HEM TUNCELİLİ, HEM ALEVİ, HEM KÜRT

Kemal Kılıçdaroğlu hem Tunce’lili, hem Alevi, hem Kürt.

Bunlar bir insanın Vatandaş olmasına bile yetmiyor,  dünyanın en statükocu ülkesinin, en politbürocu üyelerinin bütün köşe başlarını tuttuğu bir partinin  genel başkanı olmaya nasıl yetsin.

Kemal beyin eline, beline, diline hakim bir insan olduğunu biliyoruz.

Şimdiye kadar, SOSYAL GÜVENLİK KURUMU KANUNUNUN çıkarılışı günlerinde küçük torununu sigortalı olarak göstermekten başka işlediği varsayılan bir harama , hileye bulaşmış değil.

Çeşitli internet sitelerinde SSK  Genel Müdürü iken çok sayıda ehli beyt kökenli insanı işe yerleştirdiği, Türkiye’nin her tarafında SSK da çalışan insan sayısında büyük açıklar var iken, o, Sivas,Elazığ, Tunceli illerindeki Müdürlüklere insan doldurduğu,DHKP-C üyesidir, Pariste kaldığı bir yıllık süre içerisinde Kürdoloji Enstitüsünün toplantılarına katılmıştır biçiminde yapılan spekülasyonları çok fazla dikkate almıyorum.

CHP nin başına geçmek gibi çok önemli göreve "hasbelkader" geldiğinde, örgütsel bağlantılarını gösteren resimler yayına verilecekmiş, aslında bu resimler şu anda o çok büyük ve önemli kurumun elinde imiş, gibi laflara fazlaca ehemmiyet vermiyorum.

Kemal beyin CHP nin başına geçmesi , Partinin kuruluş felsefesine aykıdır.

CHP si Bülent Ecevit dönemi hariç kuruluş felsefesinden zerre kadar taviz vermiş değildir.

CHP İslam dinine mesafeli bir partidir, yönticelerinin zaman zaman dindarane hayatları olsa bile, bunu parti politikalarına yansıtmaları mümkün değildir. Din ayrı, siyaset ayrı bir şeydir. Dini taleplerin siyasi partiler tarafından dikkate alınması, siyasetin doğasına aykırıdır. Din bir vicdan sorunu olarak varlığını sürdürebilir, ama dinin bunu aşarak toplumsal bir talep halinde siyasete yansıması, siyaset kurumundan taleplerine cevap beklemesi anlamsızdır.

Bu nedenle CHP si içersinde siyaset yapanlar, insanlarımızın dini istek ve arzularınının karşılık bulmasının nasıl sağlanacağını, görüşme konusu haline bile getiremezler.

CHP si Kürt sorunu gibi bir problemin bu ülkede olmadığı kanaatindedir. 30 yıllık savaşa "mücerret bir terör sorunu" olarak bakmakta, her terör olayına nasıl karşı konulacağı "konjonktürel" olarak belli ise, bu sorunun da aynı yöntemlerle hallinden başka bir yolun bulunmadığı inancındadır.

CHP sinde Baykal olmak üzere bütün CHP yöneticileri "Herkes dilini konuşacak, herkes inancını yaşayacak, herkes düğününü yapacak, davulunu çalacak, amma bunların "DEVLETTE BİR KARŞILIĞINI" aramaya kalkmayacaktır. Bu isteğin yasal zemin bulması halinde vatandaşlar biribirine düşer, ülke bölünür kanaatini taışmaktadırlar. Yani Devlet başta Kürtçe olmak üzere hiçbir lisanın resmi tedrisatına girişemez, bunun devlet kurumlarında karşılık bulmasını sağlayacak adımları atamaz,Anayasaya insanlarımızın tümünü kapsayacak bir hukuki değer olan "Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı" hükmü konulamaz.

CHP sinin varoşlardan koptuğu, halk yığınlarının sorunları ile bir ilgisinin bulunmadığı, fakir fukara takımından insanların hayatlarını idame ettirmede, çektikleri sıkıntıdan haberinin olmadığı artık çok açıktır.

CHP sinin Sosyal Demokrat bir Parti olarak işçi sendikalarında bir ağırlığı kalmamıştır.

İŞÇİLER CHP sine ASLA GÜVENMEMEKTE VE BU KESİM İNSANLARININ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU BU PARTİYE OYLARINI  VERMEMEKTEDİR.

Sağın en radikal kesiminin insanları,bir zamanlar AB için, ONLAR ORTAK OLACAK BİZ PAZAR noktasını aşıp var güçleri ile Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesi konusunda çaba harcamaları, çağdaş uluslararası kültür ve medeniyete ulaşma gayretleri, CHP yi heyecanlandıracağına, bu partiyi önceleri bağnaz bir kıskançlığa itmiş, ardından da nerede ise 40 yıl öncesi Milli Selamat Partisinin durumuna düşürmüştür.

Deniz Baykal’ın bugünkü CHP içerisinde bu kadar popüler olmasının tek bir sebebi vardır. O da statükoyu koruma konusunda canla başka verdiği mücadeledir.

Onun bu mücadelesi, aynı kervanın yolcuları olan Yargıtay, Danıştay, YHSK, Askeri Cenah tarafından alkışlarla karşılanmaktadır.

Ancak durumun böyle devam etmesinin mümkün olmadığını da herkes görüyor.

CHP de yaşanacak bir genel başkan değişikliği, Türkiye’nin önünün açılmasında çok önemli bir imkan sağlayacaktır.

Çünkü Baykal’ın yerine "diyelim ki Genel Başkan olarak Kemal Kılıçdaroğlu seçilmiş olsun" gelecek olan kişinin önünde yukarıda sıraladığımız bütün problemlere başka bir hal tarzı bulmak gerektiğini düşünmesi şarttır.

Hem Tuncelili, hem Alevi ve hem de Kürt olan Kemal Kılıçdaroğluna bu imkan verilir mi?

Bezirgan statükocular mağlubiyeti kabul ederse, olur.