HANGİSİ İYİ AZİZ BEG/BEY/
Spor kulüplerinin hemen hepsinin başında iş adamları var.
Eskiden en önemli kulüplerimizin başında görmüş geçirmiş, sporla haşir neşir olmuş, bu alanda önemli başarılara imza atmış, amatör ruhlu insanlar bulunurdu.
Mesela Beşiktaş’ın unutulmaz kaptanı ve başkanı Süleyman Seba, Galatasaray Kulübü başkanı Coşkun Özarı, Turgay Şeren bunlardandı. Bu insanlar çok mütevazi bir şekilde görevlerini yerine getirirlerdi.
Futbolun amatör ruhunu kaybetmesi, profesyonelleşmesi haddi hesabı olmayan paraların dönmeye başlamasına neden oldu.
Bu sektörde her transfer döneminde yüz milyonlarca dolar para dönüyor.
Futbolcu transferlerinden kulüplerin kazandığı paralar dudak uçuklatacak miktarlara ulaşıyor.
Futbol takımlarının büyük çoğunluğu borsada işlem görüyor.
Hisseleri alınıyor, satılıyor.
Mesela X takımı en iyi futbolcusunu satıyor, oradan elde ettiği paralar ile iki genç yetenek alıyor, kasasında da parası kalıyor.
Bu durum futbol takımlarının öyle alel usul ekonomik gelire sahip olan kişilerin eline geçmesini imkansız hale getiriyor.
Büyük para babaları, sanayiciler, iş adamları bir taraftan başlarında bulundukları takımlarını idare ederken, diğer taraftan o takımın prestijinden yararlanarak, kendi işini yoluna yordamına koyuyor.
Alın Aziz Yıldırım’ı.
Fenerbahçe Spor kulübünün başına geçmeden önceki serveti ile şimdiki servetini bir kıyaslayın. İnanın arada dağlar kadar fark olduğunu herkes görecektir.
Aziz Yıldırım 13 yıldan beri Fenerbahçe Spor kulübünün başında. Bu süre içerisinde sırf futbolda 5 şampiyonluk yaşama imkanı bulmuş.
Şöyle bir zihninizi yoklayın.
Aziz Yıldırım gerçekten sportmen bir kişi olarak Fenerbahçe Spor kulübünün başında görev yapan mütevazi bir insan mı idi, yoksa hemen her maç sonrasında afra tafra yapan, hakemlere, karşı takım oyuncularına, karşı takım seyircilerine laf sokuşturan, spor yazarlarına söylemedik lafı bırakmayan bir kabadayı mi idi?
Rakip takım oyuncu, taraftar, yöneticilerinden, hakemlerden , el hasıl bu alanda faaliyet gösteren kişilerden gelen en küçük bir olumsuzluk yaşanmamasına rağmen, eğer Fenerbahçe futbol takım mağlup olmuş ise, başta kendi takımının teknik direktörü olmak üzere futbolcularına söylemedik lafı bırakmazdı.
Bu yoğun stres altında oynanan her maç, gösteri seyirlerinin en güzellerinden birisi olan futbolu bizler için çekilmez hale getirmişti.
Süper liğin birinci devresinde diğer takımlardan 9 puan geride olan Fenerbahçe’nin, ikinci devrede 17 maç üst üste galip gelmesi ve maçlar öncesinde sonuçların belli olduğunun basında çarşaf çarşaf yer alması, çekirgenin daha fazla sıçramasına imkan vermedi.
Kimse 3-1 mağlup olan Fenerbahçenin 4-3 galip geleceğini aklının ucundan geçirmez iken, bu mucize!!! Maalesef gerçekleşti.
Bugün Türkiye’de hangi büyük işi, hangi ihaleyi ele alırsanız alınız, muhakkak bir şeylerin döndüğüne şahit olursunuz. Yeter ki işlemler takip edilebilsin, şike konusunda faaliyete geçen dinleme ağları, bu alanlarda da faaliyet gösterebilsin.
Bu ülkede yapılan ihalelere katılan herkes muhakkak kazanır. Ya ihaleyi alarak veya ihaleden pay alarak kazanır. Bunun lamı cimi yok, kesin böyle.
Süper lig maçlarının birçoğunda şike yaptığına dair önemli delillere ulaşılınca Aziz Yıldım hapsi boyladı.
O şimdiye kadar Fererbahçeyi 5 kez şampiyon yaptığından, kasım kasım kasılıyordu.
Şimdi ne oldu.
Aziz Yıldırım hakkındaki iddianamenin mahkemesine sevki ve kabulü halinde, Futbol Federasyonu Fenerbahçe spor kulübünü süper liğden düşürecekmiş.
Kimilerinin yaptığı hesaplamaya göre 2011-2012 döneminden başka 2012-2013 döneminin de güme gittiği söyleniyormuş.
Fenerbahçe spor kulübünün ölüsü her zaman süper ligde kalır/dı/
Şimdi birinci lige düşme tehlikesi ile karşı karşıya.
Hem de insanların emeğini çalmaktan ötürü.
Hangisi iyi Aziz bey.
ABDULLAH DEMİRBAŞIN HASTALIĞI
Sur Belediyesi Başkanı BDP li Abdullah Demirbaş’ın hasta olduğu ve yurt dışında tedavi görmesi gerektiği bir çok defa ifade edildi.
KCK davasından sanık olarak yargılanan Abdullah Demirbaş’ın Avukatları Mahkemeye sundukları raporlar ile hastalığını kanıtladılar ve bu münasebetle tahliyesini sağladılar.
Cezaevinde çıkan Abdullah, Türkiye’den çıkamıyor. Çünkü sağlık sorunları sebebiyle tahliyesine karar veren Mahkeme, aynı zamanda koruma tedbirleri!!! Kapsamında, ona yurt dışına çıkma yasağı getirmiş.
Bir yerel gazetede Abdullah Demirbaş’ın kollarını sıvayarak dirseklerinden yukarıya doğru oluşan morlukları gösterdiğini gördüm. İnanın çok üzüldüm.
İki dönem üst üste halkın seçtiği bir Belediye Başkanının hastalığı ayan beyan ortada iken, hala hakkında yurt dışı yasağı uygulanmasını inanın çok garip karşıladım.
Herhalde şöyle düşünülüyor, Abdullah Demirbaş yurt dışına çıkarsa, bir daha gelmez ve ona verilecek ceza havada kalır…
Yapmayın etmeyin Allah aşkına. Türkiye ve dünya gerçeklerini kimse görmezden gelemez. Yani o istese, herhangi bir yolla yurt dışına mı çıkamaz. Zahir herkes için böyle bir imkan söz konusu değil mi?
Böylesine ağır hastalıklarla boğuşan birisinin yurt dışına çıkamaması, yargılandığı davadan gerçekten bir tahliye mi, yoksa ülkenin tamamının bir cezaevi haline getirilmesi mi? Sağlık sorunları sebebiyle tahliye ettiniz/hayrettiniz/ bari baş edin, bırakın gitsin tedavisini yaptırsın.
Yazarın Önceki Yazıları