HEDEF İRAN MI?
Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırı sırasında gemide bulunan İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı gönüllüsü Mehmet Vural, İsrail Hükümeti'nin özür dilemesinin Türkiye'nin onurlu duruşunun bir neticesi olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığını söylemiş.
''Özür olayı Türkiye'nin onurlu duruşu neticesinde gerçekleşmiş bir meseledir. İsrail özür diledi, tazminat ödeyeceğini ve ambargoyu kaldıracağını ifade etti. Ancak askeri ablukadan bahsetmedi. Bu bizim için bir zafer değildir ama başarıdır. Bir mücadelenin neticesidir. İsrail, özür diledi veya tazminat ödeyecek diye biz bu mücadeleden vazgeçecek değiliz. Biz yine mücadele edeceğiz. Gazze ve Filistin özgür olana kadar mücadelemiz devam edecektir. İsrail'in böyle beklenmedik bir anda özür dilemesi bizde soru işaretleri oluşturdu. İsrail'in bu özrü hangi niyetle yaptığını anlamaya çalışıyoruz. İHH gönüllüleri olarak asıl dileğimiz Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün özgür olmasıdır. Sadece ambargo ve ablukanın kaldırılması da yeterli değildir. Kudüs'ün sahibi Filistin'dir. Kudüs, Filistin ve Müslümanların oluncaya dek bu mücadelemiz devam edecek. Özür ve tazminat yeterli değil. Şu anda gasp edilmiş bir ülke var. Burada her gün insanlar ölüyor. Kendi ülkelerinde insanlar aç bırakılıyor, işkenceler çekiyor, en kötüsü de çocuklar ölüyor. Bu insanlar özgür olmadığı sürece biz bu yoldan dönmeyeceğiz.''
Vural, İsrail'den tazminat olarak kendisine verilmesi muhtemel parayı ise Filistinli çocuklara bağışlayacağını da sözlerine eklemiş.
Mehmet Vural kardeşimizin İsrail’in özrü sonrasında yaptığı açıklamaya bütünü ile katılıyorum. O, bu özür ile Filistin’in bağımsızlığının engellenmek istenmesine yol açabileceği yolunda bir endişeye kapılmış.
İsrail zaten bunu yapmak istiyor. Bu konuda şimdiye kadar elinden ne gelirse ardına koymadı. 1967 savaşı sonrasında Filistin topraklarının yüzde sekseninden fazlasını ele geçirdi. İsrail’in kendi eski sınırlarına, yani kurulmuş olduğu 1947 yılındaki sınırlara dönmesi konusunda hiçbir belirti yok. Üstelik durmadan Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri inşa ediyor ve dünyanın dört bir yanındaki Yahudileri buraya taşıyor.
O sebeple Mehmet kardeşin bu endişeleri bilinmeyen bir şeyin ifadesi değil elbette.
Fakat Mehmet kardeş oyun daha büyük biliyor musun?
Bir süreden beri ABD den yapılan açıklamalarda İran’ın müdahale edilmediği takdirde bir yıl içerisinde nükleer silaha ulaşabileceği ve buna asla müsaade edilmesinin söz konusu olmadığı ifade ediliyor.
Yani açık ve net ABD kendi başına veya İsrail ile işbirliği halinde İran’ı bu sene içerisinde vurmak istiyor. ABD liler bir kara savaşı yaparak, kendileri için cehennem olacak topraklara girmek istemiyorlar. İran’ın nükleer tesisleri yanında savaş gücünü oluşturan hava alanlarını ve uçaklarını bir anda yerle bir etmek için yoğun saldırı hedefliyorlar ki, İran İsrail’i vurmak gibi bir eyleme kalkışmasın.
Bunun için ABD nin Türkiye’ye ve dost bellediği diğer Arap ülkelerine ihtiyacı var.
Bu özür tamamen buna yönelik olarak ve ABD nin baskısı ile gerçekleştirildi.
İran vurulur ve hava gücü sıfırlanır ise, İsrail’e yönelik bir saldırısı da söz konusu olamaz. Bu durumda Mehmet kardeş senin o meşhur endişen tamamen gerçekleşir ve Filistin Devleti artık bir daha tarih gündemine gelemez.
Bugün Türkiye’den özür dilenmesi, hayatını kaybedenlere üç kuruş para verilmesi ve Gazze’ye sürdürülen Ambargonun zaten kaldırılmış olduğu yolundaki İsrail açıklamaları, İran’a yapılacak saldırılar için bize elma şekeri uzatılmaktan başka bir anlam ifade etmez.
ABD İsrail ortaklığı tarafından gerçekleştirilen özür açıklamasından sonra İran’a yönelik beyanları çok sıkı bir şekilde takip edeceğiz.
Hem zaten İsrail Türkiye ile ikili ilişkiler çerçevesinde taleplerimizi yerine getirmiş olsa, yani ABD nin baskısı ile böyle kan kusup kızılcık şerbeti içtik demese idi, biz pek ala bu ülkenin aklının başına geldiğini düşünebilirdik.
Hiç lamı cimi yok bu özür tamamen İran’a yapılacak saldırının alt yapısını oluşturmaya yöneliktir ve biz Müslümanlar buna asla razı olmayacağız.
Zira bizim için İslamın bütün toprakları zimmetimiz ve namusumuz altındadır. Öyle şimdilerde dünyaya pompalanmak istenen şii üçgeni vesaire gibi irrite edici propagandalar, göz göre göre bağrımıza saplanmak istenen hançerin asıl hedefinin, oluşmaya başlayan İslam birliği olduğu gerçeğini gözlerden kaçıramaz.
ABD bunun ilk adımını Suriye olayında Türkiye’yi taraf haline getirerek, bölgesindeki çok önemli ülkeler olan Rusya federasyonu ve İran’la karşı karşıya getirmekle attı. Sayın Başbakanın Ortadoğu ülkeleri içerisinde bir numaralı siyasi lider olmasının önü kesildi. İran ile de bu sebeple ilişkileri kara duman kapladı.
Özür ile Türkiye ve halkı yeni bir emperyal girişimin önünü açmak için basamak yapılacak,
Ve,
Türkiye Suriye münasebetlerinin çok kötü olduğu bir dönemde, ülkemiz basamak yapılarak İran’a saldırılacak ise, bunun vebali de hesabı da çok ağır olur. Önce Türkiye halkında zihni parçalanma meydana getirilir, ardından Ak Parti ile hesaplaşma masaya konulur.
Bu bir komplo teorisi değil, adamlar kartlarını çok açık oynuyorlar.
Ha tamam
Türkiye çıksın biz çevremizde nükleer silahların hiçbirisini istemiyoruz, İsrail’in elinde atom bombaları olduğu sürece İran’a yapılacak bir saldırıyı asla kabul etmiyoruz desin, eyvallah.
Evet Müslüman mütenebbih ol.
İran bir Hıristiyan ülke olsa idi, onun nükleer çalışmaları bu kadar İsrail için, ABD için, elhasıl bütün batılı Hıristiyan ülkeler için sorun yaratır mı idi?
Bunu bilmeyecek ne var, elbette yaratmazdı.
Demek ki yapılmak istenen saldırı şu veya bu insan kitlesi olmayıp, doğrudan doğruya İslamadır, yani Müslümanlar olarak hepimizedir.