HER ZAMAN BİR ŞEY YENİ YAPILDI DİYE İYİ OLMAZ

Ceza davalarında Hakim’e aşırı takdir yetkisi bırakacak şekilde yasaları düzenlerseniz, KCK davalarında olduğu gibi 3 yılı aşan sürelerle tutuklu olmalarına rağmen sanıklardan bir tekinin bile tahliyesi konusunda karar vermeniz imkansızlaşır.

Haklarında suç isnadı yapılan kişilerin tutuksuz yargılanması asıl, tutuklu yargılanmaları istisna olması gerekirken, sırf aykırı fikirleri sebebiyle, Adliyeye sevk edilen herkes tutuklanıyor.

Tutuklama ne kelime, olay giderek cezaya dönüşmüş durumda.

Sorarım size 3 seneden beri tutukluluğu devam eden sanıklardan bir tekinin bile tahliye olmasını engelleyecek kadar deliller sağlam mı?

Yıl 1980 İhtilal Olmuş, Sıkıyönetim ilan edilmiş.

Yurdun dört bir yanından binlerce insan tutuklanıyor.

Diyarbakır bu konuda başı çekiyor.

KUK davası,

Rizgari davası,

Ala Rizgari davası,

Kawacılar,

Denge Kawacılar,

Özgürlükçüler,

DHKD liler,

TİKKO’cular,

TKPML’ciler,

DDKD davası,

Ve tabii ki Apocular.

Gaziantep gurubu, Nizip gurubu, Hilvan Gurubu, Siverek gurubu, Mardin Gurubu, Kızıltepe gurubu, Nusaybin gurubu, Cizre gurubu, Midyat gurubu, Ergani gurubu, Silvan gurubu ve 576 kişilik Ana dava. Yani Abdullah Öcalan ile birlikte yargılanan Merkez komite üyelerinin davası.

Bu davalardan yargılanan sanıkların her bir duruşmasında, en azından 3-5 kişi tahliye olurdu.

Hatta bizim gibi meslekte 33 yılını deviren arkadaşlar gayet iyi hatırlarlar, Rizgari Davasının ilk duruşmasında Hakim Ertop Kanmaz bey(Allah rahmet etsin) 49 kişinin birden tahliyesine karar verince, Sıkıyönetim Komutanı tarafından derhal görevden alınmış ve yeniden 2.Ağır Ceza Mahkemesindeki görevine tayin edilmişti.

(Bir ara not yazayım, yazıma devam edeyim. Ertop Beyin 1983 yılında Yargıtay Savcılığına tayini çıkınca, beni odasına çağırmış, çay ikram etmiş ve “Aman çizgini bozma, memleket iyi bir hukukçu kazanacak” demiş, beni onore etmişti)

İş çığırından çıkmış bulunuyor.

İki örnek vereyim.

Hakkari’de toplumsal bir gösteri oluyor. Kimileri hızlarını alamayarak dükkanların camlarını, pencerelerini yere indiriyorlar. Hakkarili genç bir vatandaş dükkanının camı kırılmasın diye eline geçirdiği bir kürekle müdafaaya geçiyor. Dükkanına taş atanlardan birisini kovalıyor ve arkasından başına kürekle vuruyor, şahsın bindiği araba ile kaçmasına engel olmaya çalışıyor. Meğer dükkanına taş atan yüzü puşu ile örtülü bu kişi polismiş. Polisin arkadaşları Kürek müdafaası yapan Hakkarili genci yakalayıp, karakola götürüyor. Sen örgüt adına faaliyette bulundun, DEVLETİN POLİSİNE KÜREKLE VURARAK GÖREVİNİ YAPMASINA ENGEL OLDUN isnadına maruz bırakıyorlar.

 

Aman yaman etmeyin, eylemeyin, ben sadece dükkanımı korudum, Amcam Ak Partiden hem 2002, hem de 2007 yılında Hakkariden Milletvekili aday adayı oldu, bizim bu işlerle bir ilgimiz olamaz, yüzü puşu ile örtülü şahsın polis olduğunu nereden bileyim dese de, meramını dinletemez, 6 sene 8 ay ceza alır ve bu ceza Yargıtay tarafından onanır.

Ankara’da Avukatlar 8 Mart Dünya kadınlar günü mitinglerine katıldınız, örgütsel faaliyetlerde bulundunuz isnadı ile örgüt üyeliğinden yargılanıyorlar. Savcı mütalaasında bu kişilerin örgüt üyesi olmaktan cezalandırılmalarını istedi.

Kötü olduğu için yeniden yapılan ceza kanunun eskisinde,  647 sayılı kanunda bir 169 ncu madde vardı. Bilerek ve isteyerek örgüt üyelerine yardım ve yataklıkta bulunanlar 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlardı. Yani istemeyerek bu işlere bulaştırılanlar, yanıltılanlar, hata ettim, bilmeden oldu şeklinde savunma yapanlar ceza bile almazdı.

Yeni ceza kanununda bu madde kaldırıldı ve eski ceza kanunundaki düzenleme ile yasa dışı örgütlere yardım ve yataklık edenler artık, örgüt üyesi olmakla suçlanıyor ve istisnasız ceza alıyorlar. Verilen cezalar da asgariden 7-8 sene.

Bütün bunları bu hafta sonu Diyarbakır’da Karayolları misafirhanesinde bir panel havasında geçen sohbet sırasında dile getirdim. Ve tabii çok daha fazlasını da.

Sonuç olarak ceza kanunun yeniden ele alınmasında ve bir çok alanda yeni düzenleme yapılmasında zaruret olduğunu,

Avrupa Muktesabatına uygun hale getirildiği söylenen yeni Ceza Kanunun insanların hayatını cendereye soktuğunda şüphe olmadığını,

Siyasi niteliği sebebiyle çoğu yoruma dayalı davalarda, tutuklu sayıları nerede ise yüze yaklaşan sanıklardan bir tekinin bile tahliye olmamasını hiçbir şekilde anlayamadığımı ortaya koydum.