GÜRÜLTÜDEN KİMSE ANLAMIYOR BİLEK GÜREŞİ PATA BİTMİŞTİR

23.02.2007 tarihinde Diyarbakır Gazeteciler Cemiyetinde kahvaltılı bir basın toplantısı yapıyorum. Orada Ak Partinin icraatlarını anlatıyorum.

Gazeteci arkadaşlar:

"Sayın Başbakan Kuzey Irak Kürt yöneticileri ile herhangi bir görüşmemiz söz konusu değildir dedi, bu konuda ne düşünüyorsunuz" diye bana soruyorlar.

"Ben Sayın Başbakanın açıklamalarının konjonktürel olduğunu, aslında Türkiye’nin değişik vesilelerle Kuzey Irak Kürt yöneticileri ile çeşitli konulara ilişkin olarak görüşmeler sürdürdüğünü, bunun devam edeceğini düşündüğümü belirtiyorum.

Kuzey Iraklılar bizim kardeşlerimizdir,

Onların sorunları bizim sorunlarımızdır,

Yüzyıllar boyu bir ve beraber olduk,

Birinci dünya harbinde Osmanlı mağlup olunca, İngilizler petrolün bulunduğu alanlardan Türkiye’yi uzaklaştırıp, dağlar esas alınarak sınırlar çizdiler,

Ama neye yaradı,

Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürtler ne rahat etti ve ne de bizim rahatımızı sağlayacak adımlar attı,

Şimdi oradan ülkemize yönelik terör eylemleri gerçekleşiyor ise, bunun önlemini almak ta onlara düşer,

Eğer bunu yapmıyorlar ise, Türkiye insanı bunu hasmane bir tutum olarak değerlendirir ve ortaya çıkan kötü sonuçlar hepimizi huzursuz eder" demişim.

Nereden nereye.

Türkiye insanı Kuzey Irak Kürt yöneticileri ile görüşmeyi, konuşmayı kolay kolay içine sindiremiyormuş.

Görüşmeler sürdüğü halde mecburiyetten Sayın Başbakan bile bizim onlarla herhangi bir konuda görüşmemiz söz konusu değildir deme mecburiyetinde kalmış.

Ama biz onun hassasiyetlerine de zarar vermeyecek şekilde durumu izah etmişiz.

Kuzey Irak Kürt yöneticileri ile görüşmeye devam edeceğimizi belirtmişiz.

Kuzey Irak Kürt yöneticileri ile insan ne görüşür.

Alış verişi görüşür.

Siyasi ilişkilerin nasıl süreceğini görüşür.

O yıllarda kuzeyde bir Kürt devleti kurulur ise, bu Türkiye’nin kırmızı çizgilerinden birisidir diyenlerin görüşlerinin ne anlama geldiğini görüşür,

Elbette PKK konusunu görüşür.

Türkiye, Kuzey Irak’ta bir Kürt oluşumunu/federasyon biçiminde de olsa/ çok zor kabullendi.

Irak’ta birlikte yaşayan Kürtler, Araplar, Türkler ve diğer unsurlar kendi yaşam biçimleri ve idare tarzları hakkında verdikleri kararlar herkesten çok onları ilgilendirir, onlar aldıkları kararlar ile mutlu oluyorlar ise, başkalarının buna müdahale hakkı yoktur noktasına gelmemiz çok zaman aldı.

Bu noktaya gelindikten sonra Türkiye, Kuzey Iraklı Kürt yöneticileri ile sağlıklı ilişkiler kurmaya başladı.

Ve bu ilişkilerden sonradır ki, Kuzey Iraklı Kürt Yöneticilerin Irak’ın parçalanmasından yana olmadıkları, aldıkları kararların Türkiye’yi zora sokacak bir tarafının bulunmadığı ortaya çıktı.

Hem Iraklı Kürtler ve hem de Türkiye çok rahat bir nefes aldı.

Türkiye, Iraklı Kürt yöneticiler ile görüşme yapılabilir mi, böyle bir şey bu ülkeye ihanettir noktasından PKK ile görüşme aşamasına geldi.

Şimdi de vay PKK ile nasıl görüşülür büyük yanlışlığını seslendirenler var, olabilir, ama barış kültüründen yoksun olanlar zaten hep aynı noktada kalmadılar mı?

Bizim 2007 yılında dolaylı bir şekilde izah etmeye çalıştığımız ve görüşülür ise iyi olur demeye getirdiğimiz noktaya Türkiye maalesef yeni yeni geliyor.

Hani bir zamanlar Abdullah Öcalan’nın tecrit halinin Ceza Kanunu ve Ceza İnfaz Kanuna aykırı olduğunu, onun İmralıdan alınarak Sincan Cezaevine konulmasının bu ülkeye hiçbir zararının olmayacağını söylediğimde, Türkiye’de yer yerinden oynadı.

Gazeteler manşetler attılar. Sayın Torun Apoyu al evine götür diye.

Büyük Türkiye’nin kurulmasında attığımız adımlar, verdiğimiz söylevler hep 5-10 sene geriden izleniyor.

Göreceksiniz gün gelecek Apo bizim eve değil ama, kendi evine çıkacaktır. Bunun başka yolu yok.

Bu bilek güreşi pata bitmiştir ve kimsenin kimseyi tümden yok etme imkânının bulunmadığı ortaya çıkmıştır.

Türkiye örgüt silah bıraksın görüşelim, PKK görüşme başlasın duruma bakarak silah bırakalım sarmalına girmiştir.

Bu sarmaldan çıkmanın karşılıklı geri adımlar atmakla mümkün olacağını herkes görecektir.

PKK da, Devlet de benim hep söylediğim noktaya gelecektir.

O da şudur:

1-Örgüt Türkiye dağlarından çekilecek.

2-Türkiye operasyonları durduracak ve Anayasasında yapacağı değişiklik ile Anayasal vatandaşlık hakkını, Kürtçe eğitim veya öğretimi garanti edecek.

3-Örgüt Kuzey Irak’ta uluslar arası bir kuruluşa silahlarını teslim etme kararı verecek ve aracılar bu kararı tutanağa geçirecek.

4-Türkiye Abdullah Öcalan’ı ev hapsine alacak.

5-Örgüt silahları teslim etmeye başlayacak.

6-Türkiye Genel bir af ilan edecek, Abdullah Öcalan dahil örgütün üst yönetimi, 5 sene /10 sene neyse, yurt dışına çıkarılacaklar.

Diğer teferruat konularını buraya yazmıyorum.

Ama en büyük korkum yine bu noktaya 5-10 sene sonra varılmasıdır.