HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN MELİKLER SURİYEYE DE GELECEK
Onların işleri güçleri ortalık karıştırmaktan başka bir şey değildir.
Rusyanın Afganistan’ı işgalinin sebebi ne idi?
1979 yılında Rusya Afganistanı işgal etmeye başladı. Şah rejiminin olabildiğince çalkantılı bir döneme girdiği sırada Sovyetler Afganistanı işgal etmek suretiyle Basra körfezine, Orta Doğu petrollerine ve Hind Okyanusuna inmek imkanını kazandırıyordu.
Afganistan Batı Asya, Ortadoğu ve Orta Asya ile Basra körfezi ve Hind Okyanusu arasında bir geçit noktasındadır.
Ülkenin bu stratejik önemi, ülke etrafındaki devletler arasında bir mücadeleye sebep oluyordu.
İslam Ülkelerinde yönetime hakim olanlar, başlarına bir şey gelmemesi için şu veya bu ülkeye dayanmayı adet haline getirmişler.
Birinci dünya harbi sonucunda Türkiye’de Almanların mı, İngilizlerini mi, ABD nin mi yönetimine girelim tartışması yapılmıştır.
Afganistan’da DAVUD han zamanında Sovyetlere bir nevi sığınma hareketi yapılmış ve bu ülkeden Askeri ve ekonomik yardımlar alınmıştır.
Parayı veren düdüğü çalar misali Sovyetler, Afganistan’ı müstevlilerin baskısından kurtarmak iddiası ile 1979 yılında işgal edince,
28 Aralık 1979 günü ABD başkanı Cimmy Carter bir açıklama yaptı ve bu işgalin Milletler arası hukuka aykırı kaba bir müdahale olduğunu belirtti. Ardından Sovyetler ile imzalanma aşamasına gelmiş olan Salt 2 Anlaşmasının imzalanmasını iptal etti.
Bunun üzerine 30 Aralık 1979 günü Aleksey Petrov İmzası ile Sovyetler Birliğinin yayın organı Pravda Gazetesinde bir makale yayınlandı ve bu makalede Afgan İşgalinin bu ülke ile 1978 yılında yapılmış bir anlaşmaya dayalı olduğu belirtildi, ABD nin bu yönde yapmış olduğu açıklamaların hukuki anlamda bir değerinin olmadığını belirtti.
12 Ocak 1980 tarihinde Sovyetler Birliği Genel Sekreteri Leonid Brejnev ile Sovyet Tass ajansı tarafından gerçekleştirilen mülakatta Brejnev, Afganistan’ı dışarıdan gelecek silahlı bir saldırıya karşı korumak, Afganistan’ın milli bağımsızlığını, hürriyetini ve şerefini kurtarmak istediklerini belirtti.
Afgan halkının bağımsızlığını, hürriyetini, şerefini korumak için yola çıkan Sovyetler 5 Milyona yakın insanın ülkesinden muhaceretine sebep oldu.
Bir anda 3 Milyon kişinin sığınması ile karşı karşıya kalan Pakistan, özellikle BM ler nezdinde sığınmacıların ülkesine dönmesi konusunda girişimlerde bulundu, ancak bu girişimlerin hiç birisinden sonuç elde etmek mümkün olmadı.
Şu anda çok yoğun biçimde BM lerin teşkilat yapısından şikayet eden Sayın Başbakanın şikayetine konu olan mesele o gün için de geçerli idi ve BM ler güvenlik konseyine getirilen Afgan İşgaline son verilmesi talebi Sovyetlerin vetosu ile karşı karşıya kaldı.
Afgan işgali sırasında Sovyetler 15 bin kayıp verdiler.
ABD nin Vietnamda saplandığı bataklığın bir benzeri Sovyetler için Afganistan’da gerçekleşmişti.
Afgan mücahidleri Gülbeddin Hikmetyar, Burhaneddin Rabbani, Raşit Dostum, Seyyid Ahmet Gülani, Sıbgetullah Müceddidi, Abdurrab Resul Seyyaf gibi komutanların yönetiminde mücahidler, Afganistanı Sovyetlere dar ettiler. Afganistan’dan çekilmek zorunda kalan Sovyetlerin askeri techizatının hemen tamamının imha edilmiş olması ile ilgili görüntüler, bu ülke için tam bir yüz karası idi.
Sovyetler birliği Afgan yenilgisinden sonra dağılma aşamasına geldi. Leonid Brejnev tarafından ortaya atılan Glasnost(açıklık) ve Perestroyka(yeniden yapılanma) reformlarını Polit Büronun başına ve doğal olarak Devlet Başkanlığına seçilen Mihail Gorbaçov tarafından destekledi, sonucu itibariyle Sovyetlerin bir kısmı dağıldı.
2000 li yıllara gelindiğinde Afganistan’ı bu defa ABD nin başını çektiği batılı müstevliler işgal ettiler. İşgal bütün hızı ile devam ediyor. Onlar da bu ülkeye huzur getirmek için geldiklerini söylüyorlar, Irak’a yaptıkları gibi.
Irak’da ABD işgali sebebiyle hiç kuşkusuz doğrudan ve dolaylı ölümlerle hayatını kaybedenlerin sayısı 4 Milyon civarındadır.
Bu ülke insanlarının ve pek tabii Müslümanların, ırza geçmeler, çırılçıplak yerde süründürmeler ve şehitler üzerinde tepinmeler sebebiyle alınlara çalınan kara lekenin silinmesinin hiçbir zaman imkanı yoktur.
Onlara neden bunları yapıyorsunuz diye sorduğunuzda, biz kötü bir şey yapmıyoruz, sadece Müslümanların haysiyet ve şerefini korumaya çalışıyoruz diyorlar.
Leonid Brejnev öyle söylemişti.
ABD liler de gerek Afganistan’a ve gerekse Irak’a Demokrasiyi getirmek için geldik demişlerdi.
Kur’anı kerim onların bu hallerini izah ederken “Bunlara, Yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, biz ancak Islah edicileriz derler. İyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir, fakat farkında değillerdir” diyor.
Ancak bugünün ifsad edicilerinin, o günün münafıklarından bir farkı var. Geçmişin münafıkları ne yaptıklarını bilmiyorlar, büyük bir aymazlık içerisinde iken, bugünküler pek ala ne yaptıklarının farkındadırlar ve işleri güçleri ümmet içerisinde daha çok fesat çıkarmak ve onları iflah olmaz şekilde biri birine düşürmektir.
Bakın Suriye’de olan bitene. Orada şu anda yaşananlar asla bir hak ve hürriyet kavgası değil. Zahiren gerçekleşenlere baktığımızda Esed’in şu anda yaptıklarını asla tasvip edemeyiz.
Ama bir de desti kırılmadan önceki ana bakmak gerekmez mi?
Sayın Başbakan ile Esed biri birlerine kardeşim demiyor mu idi. İkili ilişkiler büyük bir ivme kazanmadı mı. Asi nehri üzerinde ortak baraj yapımına başlanmadı mı? Türkiye Başbakanı 12 bakanı ile birlikte Şam’ı ziyaret etmedi mi? Aradaki tüm sınırlar nerede ise kalkacak hale gelmedi mi? Suriye’ye ihracatımız 5 Milyar doları geçmedi mi? hiç abartmıyorum, nerede ise iki ülke birleşecek hale gelmedi mi?
Nusayri rejimi sebebiyle Müslüman Kardeşlerin Suriye yönetimi ile alıp veremedikleri elbette vardı, fakat Esed ben yönetimim sırasında çoğu Şam ve Halep’te olmak üzere 1000 tane cami yaptırdım, niye insanlar bunu görmezden geliyor dediğinde,
Niye sen onu geç dedik.
Diyeceğim şu, Putin Türkiye’ye geliyor, biz Esed rejiminini Avukatı değiliz diyor, ardından bu sözün kulaklardaki tınısı henüz dışarı taşmadan, Rus Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov, bizim Suriye’ye ilişkin pozisyonumuzda bir değişiklik yok diyor.
Hem Rusya, hem ABD de bölgede olan bitenlerle ilgili tırnak tokuşturur iken, hayatlar sönüyor, kültürler, medeniyetler yerle yeksan oluyor, Müslümanlar ölüyor…
Ve biz,
Ya arkadaş sizin ne işinize bizi Islah etmek, bizi bitirip tükettiniz, böyle sulh mu olurmuş diyemiyoruz.
Hiç kuşkunuz olmasın Melikler Afganistan’a Irak’a girdikleri gibi, Suriye’ye de girecekler ve biz yıllarca bitip tükenmeyen bir Suriye problemini aşmak için akla karayı seçmeye çalışacağız.
Not. Çarşamba günü İzmir de, Perşembe günü Tekirdağ’da ve Cuma günü İstanbul’da görüşme ve duruşmalarım var. Mecburi aralar oluyor. Kusura bakmayın.