HERŞEYİ HAL VE FASLEDEN RABBİMİZ ALLAHSIN

Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâen tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Siz hiç hoşlanmadığınız halde üzerinize savaş farz kılındı. Sizin şer olarak gördüğünüz bir şey hayır olabilir ve hayır olarak gördüğünüz bir şey sizin için şer olabilir. Her şeyin en iyisini Allah bilir, siz bilemezsiniz”

Evet böyle diyor Allah.

Başbakan ATV de yapmış olduğu son konuşmasında Türkiye’deki dershanelerin tamamının yakın zamanda kapatılacağını ve bundan geri dönüşün olmadığını ifade etti. Oysa daha bir gün önce Başbakan Yardımcısı ve Hükümet sözcüsü Bülent Arınç bey tabir caiz ise herkesin gönlünü rahat tutmasını, sorunların muhatapları ile konuşularak halledileceğini söylemişti. Ama Başbakan bu konuda da yine kesin tavrını koydu ve bu işin kararını verdiklerini, geri dönüşün asla söz konusu olmayacağını söyledi.

Tabii siyasette bir günün çok uzun bir zaman olduğunu eski Başbakanlardan Süleyman Demirel söylerken, aslında her şeyin her an için değişebileceği bir güzel ders olarak vermişti.

Bir bir şey bilmiyoruz, her şeyin hiç kuşkusuz en iyisini Allah biliyor, Başbakanın bu konuda kesin kararırımızı verdik, geri dönüşü yok sözü beşeri bir dileyiştir ve sadece cüz’i iradenin kendisini beyan biçimidir. Külli irade neyi murat eder, neye karar verir, biz bilmiyoruz.

Hani Gezi Parkı olayında da Sayın Başbakan Gurup Toplantısında bu işe karşı çıkanlara, biz o konuda kararımızı verdik, gezi parkında yayalaştırma çalışmalarının yanında, topçu kışlasını yapacağız demiş ve bu anlamda çok kat’i cümlelerle işe son noktayı koyduğunu ifade etmişti.

Pek tabii görünen köy kılavuz istemez, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında gelen tepkiler üzerine, önce Hükümet sözcüsü Bülent Arınç bey, ardından Ak Parti sözcüsü Hüseyin Çelik bey yaptıkları açıklamalar ile, gezide söz konusu olanın kesinlikle bir AVM yapmak olmadığını, bu konuda kesin bir karar verilmediğini, taslak mahiyetinde bir takım görüşlerin ortaya çıktığını, bunu da işin olmuş bitmiş biçimde değerlendirmenin yanlış olduğunu söyledi.

Daha sonra İdare Mahkemesinin bir kararı ortaya çıktı. O kararda gezideki düzenlemeler için yürütmeyi durdurma kararı verildiği anlaşıldı. İdare Mahkemesinin kararına Hükümet Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz etti. Bölge idare Mahkemesi de o kararı kaldırdı. Yani Hükümetin Gezi Parkında aldığı karar uyarınca gerekli düzenlemeleri yapması imkan dahiline girmiş iken, bu isteğinden vazgeçti. Çünkü hükümet Mahkeme lehimize karar vermiş olsa bile biz konuyu yine halka soracağız ve ondan sonra kararımızı vereceğiz dedi. Halkın oyu zaten belli idi. Gezidekiler biraz daha sağa sola rast gele saldırdılar. Ancak maşeri vicdan, bir diğer deyim ile Kamuoyu/Halk, isteğinin karşılanmış olmasından ötürü, gezide yeniden maraza çıkartmak isteyenlerin arkasında durmadı. Olay kapandı.

Şimdi de SBS ve ÖYS gibi doğrudan doğruya Türkiye’deki her aileyi birebir ilgilendiren sınavlara hazırlık amacı ile tesis edilmiş olan Dershanelerin kapatılması gündemde.

Hizmet hareketinin can damarı durumunda olan dershanelerin kapatılması toplumda çok büyük tedirginliklere sebebiyet verdi. Tedirginliğin sebebi bir değil yüzlerce.

Biz hemen aklımıza gelenleri sıralayalım.                               

1-Otuz, otuzbeş seneden beri milletin hayatına girmiş olan eğitim kurumlarını kapatmak rasyonel bir davranış değil.

2-Bu kurumların öğrencileri Fen ve Anadolu liseleri ile Üniversiteye hazırlamakta Devletten daha başarılı oldukları kesin olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır.

3-Maddi, manevi olarak ülkeye ve insanına kâr getiren bir kurum neden kapatılır?

4-Bu kurumlardan 300 bine yakın insan istihdam edilmektedir. Türkiye’de hemen her çalışanın 4-5 kişiye baktığı hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek olduğuna göre, demek ki dershane çalışanları bir buçuk milyon insanın geçimini temin etmektedir. Bu Türkiye nüfusunun 1/50 sine tekabül etmektedir ki, gerçekten büyük bir rakamdır. Hiçbir yönetici bir anda bu kadar insanın işsiz ve aç kalmasına sebep olacak bir kararı eni konu düşünmeden veremez.

5-Yönetim dershaneleri kapatmak değil, dönüştürmekten söz etmektedir. 3010 dershaneden sadece 263 ünün dönüşüme uygun olduğu tespit edilmiştir. Kapatmak konusunda kanunun çıkması halinde 263 dershane okula dönüşecek, geriye kalan 2747 dershane kapatılmak zorunda kalacaktır. Buna dönüşüm denilemez. Bir yıl için dershane parasını ödemekte güçlük çeken aileler çocuklarını özel okullara asla gönderemezler. Ücretin ana kısmını ödeyemeyen halkın, yavru kısmı için devletten gelecek desteğe bel bağlaması söz konusu olamaz.

6-Dönüşemediği için kapatılmak zorunda kalacak olan dershanelerin milyarlarca lira değerinde olan araç ve ekipmanları boşa çıkacak ve hiç kuşkusuz bu konu Yargıya taşınacaktır. Devlet durduk yere milyarlarca lira tazminat ödemek durumu ile karşı karşıya kalacaktır.

7-Sadece doğu ve güneydoğu illerinde değil, ülkenin her tarafında hizmet dershaneleri bir nevi gönüllü ahlak yuvalarıdır. Devlet okullarında mecburi din dersleri, şimdi de Siyeri Nebi ve Kur’anı Kerim derslerini seçmeli ders olarak koymuş olmasına rağmen, şimdiye kadar bu kurumların bu alandaki başarılarını hiçbir zaman yakalayamamıştır. Zira okul aşamasında öğretmenler para için bu derslere girmekte, ders çıkışında öğrencilerin yüzünü bile görmek istememektedir. Zira eğitim daha önce de belirttiğim üzere gönül işidir. Dershaneler gönüllü olarak bu işe soyunmuşlar ve esas amaçları da öğrencinin hem bedenine ve hem de ruhuna hitap etmektir. Bu konuda da ne kadar başarı oldukları bilinen bir gerçek iken, imanlı ve inançlı insanlar böyle bir kaynağın can damarının kesilmesine nasıl razı olabilirler. Dershanelerin kapatılması halinde doğu ve güneydoğuda tamamen boşta kalacak olan gençlerin gideceği yerin neresi olduğunu o bölgenin kanaat önderleri açıklayıp duruyor. Bu seslere kulak vermek lazımdır. Anadoluda ve batıda ise gençler daha bohem bir hayatın pençesine düşeceklerdir. Bunda zerre kadar şüphe yoktur.

8-PKK ve BDP nin sadece dershanelere değil, cemaat hizmetine tümden karşı olduğunu defalarca açıklamışlardır. Selahattin Demirtaş konu ile ilgili olarak yaptığı son açıklamada, hizmetin gençleri ilk okuldan alarak, orta okula, oradan liseye, oradan dershanelere yönlendirdiğini, buradan mezun olan gençleri Üniversiteye soktuğunu, Üniversiteyi bitirenlerin de kamuda görev almaya başladıklarını, bu durumda hizmetin devleti ele geçirmeye çalıştığını kendilerinin de gördüğünü, yönetimin bunu engellemeye çalıştığını, ancak demokrasi dışına çıkan yöntemlerle bu işi halletmeye karşı olduklarını açıkladı. Türkiye solunun hizmet hareketine karşı olduğu biliniyor. CHP karşı, MHP karşı, Ateistler karşı, Yeşiller karşı, Cumhuriyet karşı, Radikal karşı, Sabah karşı, ATV karşı, Star karşı, Akit karşı, Yeni şafak beynü beynallah, o karşı, bu karşı. Bu durumda, Yönetimin bunlarla iş tutması, nasıl bir duygunun eseridir, herkesin elini vicdanına koyarak bir kez daha düşünmesi lazım.

9-Sabah gazetesi yılda dershanelerin cebine 16 milyar para girdiğini söyledi. Bu rakam ne kadar doğrudur bilmiyoruz. Ancak abartıyı bırakarak bunun 10 milyar olduğunu varsayalım. Hizmet hareketi bu paranın ¼ üne sahipmiş. Peki bu para kar bazında hangi iş adamının, hangi dershane kuruluşunda ismi geçen kişinin cebine girmektedir? Ceplerinden para vererek, himmet ederek dershane hizmetini başlatan insanların cebine bu paradan bir kuruş girmez, giremez. Peki kazanç bazında bir para elde edilmiş ise nereye gidiyor. Herkes biliyor ama bir kez de ben söyleyeyim, Tanzanyaya, Senegale, Maliye, Endonezyaya, Filipinlere, Rusya, Çin, Türkistana, Erbile, yani o herkesin artık net olarak bildiği üzere dünyadaki 1000 okula gitmektedir. Bu ülkelerde her yıl binlerce on binlerce insan bu hizmet sayesinde İslama girmektedir. İslama girmeyenler ise bu ülkenin en samimi dostları olmuşlardır. 160 ülkeye hizmet götüren bir kaynağı kestiğinizde, manen üstlenmiş olduğunuz sorumluluğun ne olduğunu da hesaba katmanız lazım.

10-Yönetim dershanelerin büyük kısmının dönüşümü kabul ettiğini yolundaki iddası elbette tartışılmaya değerdir. Yönetim bu rakamın % 51 olduğunu, karşı çıkanların ise % 42 dolayında olduğunu söylüyor. Kabul edenlerin tuzu kurudur. Devletten kimi destekleri alırlar, üzerine yatarlar. Öğrencilerin iman ve inanç dokusunun örgülenmesi onlar için dert değildir. Ya hizmet hareketi? Onların sahip, yönetici, çalışan ve öğretmenlerinin cebine bu paradan maaş dışında, o da ölmeyecek kadar bir paraya tekabul eder, fazladan bir kuruş girmediğine göre, kapansın gitsin demeleri daha kolay değil mi?  Bunu söyleyemiyorlar ise, dertlerinin ne olduğunu anlamayacak mıyız?

11- Allah’ı anlatmayı, Peygamberini tanıtmayı dert edinen insanlara, bu yönetim bana ne kardeşim diyebilir mi?

12-Bu hizmet bir para kazanma hareketi değildir. Türkiye’de İslami anlamda hizmet eden birçok cemaat, kuruluş ve insan var. Herkes Allah için elindeki avucundakini ortaya koysun. Başta Fethullah Gülen hoca olmak üzere bu hizmete cebinden para verenler hariç, hizmetin gelirinden ne kadar kazanmışlar, başkaları ne kadar mal menal edinmiş, anlaşılsın.

El hasılı ben aklıma geldikçe her niyazımda, kalkabildiğimde gece namazımda Yarabbi kardeşler arasında durduk yere çıkarılan bu azim ihtilafa sen bir son ver, bunları yeniden biri birlerine hamim bir dost yap diye dua ediyorum.

Ak Parti muhaliflerinin adeta bayram yaptığı bu işe, yöneticiler neden teşne olurlar, Müslümanların tamamına zarar vereceği gün gibi aşikar bu işe neden gözlerini yumarlar, neden kendilerini bir ateş çemberine alırlar, bilmiyorum.

Bu makalede son bir söz olarak Yarabbi şer görülenleri hayra çevir, hayır bildiklerimizden bizi uzak tutma diye dua ediyorum.