HERKESİN DİKKATİNE

Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Kürdüz, hepimiz Türküz, hepimiz İngiliziz, hepimiz Fransızız, hepimiz Arapız, hepimiz Siyonistiz desek ne yazar.

Bunlardan birini söyleyince insanlığımız, onurumuz/şerefimiz/ haysiyetimiz tavan yapacaksa, kuşkusuz durmamıza gerek yok, hep birlikte avazımız çıktığı kadar bağırmalıyız ve herkesi kendi yolumuza davet etmeliyiz.

Ama ne Kürtlük, ne Türklük, ne Ermenilik, ne Araplık bir başına erdem değildir.

Zira Türklerin de, Kürtlerinde, Ermenilerin de, Arapların da, Siyonistlerin de hayatlarında dönüp bir kez olsun yüzüne bakmak istemedikleri sahneler vardır.

Yüzüne bakmak ne kelime duydukları utançtan kendilerinden dahi kaçıp sığınılacak mekanlar aradıkları bilinen gerçeklerdendir.

Hırant Dink 12 Ocak 2007 günü öldürüldü.

Bir Cuma günü idi.

Kızılcahamamda parti toplantısına katılmak üzere ailemle gitmiştim.

Otelin giriş kapısında durdurdular ve bana Hırant’ın ölümü ile ne hissettiğimi sordular. Aslında çok mülayim bir Müslümanımdır. Fakat bu kadarı bile kimileri için radikal sınıfına girmeye yeter artar bile.

Ben “kıymetli bir vatan evladını kaybettik, hepimizin başı sağ olsun” dedim.

Çünkü kim olursa olsun, durduk yere bir insanın öldürülmesini alemin öldürülmesi olarak bilen inancın sahibiyim.

Ama herkesin çevresinde olduğu gibi, benim çevremde de “ bu düşünce de nereden çıktı” diyen insanların olduğunu biliyorum.

İnsanlar o kadar kategorize olmuşlar ki, bir insan hak ve hakikat peşinde ise, fikrini hür bir şekilde ifade doyursa kimi insanlara göre Kürt, kimilerine göre Türk, kimilerine göre Ermeni dölü, kimilerine göre faşist, kimilerine göre radikal Müslüman, kimilerine göre komünist, kimilerine göre bu, kimilerine göre şudur.

 

Ben dinler tarihini okumuş bir insanım.

İncili de, Zeburu da, Tevratı da en az ikişer kez okuma imkanım oldu.

Kur’an-ı Kerim zaten başucu/başımın üstü/ kitabımdır. Her sene en az 2 veya 3 kere ayet ayet Arapçasını okuyarak kendimce tercümesini yapar, bilmediğim, unuttuğum kelimeler bakımından mealine bakarım.

Her türlü mukaddesatım üzerine yemin ederim ki, İslam’dan daha iyisini, daha mantıklısını, daha aklisini, daha ilmisini, daha muknisini, daha insanların zihnini çekip alanını bulsaydım, çeker giderdim.

Zaten Üstad Bediüzzaman da öyle söylemiyor mu? Bir insan İslamdan çıktı mı, daha başka hiçbir dini kabullenemez. Yani bir insan İslamı kaynaklarından okumuş, tahkik etmiş, tahlile tabi tutmuş ise, onun aynı şekilde araştırma sonucunda bir başka dine girmesinin imkanı yoktur. Böyle birisi ancak ve ancak dinsiz olarak hayatını sürdürebilir. Ona da sürdürmek denilir ise.

Mevzumuza dönecek olursak, Hırant Dink konusunda İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu karar, hiç kimsenin vicdanını tatmin etmedi.

Onu öldüren zalimler öylesine bir kuyuya taş attılar ki, Mahkemenin vermiş olduğu kararın içerisinde Yasin Hayal isimli kişi Ağırlaştırılmış Müebbet Ağır Hapis Cezası aldığı halde, kimse itminan bulmadı ve atılan taşın ağırlığı herkesin aklını allak bullak etti.

 

Ama o günlerde Hırant için ölümlerden ölüm beğen şeklindeki envai çeşit iftira, tehdit, şantaj yapanlar, bunu Mahkeme önlerinde fütursuzca ifade etmekten çekinmeyenler, ortaya çıkıp ta, böyle ceza mı olur demediler, diyemediler. Cesaret gösterip de eski yavelerini tekrar edemediler. Yani toplumun vicdanında gerçekten öylesine mahkum oldular ki, felekleri şaştı.

Böylesine bir ölüme karar verenler, sonucunu gayet iyi tahmin etmiş olacaklar ki, istediklerini fazlası ile aldılar, almaya devam ediyorlar.

Şimdi nerede ise Türkiye’de herkes çıkıp avazı çıktığı kadar “BİZDE ERMENİYİZ” diyecek.

Hatta birisi yok kardeşim ben Ermeni Falan değilim dese, ayıplanacak, utanılacak bir şey yapmış kabul edilecek noktaya gelindi.

Şimdi dönelim şu Ermenilik meselesine.

Bu öylesine bir proje haline geldi ki, tüm Türkiye insanına nerede ise biz de biz de dedirtecekler.

Hayır kardeşim biz Ermeni falan değiliz.

Biz tüm mazlum insanlara/uluslara/ karşı hak ve hakikat peşinde olan Müslümanlarız.

Yaratılanı Yaradandan ötürü severiz. Canımız pahasına haklarını koruruz.

Aynı şeyi Ermenilerden de beklemek hakkımızdır.

Şimdi Ermeni ulusu bu bağlamda dünya uluslarının hepsinden daha ileride, daha üstün hakikatler peşinde koşan, var oldukları günden bugüne kadar zerre kadar kötülük yapmayan bir ulus mudur?

Van Kalesinin/Horhor Medresesinin/ dibinde 30 bin vatan evladını kim öldürmüştür?

Ermeni nüfus bu Müslümanları hangi gerekçe ile katletmişlerdir?

Adana Kilikya bölgesinde Fransız Lejyonerleri ile birlikte Anadolunun Müslüman ahalesini katledenler kimlerdir?

Asırlar boyu Osmanlı tebaası olan ve Osmanlının Mileli Sadıka(Sadık Millet- Sadık İnsanlar) dediği bu insanlar kardeşlerinin toprakları işgale uğradığında; gün bugündür, toprağı korumak, kardeşi savunmak boynumuzun borcudur diyeceklerine, Osmanlı imparatorluğu paylaşılıyor, biz de payımızı alalım diye ortaya dökülen bu insanlar ne kadar Müslümanı katletmiş, Anadolu topraklarını kime peşkeş çekmiş ve  bunu yaparken ne hissetmişlerdir.

Dağlık Karabağı, Kelceberi, Fuzuliyi, Şuşayı, Hocalı’yı işgal eden, buradaki Müslümanlarından on binlercesini Ruslardan almış oldukları yardımlarla katleden Ermeniler değil mi?

Bir milyondan fazla Azeri Kaçkını/Göçmeni/ Müslüman, Bakü’nün varoşlarında hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Geçen bir toplantı sırasında Ermeni Gençleri Leon Serj Sarkisyan’a Ağrı’yı ve dağını göstererek, buraları ne zaman alacağız diye sorduklarında, Sarkisyan “biz kendi dönemimizde görevimizi yaptık ve Karabağı düşmandan kurtardık, şimdi sıra sizde ve Ağrı’yı almak sizin elinizde” demiş.

Düşünün bu söz üzerine nerede ise tek bir cevap verilmedi, tek bir düşünür çıkıp ta “yeter artık be, gelin alacaksanız alın” demedi.

Zira zihinlerimizde öylesine maniplasyonlar oluşturmuşlar ki, bu ülke topraklarını savunmak, vatanın birlik ve bütünlüğünden öz etmek, din ve diyanetimizin en iyi yaşandığı ülkemizi, düşman saldırılarına karşı, sözle olsun müdafaa etmek arabesk bir aymazlık olarak kabul edilir hale gelmiş.

Bendeniz bu yazı ile ülke üzerine geçirilmiş olan bu deli gömleğinin, akılla, bilimle, inançla, insan hakları ile değiştirilmesini teklif ediyorum.

1970 li yıllarda Türkiye’nin dünyanın önemli merkezlerindeki büyükelçilerini kimler katletti?

Büyükelçilerin, Konsolosların, birinci katiplerin cenazeleri Türkiye’ye taşındığında, Türkiye Ermenileri hepimiz Türküz, Hepimiz Müslümanız mı dediler?

Milletvekilliğim devam ederken, RAKEL’İN(Hırantın eşi) GÖZYAŞLARI, RAKEL DE ACI ÇEKER başlıklı makaleleri yazan ender siyasi kişiliklerden birisiyim.

O makalelere şimdi, 14.Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu ve gerçekten hepimizin vicdanlarını kanatan karar sonrasında, iki kez daha imza koymak boynumun borcudur diye düşünmeye başladım.

Ama unutmayalım, yurt dışı destekli ve belki de Ermeni Diasporasının tertiplediği(Çünkü onlar Hırantı pek sevmezlerdi) bir operasyon ile iddia edilen ETÖ’nün işbirlikçileri bir araya gelerek, Türkiye’nin bütünlüğü üzerine bir oyun sahnelediler.

Şimdi hepimize biz de Ermeniyiz dedirterek, Türkiye’den toprak koparmaya matuf bir mağduriyet ortamı oluşturmaya çalışıyorlar.

Ben buna dikkat çekmek istedim.