HERŞEY ÇOK GEÇ OLMADAN(1)
“Allah’ın takdiri, niye olmasın. Biz hiçbir zaman için kapıyı kapamadık. Geçen seyahatte de söylemiştim. Şimdiye kadar bu iktidardan ne istediler de vermedik? Şimdi yine aynı şeyi tekrarlamış olayım. Her zamanki çağrımızdır. Siyasetçi hiçbir zaman kapıyı kapatmaz. Kapatırsa siyaset yapamaz”
Pakistan dönüşü gazetecilerin “Hizmet hareketi ile yeniden birlikte yürür müsünüz” diye sordukları soruya Sayın Başbakan yukarıdaki cevabı vermiş.
Aklın, sağduyunun, basiretin gerektirdiği cevap da budur.
Müslümanlar eğer düşmanlarını çatlatmak istiyorlar ise bunu yaparlar.
Yok eğer ezeli ve ebedi hasımlarının kurdukları tezgaha düştükleri hoşlarına gidiyor ise, şu son bir iki senede yaptıklarına devam ederler. İşte o zaman çatlayan kendileri olur.
İyi yetişen, iyi okuyan, devletini, ülkesini canından aziz bilen, zerre kadar maddi menfaatler peşinde olmayan, iman ve inancı için koşan, koşturan, bu sebeple yıllar yılı ana babasını, eşini hatta çoluk çocuğunu görmeyen insanlar, bu ülkenin vatandaşları olarak ülke idaresinde belirli yerlere geldiler ise, bu insanlara çete, paralel devletçi, içten pazarlıkçı hainler demek nefsimize hoş gelebilir.
Oh ne güzel şeyler söyledik, onları bir güzel tarif ettik, toplum nazarında hakkettikleri dersi aldılar, bundan böyle bir daha bellerini doğrultamazlar anlamına gelen açıklamalar, gerçek olayı tarif etmeye yetmiyor.
İnsanlar bu tarifler için dönüp bakar.
Çeteler ülkenin müesses nizamına, ki bu nizam pozitivist hukuk anlayışına dayalı, seküler nitelikli, ladini yasama teknikleri ile oluşturulur, yapısına aykırı davranmışlar mı?
Yani şu anda meri kanunlara göre suç işlemişler mi? bir.
Örfi hukuka aykırı davranmışlar mı? iki.
Şeri nasların kaynağı olan Kur’ana, onun en büyük müfessiri Hz. Peygamberin(s.a.s) kavli ve fiili sünnetine açıktan karşı çıkmışlar mı? üç.
İnsanlar bunlara bakar.
Devletin müesses nizamına, yani meri kanunlara aykırı davranmışlar ise, zaten polis güçleri harekete geçer veya Savcının talimatı ile işe koyulur, soruşturmalar yapılır, ardından kovuşturma aşaması başlar, yargı kararını verir, bir.
İnsanların yaptığı ve toplumun hoş karşılamadığı hareketler, bazen kanunlara uygun olur, ama örfe aykırılık teşkil eder. Toplumun geneli bunu da hoş karşılamaz, ancak yasalarda yaptırımı olmadığı için, kendiliğinden harekete geçip bir eylem de bulunmaz, fakat o kişilerin yaptıklarını vicdanında mahkum eder. Rüşvet olduğu anlaşılmayan alış verişler bunlardandır, ismine seviyeli birliktelikler denilen, insanlarımızın büyük çoğunluğunun hoş görmediği aşna fişne yaşamalar böyledir. Devlet görevlisi ise aldığı maaş ile asla telif edilmesi mümkün olmayan evler, arabalar, hanlar, hamamlar bu kategoridedir, iki.
Şeri naslara aykırı davranışlar, içkidir, kumardır, fuhuştur, bunların örgüt yapılanması içerisinde ika edilmesinde takınılan tavırlardır, toplum bunları da asla hoş görmez ve yapanları vicdanında mahkum eder, üç.
Eğer sizin çete dediklerinizin yaptıkları bunların hiçbirisine benzemiyor ise, gerçekten gönüller kırılır, bel bükülür, göz yaşarır. O yanaklardan sızan iki damla yaş yere düştüğünde İndallahta deprem etkisi yapar, ama gözümüz var görmeyiz, kulağımız var işitmeyiz, gönlümüz var hissetmeyiz, aklımız var anlamayız.
Ak partiden dört bakanın bir anda, hem de rüşvet, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma iddiaları ile görevden gitmeleri Türkiye tarihinde bir ilktir.
Devletin idaresinde, adliyesinde, emniyetinde açılan sınavları hem de en üstün seviyede kazanarak belirli yerlere gelen insanlara,
Yaptıkları görevleri ile ilgili olarak çeşitli ihbarlar gelmiş, açıktan suç işlendiği yolunda bilgiler intikal etmiş ise, bu insanlar ne yapsalardı, bize ne kim ne yaparsa yapsın, hem bu kişiler hükümet üyeleri, onlar bu işi bizden iyi bilirler mi deseler ve gelen ihbarları sümen altı mı yapsalardı.
Bu mümkün mü? Gelen ihbarların ciddiyeti ortada iken yerinde oturup hiçbir şey yapmamak halkın ve hakkın hakkına tecavüz olmaz mı idi?
Üstelik Türkiye şöyle böyle hiyerarşisi olan bir hukuk devleti.
Birisi kendisine verilen görevi yerine getirmediği zaman, bir başkası çıkar, kardeşim sen niçin görevini ifa etmedin, hadi ver bakalım hesabını dese, o kişinin çıkış kapısı olarak, ya bu kişiler Devletin bakanları idi, o nedenle geri durdum tarzındaki savunmaları onu kurtarır mı idi.
Herkesin idame ettirmek zorunda olduğu bir hayatı, bakmak zorunda olduğu annesi, babası, çoluk çocuğu var. Ve bir de insanların manen hesap verme durumunda oldukları vicdanları, yani Rableri var. Allah bunun hesabını sorar noktasında gelindiğinde, insanları “istikametten” ayırmak çok zordur.
Bugün Cuma. Mübarek olsun. Bugün içerisinde yapılan duaların geri çevrilmediği anlar var. Allahım Müslümanları biri birlerine düşürenleri ıslah eyle, onlara da istikamet ver. Müslümanların kalplerini telif eyle. Yeniden biri birlerini affederek, çok sevgili birer dost olmalarını nasip et. Şu üç günlük dünyada hakkın hatırını ali tutacak davranışlar içerisine girmelerini sağla. Allah’ın bizim biri birimize olan husumetimiz, sadece bizi yaralasa neyse, iman ve inancımıza olan bakışlar, alaycı göz süzmelere sebebiyet veriyor, esas yarayı buradan alıyoruz. Allahım Müslümanlar daha fazla üzülmesin, münafıklar sevinmesin, bun yolu belli, sen bize yeniden istikamet tayin et, sapıp da geri dönüşü olmayan mağdubinlerden, dalillinlerden olmayalım. Vesselam.
Yarın devam edelim.