HESAP SORMAYAN HESABA MARUZ KALIR

Anayasanın 145.maddesinde yapılan değişiklik Ak Parti iktidarının flaş icraatlarından birisi olarak ortaya çıktı. Anayasada yapılan bu değişiklik ile, Asker kişilerin askerlik görevleri ile ilişkili olmayan işlemiş oldukları suçlardan ötürü sivil yargı yerinde yargılanmaları hüküm altına alındı.

Askerlerin T.C. de bugüne kadar hemen her alandaki ayrıcalıklı konumları sebebiyle “sırça köşkte” yaşadıkları bir sır değildi. Asker kişiler hatta sivillere karşı işlemiş oldukları suçlardan ötürü, sivil yargıda değil, askeri yargı yerinde yargılanıyorlar ve hiç kuşku yok ki, bu yargılamalar göstermelik olmaktan, zevahiri kurtarmaktan başka bir anlam taşımıyordu.

Adi suçlar haricinde, özellikle siyasi nitelikteki eylemlerden ötürü, askerlerin yargılanarak hüküm aldıkları bir iki “ekstrem” örnek dışında hemen hemen yok gibidir. Bu husus serbest “atış alanı” içerisinde sayılıyordu.

Askerler şimdiye kadar hemen her alanda davulu kendi bildikleri biçimde çaldılar.

Normal demokratik düzenlerde Askerlerin bu ayrıcalıklı konumlarını hazmetmek mümkün değildi.

Darbeler yapıyorlar, muhtıralar veriyorlar, süreçler başlatıyorlar, light muhtıralar yayınlıyorlar, siyasete müdahale ediyorlar, halkın seçtiği vekilleri partiden attırmak için başkanlara liste veriyorlardı.

Hilmi Özkök’ün bile kimi milletvekillerinin partiden atılması için liste verdiği kitaplara konu oldu. Bu kişiler içerisinde ben de varım. Neyse.

Ak Parti gerek kurumsal olarak ve gerekse kişisel bazda, bunun sıkıntılarını çeken en büyük siyasi teşekküllerden birisi oldu.

Ne handikaplar atlatıldığını herhalde en iyi bilen kişi Sayın Başbakandır.

Partinin kapatılması ile ilgili davanın reddinden sonra, parti yeniden hayata döndü ve ihtilal anayasasının bel kemiğini oluşturan maddelerinde önemli değişiklikler yaptı. 12 Eylül 2010 referandumu ile yürürlüğe giren maddeler sayesinde Askerlerin, görevleri ile ilgili olmayan iş ve eylemlerden ötürü yargılanmaları start aldı.

Anayasa değişikliği ile Asker kişilerin bütün eylemleri birer birer fahşoldu. Şimdiye kadar kendi arkadaşlarının yaptığı kanunsuzlukları hazmedemeyen gerçek vatan evlatları, ülkede katliama varacak kalkışmalar içerisinde olanların eylemlerini kanıtlayan çuvallar dolusu yazılı bilgi ve belgeleri bir bir yargı kurumlarına intikal ettirdiler.

Ak Partinin yapmış olduğu Anayasa değişikliği ile yeterli yasal imkanı elde eden Yargı kurumları, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin 3 ncü demokratik evresine geçişinde önemli rol oynadılar.

BU AŞAMADAN SONRA, HİÇ KİMSENİN ONLARIN GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEDE GÖSTERDİKLERİ HASSASİYETİ LEVMETMEYE, KÜÇÜMSEMEYE, YOL GÖSTERMEYE HAKKI YOKTUR.

Onlar Parlamentonun, yani siyasi iradenin çıkarmış olduğu kanunlara göre görevlerini yerine getiriyorlar. Kanun yapmak Parlamentonun ve tabii ki siyasetin, bunları uygulamak ise Hakimlerin ve idarenin görevidir.

Kanunların kendilerine verdiği yetkiyi kullanan Hakimlere kimsenin, şunu şu sürede, bunu bu sürede yap veya şunu neden yaptın, bunu niye uyguluyorsun demeye hakkı yoktur. Siyaset kurumu yargılamalar sırasında hoşuna gitmeyen konular ile karşı karşıya kaldığını düşünüyor ise, yasaları değiştirir ve o zaman Hakimler de zaten buna uyarlar.

Siyaset kurumunun şu ana kadar yapmış olduğu yeni düzenlemelerden MİLLETİN KAHİR EKSERİYETİ büyük bir memnuniyet içerisindedir.

Hem zaten siyaset kurumu Anayasada askerlerin yargılanma usullerine ilişkin olarak yapmış olduğu,

“Askeri yargı askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür.

Bu Mahkemeler, asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askeri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.

Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.”

Biçimindeki kendi düzenlemesinden rahatsız mıdır?

Bunun böyle olduğunu asla düşünmüyorum.

28 Şubat sürecinde, Ak Partinin iktidar dönemlerinde akıllara ziyan suçları işledikleri sabit olan ve haklarındaki kuvvetli suç şüphesinin ötesinde maddi deliller bulunan kişilerin tutuklu bulundukları yerde söylediklerine bakar mısınız.

Tuğamiral Cem Aziz Çakmak: Bir iki senede Balyoz'un rövanşı olacak. Çok kişinin canı yanacak. Aç kalacaklar. Bir sürü hesaplaşma olacak. Çocuğuna kadar.

Korgeneral Tevfik Özkılıç: Moralinizi bozmayın. Birebir çalışma yapacağız. Kurşun kalemle çalışabilirsiniz, o size verilen listelerle. Hiçbir şekilde çoğaltılmayacak. Sıfır bilgisayar alın çalışın. İnternete bağlanmayın.

Koramiral Kadir Sağdıç: Attıklarına atacaklarına pişman olacaklar. Buradan her şeyi daha iyi idare ediyoruz. İçeride kaldığım sürece faturalarını daha iyi kesiyorum.

Tuğamiral Fatih Ilgar: Çıktıktan sonra güzel planlarımız var. Bir yasa tasarısı var gündemde. O yasayla bizi çıkaracaklar. Bu ülke ya ekonomik krizle ya da bir iç savaşla kendine gelecek.

Ve Orgeneral Bilgin Balanlı: Bu iktidar sonsuza kadar gidemez. Tablo değişecek. Hepsi gerçek hâkimlerin karşısına çıkacak. Hesabı mutlaka sorulacak.

Müslüman merhametlidir. Bir süre sonra kendi katiline bile acımaya başlar. Fakat burada söz konusu olan Millet ise, bu acıma döner dolaşır, canavarın dişlerinin bilenmesine yardım eder ki, buna da hiç kimse ehlen ve sehlen diyemez.