HANİ O RAZI OLSA CÜMLE ALEM KIZSA KIYMETİ YOK
En çok ağırıma giden konu aynı yolun yolcularının, aynı inancı taşıyan insanların, aynı kıbleye yönelen kişilerin şimdi biri birlerini kıyasıya eleştirmeleri ve adeta biri birlerini bundan böyle nasıl yok edeceklerini hesaplamaları.
Geçen günde yazdım, Vallahi de aklım almıyor, billahi de aklım almıyor.
Cemaat olarak vasıflandırılan insanlar neler yaparlar.
Ya zaten isminden belli değil mi? Allah için çalışan, Allah için düşünen, Allah için işleyen, onun rızasını kazanmak için gecesini gündüzüne katan insanlara ıstılahi anlamda Cemaat demiyor muyuz?
Nur Cemaati, Gülen Cemaati, Mahmut Efendi Cemaati, Kırkıncı Hoca Cemaati, Süleyman Efendi Cemaati v.s.
Bu cemaatlere mensup insanların tamamı namaz kılarlar, oruçlarını tutarlar, gece teheccüd namazına kalkarlar, tesettüre azami riayet ederler, bir beladan kurtulduklarında şükür namazı kılarlar, çok sıkıldıkları ve artık var güçlerini sarfettikleri halde altından kalkamadıkları sorunlar gündemlerine oturduğunda hacet namazı kılarlar, hacca giderler, kurban keserler, sui zandan kaçınırlar.
Faiz yemezler zina etmezler, haram yemezler, içki içmezler, kumar oynamazlar, karılarını kızlarını cıbıldak bir vaziyette gezdirmezler, durduk yere canlarına kast edilmez ise, karşılık vermezler, şunun ayağını nasıl kaydırayım, bunun mali hesaplarını nasıl alt üst edeyim numarasına yatmazlar.
Fethullah Gülen Hoca Cemaati genel anlamda kendilerini hizmet hareketi olarak vasıflandırmaktadırlar.
Bu hizmet hareketinin insanları da Nur Cemaati olarak bilinirler.
Fakat bir kısım Nur Cemaatlerinden pek çok alanda farklılıkları vardır.
Bunlar Risalei Nurları da okurlar, aynı zamanda Fethullah Gülen Hocanın vazu nasihatlerine de kulak verirler. Onun eserlerinden de bölümler okuyarak neler yapacaklarını kararlaştırırlar. Dershanemi açılacak, okul mu yapılacak, öğrenci evleri mi teşkil edilecek, evlerin ihtiyaçları nasıl karşılanacak, öğrencilere burslar verilmesi için neler yapılacak, Yurt dışındaki okulların finansmanı nasıl temin edilecek, gazete aboneliği için nasıl bir gayret gösterilecek v.s. Yani insanın adeta doğumundan, ölümüne kadar hayatta karşılaşacağı her türlü sorun onların derdidir. Dert bizim deyip oturmazlar, gecelerini gündüzlerine katarak bu dertleri nasıl izale edeceklerinin hesabını yaparlar. Herkesin gündeme yönelik beyanı alınır, gündeme ekleyeceği başka şeyler varsa bunlar da gözetilir. En son Kur’anı
Kerimden bir aşir okuyarak ayrılırlar. Gecenin birinde ikisinde evlerinin yolunu tuttuklarında başları çatlayacak gibi olsa da gönülleri gül gülistanlıktır.
Fethullah Gülen cemaati veya daha doğru deyimi ile HİZMET HAREKETİ, İşte bu noktada diğer Nur Cemaatlerinden ayrılırlar. Zira diğer Nur Cemaatleri sadece Risalei Nurlardan bir bölüm okurlar, ders yapan ağabeyin bazı bilinmeyen tabirleri ve kelimeleri biliyor ise, izahı gündeme gelir, umumiyet itibariyle böyle bir şey yapılması da hoş karşılanmaz, zira Risalei Nur zaten bir azim Kur’an tefsiridir, ona bir şey ilave etmek gerekmez, insanlar bilmedikleri deyimler, kelimelerle karşılaşsalar da, yani anlamakta zorluk çekseler de, bunu büyütmezler, risalelerin oluşturduğu manevi havadan istifade etmek de önemli bir şeydir, zamanla bilinmeyenler anlaşılır, çay molası veriler, o arada insanlar kendi aralarında sohbet eder, ikinci bir ders yapılır, sonra dağılırlar.
Fethullah Hoca Cemaatine, diğer cemaat mensuplarından kimileri, kendisini öne çıkarıyor, Risalei Nurlar ikinci planda kalıyor diye karşı çıkarlar. Bu sebeple de Hocayı bir defa olsun dinleme zahmetine katlanmazlar. Aslında bu insanlar başka hiç kimsenin eserini de okuma gereği duymazlar. Zira Risalei Nurlar İman hakikatlarını anlatan muazzam bir tefsirdir, başka hiç kimsenin bu alanda fazlaca bir şey söylemesine gerek yoktur, derler.
Risalei Nurların büyük Kur’an tefsiri olduğunda hiç şüphe yoktur. Ama bu bizim bildiğimiz manada bütünü ile bir Kur’an tefsiri değildir. Yani Kur’anı Kerimin Fatihadan başlayarak NAS suresinde sona eren bir tefsiri değildir. Risalei Nurlarda İman hakitatlarına yönelik olarak bazı ayet ve hadisler alınmış ve bunun yanında Hz.Ebubekirden başlayarak Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali efendilerimizin söz ve beyanları, dört mezhep imamının çeşitli meselelere ilişkin açıklamaları, fukahanın, fudalanın sorunlar hakkındaki içtihatları, İmamı Şazelinin, İmamı Rabbaninin tariki müstakimi bulmadaki kitapları(Mektubat olarak biliniyor) görüşleri, risalelerde önemli dayanaklar yerini almıştır.
Fethullah Hoca’nın iyi bir Risalei Nur müfessiri olduğunda zerre kadar şüphe yoktur. Hatta o kendisini hiçbir zaman Üstat Bediüzzamanın üstüne çıkarmamış, onun yerine kendisini koymamış, sürekli olarak görüş ve beyanlarını Risalei Nurlara dayandırmıştır. Fethullah Hocanın Risaeli Nurları ezbere bildiğinde zerre kadar şüphe yoktur. Ben aynı zamanda bir ilahiyatçı olarak, bu alanda belki yüzlerce hoca dinlemişim, ama şimdiye kadar hiç kimsenin onun kadar risalelere vakıf olduğuna şahit olmamışım.
Ve en önemlisi, Fethullah Gülen hoca, Üstad Bediüzzamanın, benim söylediklerimi Kur’anın, ehadisi şerifin mihengine vurun, uygunsa alın, değilse bir kenara bırakın ruhsatına rağmen, bugüne kadar tek kelimesine muhalif bir beyanı olmamıştır.
Bediüzzamanın kendinden önceki İslam Fukahasından, Ulemasından zaman zaman nakiller yapması, onun değerini küçültmemiştir. Keza Fethullah Gülen
hoca da bir İslam alimi ve şimdiye kadar hiçbir hocada rastlanmayan Aksiyon insanı olarak, İslam, Türkiye ve Dünya meselelerine bakışta bir takım yorumlar yapması, fikrini beyan etmesi, bunların ötesinde eylem insanı olarak temayüz etmesini, Üstada karşı duruş gibi algılamak gerçekten abesle iştigalden başka bir şey değildir.
Şimdi bakıyorum, Üstad Bediüzzamanın kimi talebeleri basın önüne çırakılıyor, Fethullah Gülen’in başlatmış olduğu hizmet hareketine karşı beyanlarda bulunmaları sağlanıyor.
Veya şu siyasi, bu siyasi çıkıp, ben sana şunları şunları yapmıştım unuttun mu diyor.
Ya mübarekler siz bütün bu işleri eğer Fethullah hoca, eğer Tayyip bey, eğer Süleyman Efendi için yaptı iseniz, zaten yandığınızın resmidir.
Ortalığın biraz da bu düşünceler sebebiyle darman duman olması bu tavırdan olmasın.
Hani yaptıklarımızı Allah rızası için yapacaktık, o razı ise cümle alem kızsa kıymeti yok, o razı değilse, cümle alem memnun olsa ehemmiyeti yok, öyle değil mi idi?