile ilgili karar alındığını savunarak bu değerli alanın ranta çevrilmesine karşı olduklarını söyledi.
‘AVM DEĞİL YEŞİL ALAN YAPILMALI’
Atatürk Stadı’nın bulunduğu alanın kentin kalbi olduğunu belirten Baysal, buranın yeşil alana çevrilmesi gerektiğini dile getirdi. Baysal, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar planı ile ilgili düzenleme yapıyor. Mevcut stadyumun iş merkezine dönüştürülmesini uygun bulmuyoruz. Kentin en yoğun yerine alışveriş merkezi yapmak kentin hava almasını engellemektir, demiş.
Biliyorsunuz daha önce ben bu konuda birçok yazı yazdım. Diyarbakır Stadyumunun bulunduğu alana AVM yapılması konusunda bir takım girişimlerin olduğunu, bunu Diyrabakırlılar olarak tasvip etmemizin mümkün olmadığını söyledim.
Şehir stadyumunun bulunduğu alan Diyarbakır’ın tam da göbeğidir.
Bu alandan stadyumu kaldırıp, onun yerine aynı beton demir yığınından ibaret, trafiği daha çok arttıran ve insan kalabalıklarını haftanın bir günü değil, her gün birkaç katına çıkaracak olan bir yapılaşmaya gitmeyi kimin gönlü kabul eder?
Stadyumun bulunduğu yer coğrafi konumu itibariyle önemli ölçüde eğimli bir alan. Özellikle kış aylarında sobaların yanması ve diğer havayı kirleten eksoz gazları bu alanda teraküm etmesinden ve etraftaki yüksek binaların varlığından ötürü, hava sirkülasyonu yeterince sağlanamıyor.
Sözü edildiği üzere bu alana bir AVM yapılır veya başka bir şekilde yeni yapılaşmaya gidilecek olur ise, Diyarbakır’ın ciğerleri sökülmüş olur.
Aslında dilim varmıyor, fakat bu AVM sevdasından şimdi şeytandan kaçar gibi kaçmamız gerekiyor. Düşünün bir kere buraya bir AVM yapıldığında,
Diyarbakır’da en az 500 esnaf kepenk kapatacaktır. Ve burada yer tutanlar, daha çok para pul sahipleri olacaktır.
Bu esnafa yazık günah değil mi?
Hem biliyorum, aslında yine buraya para pul sahiplerinden birileri göz dikmiştir.
Vahşi kapitalizmin örf bilmez, adet bilmez, merhametsiz, Allah korkusundan habersiz sergerdeleri, para kazanalım da gerisi lafu güzaf havasındadırlar. Onları tanımayan mı var.
Evet stadyumun o ebleh betonları yıkılsın, yerine bir şehir parkı yapılsın ne güzel olur. Bu şehir parkında kimseye bir çay ocağı bile verilmesin. İnsanlar gönüllerince gelip burada çoluk çocukları ile otursunlar, hoşça vakit geçirsinler.
Hani bir yönü itibariyle burası İstanbul gezi parkındaki yere benziyor diyeceğim ama, zülfü yare dokunmaktan da çekiniyorum. Gerçi burada ağaç yok, yıkılacak binalar var. Ama ya sonunda buraya yine bir beton yığını hecin develeri gibi çökecek olursa.
Aslında şehir stadı buraya yapıldığında, etrafında ufak tefek tek katlı memur konutlarından başka bir şey yoktu. Bizim tarla dediğimiz, istasyondan ofise kadar uzanan alan bomboştu. Biz o alanda top oynardık. Ama ne oldu? Tarlalar nasıl elden çıktı? Nasıl beton yığınlarına dönüştürüldü. Zaman içerisinde yaşayanlar gördüler olan biteni.
Geçen gün Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bey yaptığı bir konuşmada, galiba biz ucuz evler yapmada ve kimi alanları kentsel dönüşüme evirirken aldığımız kararlarda hata yaptık zannediyorum demiş. Evet böyle bir hata Diyarbakır’da işlenmek üzere.
Gözünüze kurban olayım, yapmayın etmeyin. Ne olur bu alan halka açık bir şehir parkı haline dönüştürülse. Ne olur?
Ben en büyük sorumluluğun Çevre ve Şehircilik Bakanlığında olduğunu düşünüyorum.
Benim bu yazım Erdoğan Bayraktar beye ulaşır ise, o hassasiyetimin sebebini anlar. Zira TOKİ Başkanı olduğu dönemlerde bir vekil arazisini ranta çevirmek istiyor idi. O vekilin görüşmeye gittiği sırada ben de tesadüfi! olarak bu konuşmaya şahit olmuşum gibi bir planlama yapıldı. Orada ben o vekilin devlete satmaya çalıştığı arsasının ranta dönüştürülmesindeki hukuki sakıncaları izah ettim. Borçlar Kanunun 20 ve 21 nci maddelerini hatırlattım. Muzayaka altında yapılan bir akdin mutlak butlan ile malul olduğunu söyledim. Böylece hem Erdoğan beyi, hem Devleti bir zarardan kurtardım.
Benim gayretlerim Milletimiz içindir.
Hem bir şey yapılır iken, şimdilerde büyük kamuoyu araştırmaları yapılıyor ve halkın görüşleri alınıyor. Ne olur bu konuda da bir araştırma yapılsın ve halkın görüşüne müracaat edilsin. Eğer halk buraya AVM yapılsın diyorsa, yapın. Yok halk burası bir Şehir parkı olsun diyor ise, gereğine tevessül edin.
Yeni bir Gezi Parkı olayı yaşanmasın vesselam.