HUKUKİ BOYUT
Türkiye de 4 bin 55 dershane varmış. Bu dershanelerin hepsi resmi kayıtlı ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak çalışıyorlar. Milli Eğitim Bakanlığının müfredat programı eksiksiz buralarda uygulanıyor, ayrıca MEB lığının dershaneleri denetleme yetkisi var.
Dershanelerde 50 binin üzerinde öğretmen, 20 bin civarında da yardımcı hizmetler sınıfında çalışan insan var. Türkiye’de çalışan her bir ferdin ailesinden en az 5 kişiye baktığı, onların ihtiyacını karşıladığı, eğitim aşamasında olanlara destek olduğu bir gerçek olarak karşımızda. Dershanelerin kapanması halinde asgari 500 bin insan geçim derdine düşecek.
Her ne kadar Hükümet bu insanları MEB bünyesinde istihdam edeceğini beyan etse de, hala atanma bekleyen yüz binlerce öğretmen adayı sırada iken, kapatılan dershanelerdeki öğretmenlere nasıl öncelik tanınacak, bunlara hangi barem ve birim üzerinden maaş ödenecek, mesleğe ilk olarak atanacaklara verilen haklar üzerinden mi intibakları yapılacak, yoksa 10 sene 15 sene, hatta bir kısmı 20 seneden beri çalışan bu insanların hakları konumlarına uygun yasal statüye göre mi belirlenecek? Kanun çıkmadığı için bunların hiçbirisini bilmiyoruz.
Dershanelerde binlerce fizik öğretmeni var ve maalesef kadro yokluğu sebebiyle 7 yıldan beri atanamadığı söyleyen fizik öğretmenlerinden söz ediliyor. İhtiyaç olmayan bu branşa hem dershanelerden açığa çıkan ve hem de atama bekleyen öğretmenler nasıl tayin edilecek?
Ve biz gayet iyi biliyoruz ki, dershanelerin kapatılması ile birlikte hiç kuşku yok, binlerce öğretmen en azından iki sene, üç sene atama beklemek zorunda kalacaklar.
Şöyle düşünün eşi ile birlikte dershanelerde çalışan öğretmenlerin iki sene, üç sene, hatta bir sene boşta kaldıklarını. Aslında tam bir dram ile karşı karşıya kalacağız. Dershanesi kapatıldığı için evde oturmak zorunda kalan, dışarı çıkmayı içine sindiremeyen, iş arama şaşkınlığına düşen, eli cebinde çocuk okutan ve bunlara harçlık veremeyecek duruma düşen öğretmen anne ve babaların halini. Yeminle söylüyorum vallahi de, billahi de yapılmak isteneni akılla, mantıkla telif edemiyorum. Diyorum ki, devlet hizmet dershanelerinde okuyan öğrencilerle, normal kendi liselerinde okumaya devam eden ve bu tür hizmet kuruluşlarından nasibini almayan çocukları her bakımdan bir kıyaslasın, göreceği nedir?
Benim hilafı hakikat bir laf söylemeyeceğimi herkes bilir. Alın size bir örnek. Akrabalarımdan bir hanım yanında Üniversiteye girmiş kızı ile birlikte Ankara merkezinde İngilizce öğretmenliği yapan yengesini çalıştığı okuldan almaya gidiyorlar. Ders zili çalmış, öğrenciler sınıfta. Okulda kız öğrenci sayısı az. Bütün katlardan öğrenciler pencerelerden bahçeye sarkıyor ve bizimkilere ağza
alınmayacak laflar atıyorlar. En iyi lafları yerim seni, bitiririm, parçalarım. MEB lığı sorsun okul ismi vereyim, bir iki bayan çalışanını okula göndersin o lafları birde kendi kulakları ile işitsin, yüzlerin nasıl da Çarşamba simidine döneceğine şahit olsunlar.
İşin bir başka hukuki boyutuna gelecek olur isek, bu dershaneler devletin çıkardığı yasalara ve bu yasalar uyarınca verdiği ruhsatlara dayalı olarak teşkilatlanmışlar, yer almış veya kiralamışlar, eğitim malzemesi almışlar.
Geçen gün gazetenin birisinde bir dershanenin kurulabilmesi için asgari 1 Milyon (eski bir trilyon ) liraya ihtiyaç varmış diye yazıldı.
Dershaneleri kapatmaya karar veren yönetim, bunlara herhangi bir kusur izafe etmiyor, yanlış yaptınız, ülke ve insanına zarar verdiniz, hukuksuzluk içerisindesiniz, yaptığınız yasa dışı işlemlere son vermek üzere yasa çıkarttık ve sizi kapattık deme noktasında değil.
Devletine güvenen, onun çıkardığı yasalara itibar eden ve aldığı ruhsat ile işe koyulan dershanelerin bir anda durduk yere kapanması halinde ortaya maddi ve manevi zararlar çıkacak ve bunların giderilmesi için ilgililer yasal başvuru haklarını kullanacaklardır.
Bizim farkında olmadığımız bu insanların sadece dershanelerin kapatılmasının iptali yönünde girişimde bulunacakları, maddi ve manevi zararlarının giderileceğine yönelik bir tasarrufta girişmeyecekleri biçiminde ortaya çıkan yanlış algı.
Dershanelerinin kapatılması ile ilgili çıkarılacak yasanın iptali ve yürütmesinin durdurulması yönünde Anayasa Mahkemesine yapılacak girişimden bir sonuç çıkmaz da, işin AİHM boyutu da pek tabii uzun zamana vabeste bir hal teşkil edeceğinden, dershaneleri kapanacak olan kişi ve kuruluşlar devletten maddi ve manevi kayıplarının giderilmesini isteyeceklerdir.
4 bin 50 dershanenin asgari bir milyondan maddi ve bir o kadar da manevi zarara uğradığından bahisle devletten talepte bulunduklarında, karşımıza toplamda 8 milyar 100 milyon Tl(eski parayla 8 katrliyon 100 trilyon) bir tazminat çıkacaktır. Bu rakama yasal giderler, avukatlık ücretleri ve faiz de eklendiğinde hiç kuşkunuz olmasın 10 Milyar(on katrliyon) miktarında bir tazminatı devlet ödemek zorunda kalacaktır.
Bu miktarlar dershane sahipleri için. Ya birde açığa düşen öğretmenler, idareciler, çalışanlar maddi ve manevi kayıplarının izalesi için, konuyu yargıya taşırlarsa, ortaya çıkacak tazminat miktarlarının altından kimse kalkamaz.
İşin bir başka boyutu, Ak Parti bu memlekette birçok alanda istikrarın mimarı oldu. Tek parti iktidarlarına bu millet büyük önem verdi ve onun nimetlerini bu on sene içerisinde gördü.
Hani hep diyoruz ya, ki bunu Ak Parti de söylüyor, yıkmak kolay, yapmak zordur. Hele bir de güzel şeyleri yıkmanın maddi ve manevi zararı hiçbirimizin hayal bile edemeyeceği kadar büyük olabilir. Yakında üç seçim var. Bu dershane kapatılma meselesinden ötürü muhalefet adeta bayram ediyor. Gerçekten bunu görmüyor musunuz.