HAKLISIN KARDEŞİM
Yeni Ceza Kanunu, 2006 Ağustosunda yürürlüğe girdi. Bu kanunda Örgüt kurarak suç işleyenlerin cezalandırılacaklarına ilişkin düzenleme 22O. Madde ile getirilmiş oldu.
Kanunun 220.maddesi aynen şöyle:
“Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, Sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısın en az üç kişi olması gerekir”
Şimdi tüm örgütlü suçlar bakımından bu madde uygulama alanı buluyor.
Mesela haksız kazanç sağlamak amacıyla en az üç kişi bir araya gelip, suç işlemişler ise, amaç eylemin suç sayılan cezasının yanında bir de örgüt üyeliğinden ceza alıyorlar.
Tabii büyük çaplı suç örgütlerinin işlemiş olduğu suçlar, hay hay bu madde kapsamında mütalaa ediliyor.
Bu girişi niye yaptım?
Bendeniz şimdiye kadar, futbolda şike olayı ile ilgili olarak hiçbir yazı yazmadım. Yani bu işi zihnimde o kadar büyütmedim, büyütülmeye de değer bulmadım.
Nasıl olur bütün Türkiye çalkalandı, yer yerinden oynadı, bu konuda kelam etmeyen, kalem oynatmayan kalmadı, iş o kadar büyük olmasa bu insanlar böylesine olaya ehemmiyet verirler miydi, diyenlerin olacağını biliyorum.
Olsun ben yine de farklı düşünüyorum, çünkü bu ülkede onca çabaya rağmen, rüşvet, kayırmacılık, haksızlık, adaletsizlik çarkı öylesine hızlı bir dönüş içerisinde ki, takip edebilene aşk olsun.
Futbolda şiddetin önlenmesi ile ilgili kanun çıkarılınca, birden bire futbolda şike yapıldığına dair bilgiler fahşolmaya başladı ve o arada birilerinin ihbarı üzerine, kimi kişiler dinlenmeye takıldı ve her hareketi ile agresif tavırlar takınmayı kendine huy edinen Fenerbahçe Spor kulübü başkanı Aziz Yıldırım dinlenen kişilerden birisi olunca, kızılca kıyamet koptu.
O da zaten bu işe müheyya imiş, şöhretin iyisi kötüsü olmaz diyerek balıklama işin içerisine daldı.
Ama Allah var sözünün eri adam, yaptığından asla utanç duymuyor ve bunu gayet normal kabul ediyor. Çıkınca herkesten hesap soracağım diyor.
Peki Aziz Yıldırımın bu kadar rahat olmasının sebebi ne?
Bu işin tek bir sebebi var.
Aziz Yıldırım diyor ki, ya siz niye beni tutup içeri attınız, bu ülkede bu işler o kadar ahvali adiyeden ki, yapmayan yok.
Aziz Yıldırım yerden göğe kadar haklı.
Özellikle Devlet ihalesi ile ilgili işlerde, sorumluluk makamında olanlar şöyle diyor.
Ya anasını satayım, ben trilyonluk işlere imza atıyorum. Adam 5 liralık işi, 25 liraya yapıyor veya müteahhit kesimler kendi aralarında anlaşarak, biri birlerine pul paraları vererek, işin birisi üzerinde kalmasını sağlıyor. Hadi 25 liralık işin 5 lirası pula gitsin. Geriye yine 15 lira gibi büyük kazanç kalmıyor mu? Kalıyor. İşin sahibi olarak ben imzayı atıyorum, adam para kazanıyor. Olacak iş mi, torba dolduracak fiş mi?
O zaman adama ben veya yakınlarım haber salıyor, iş sende kaldı, ama şöyle bir pürüz var.
İş sahibi hemen manzarayı çakıyor, merak etmeyin biz her türlü pürüzü gidermeye hazır ve nazırız, emriniz olur, zaten bundan böyle sizinle birlikte çalışmaktan büyük onur duyarız. Hem müsait iseniz arkadaşlar ile şu bizin rezidansta balık yiyeceğiz. Aslında beyimizin içki ile arasının biz iyi olmadığını biliyoruz ama, yinede tedbiri elden bırakmıyoruz, bekliyoruz diyor.
Geliyoruz.
Göz göre göre harama hile katılıyor, hanlar, hamamlar, katlar, yatlar alınıyor.
Normal çalışma ile elde edilmesi imkansız gelir düzeyine ulaşılıyor. Diyelim ki bu işlere burnunu sürtmüş bir Müdür’ün yüz yıllık maaşı ile elde etmesi imkansız malü menale ulaştığına şahit oluyorsunuz.
Ne yapayım, benim gücüm de Müdüre yetiyor.
Ey İhvani Müslümin işler işte böyle oluyor.
İşleri daha fazla karıştırmadan hukuki açıdan Aziz Yıldırım meselesine dönelim mi?
Sporda/Futbolda/ Şiddetin önlenmesi ve şike yapanlara para ve hapis cezası verilmesi ile ilgili kanun çıkmadan önce, TCK’nun 220.maddesi yerli yerinde durmuyor muydu?
Özgün deyimi ile şike yasası çıkmadan önce örgütlü suç işleyenler hakkında yasal işlem yapılmasına bir engel var mıydı?
Yoktu.
Peki neden Aziz Yıldırımın örgüt kurarak suç işlemiş olduğu yolunda hakkında bir takibat yapılmadı?
Tabii burada kabak onun başına patladığı için ikide bir de Aziz Yıldırım diyoruz. Oysa gerek Aziz Yıldırımdan önce ve gerekse Aziz Yıldırımdan sonra sporda etik kurallarını aşan işler, Türk Taahhüt ahlakına uygun olarak şikeye de, şaibeye de bulaşmıştır, bulaşıyor, bulaşacaktır.
Ha burada Aziz Yıldırımın bir an için Fenerbahçe Spor kulübünün şampiyon olması amacıyla bir takım gayretler içerisine girmiş ise, bu onun taahhüt ahlakının bir yansımasıdır ve bu işlemde bir örgütlülük söz konusu değildir, ihtiyacı da yoktur.
Aziz Yıldırım bu anlamda kendi başına örgüttür, ancak bunun TCK 220. Maddesinde ifadesini bulan bir yanı yoktur.
Zira Aziz Yıldırım bir suç örgütü kurmuş olsa idi, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, bu örgütün bir yerlerde şematik yapısı ortaya çıkar, örgütün talimatını dinlemeyenlere ne tür cezalar kesildiği belgeleri ile belirlenmiş olurdu.
Ben Aziz Yıldırım’ın yargılanmış olduğu dosyanın Hakimi olsaydım, örgüt suçlamasının yasal hiçbir mesnedi bulunmadığını, bu şekilde işlenmiş bir suç olmadığını kararımda belirtirdim.
Geriye Futbolda Şike yasasının ihlali ile ilgili mevzu kalıyor.
Düşünün Parlamento bir yasa çıkarıyor, bu yasanın daha ilk uygulamasına yönelik bir dava açıldığı sırada, 6 ay geçmeden yasayı değiştirip, ceza oranlarını olabildiğince asgariye çekiyor.
Aslında Parlamento bin bir türlü mugalataya sebep olmasına rağmen, sporda şike yasasını uygulama imkanı vermeden, cezada indirim yapıyor ise/ki yaptı/, kamuoyunda yasaya karşı çok ciddi bir tepkinin olduğunu görmesindendir.
Demem o ki, bendeniz de yasanın ilk hali ile uygulanmasının çok ciddi anlamda sorun yaratmaya namzet olduğunu görmüştüm.
Aziz Yıldırımı çileden çıkaran şey şu:
Yahu bu isnatların her gün bini bir para iken, bu insanlara ne oluyor ki, o işlerin milyonda biri kadar topluma zarar vermeyen bir meselede ben içeride yatıyorum.
Haklısın kardeşim.