HÜKÜMET KENDİNDEN EMİN OLMALIDIR

Balyoz davası ile ilgili olarak Yargıtay son sözünü söyledi.

Yerel Mahkemenin Balyoz Darbe planları ile ilgili olarak vermiş olduğu kararların bir kısmını onadı/tasdik etti/ bir kısmını düzelterek onadı, bir kısmını delil yetersizliği sebebiyle bozdu.

Yargıtay 9.Ceza Dairesi öncelikle İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu beraat kararlarını onadı. Artık beraat eden sanıklar ile ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmayacaktır.

Yine Yargıtay 9.Ceza Dairesi Balyoz davasının elebaşı durumunda olan Çetin Doğan ve arkadaşları ile ilgili olarak vermiş olduğu kararı da onadı. Şimdi Çetin Doğan ve arkadaşlarının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından karar düzeltme talebinde bulunma hakkı var.

Bilmeyenler için izah edelim.

Sanıklar haklarında Yargıtay Ceza Dairesinin vermiş olduğu kararı öğrendikten veya taraflara tebliğ edildikten sonra 15 gün içerisinde bir dilekçe ile başurabilirler. Başvurular Yargıtay cumhuriyet başsavcılığına yapılabileceği gibi, yerel Mahkemeye verilecek bir dilekçe ile de yapılabilir.

Balyoz sanıkları için dosya henüz Yargıtay dairesinde iken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilecek bir dilekçe ile Başsavcılığın dosya üzerinde yeniden bir inceleme yapmasını, usul ve yasa hükümlerine olan aykırılığın giderilmesini veya Yargıtay kararında biri birine mübayin/çelişkili/ hükümler var ise bunların düzeltilmesini isteme hakları vardır. Bu şekilde hareket ederler ise, dosyalarının yerel Mahkemeye gidiş gelişinde geçecek zamanı engelleme şansları olur.

Cumhuriyet Başsavcılığı gerek görür ise, yeniden incelenmek üzere dosyayı Yargıtay Dairesine gönderebilir. Gerek görmez ise hiçbir işlem yapmadan talebin reddedildiğini ifade eden kararını verir. Diyelim ki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı Yargıtay’a gönderme kararı verdi. Yargıtay Dairesi kendisine yeniden gönderilen dosya üzerinde yeni bir karar verme gereği duymaz ise, ki çoğunlukla Yargıtay Daireleri, daha dün karar verdik, yeni bir karar vermemizi gerektiren bir husus yok diyerek talebi reddederler ve dosyayı mahalline gönderiler. Kesinleşen Mahkumiyet kararlarının infazı için dosya İnfaz Savcılığına havale edilir.

Tabii Türkiye’de herkes, basın yayın organları, büyük gazetelerimizin büyük yazarları, siyasiler, hukukçular çeşitli değerlendirmeler yapıyorlar.

Yargıtay 9.Ceza Dairesi mürafaalı(duruşmalı) ve süre tahditsiz yapmış olduğu temyiz incelemesi sonucunda Türkiye Cumhuriyeti siyasi hayatına ışık tutacak tarzda hukuki değerlendirmesi sonucunda kararını verdi.

Bu kararın elbette tartışılacak tarafları vardır, olacaktır.

Dosya karar düzeltme aşamasından geçtikten sonra kesin hüküm haline alır, hukukçular buna Kaziyei Muhkem derler. Hatası ile sevabı ile artık ortada bir karar vardır ve bu kararın gereği yerine getirilecektir.

Kamu vicdanı Şeriatın Kestiği Parmak acımaz özdeyişinin gereğine imtisal(alınan buyruğa uyma, emre riayet) edecek ve bir üzüntü de duymayacaktır.

Yargıtay 9.Ceza Dairesi haklarında Mahkumiyet kararı verilen bir kısım sanıklar için, isnat edilen suçun niteliği ve haklarındaki delillerin yetersizliği sebebiyle beraat kararı verilmesi gerekirken, Mahkumiyet kararı verildiğinden bahisle yerel Mahkeme hükmünü bozdu ve tutuklu bulunanların tahliyesine karar verdi.

İşin bu yönü ile ilgili olarak dosya Yerel Mahkemeye gelecek ve haklarında bozma kararı verilen sanıklar yeniden yargılamaya tabi tutulacaklar. Yerel Mahkeme Yargıtayın bozma karına uyabilir veya kararında direnebilir.

Yerel Mahkeme Yargtayın bozma kararına uyar ise, sanıklar için beraat kararı vererek dosyayı kapatır. Tabii bu karara Yerel Mahkemede görev yapan Savcının uyma doğrultusunda görüşünü beyan etmesi lazım. Savcı Yargıtay ile aynı görüşte değilse, verilen beraat kararını yeniden temyize gönderebilir. Bu ihtimalde fazla bir değişiklik olmaz.

Ancak Yerel Mahkeme Yargıtay kararına uymaz veya kısmen uymaz, eski kararında direnir ise, dosya bu defa temyiz üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gelir ve orada incelemeye tabi tutulur.

Bendeniz bu dosyanın bozulan sanıklar yönünden bir Ceza Genel Kurulu incelemesine gidecek kadar mesafe alacağını düşünüyorum. Yani Yerel Mahkeme tümü bakımından olmasa da, haklarında yeterli delil yok denilerek tahliye edilen sanıkların bir kısmı bakımından eski hükmünü verebileceğini düşünüyorum.

Bütün bunlar işin hukuki yanları ve aslında bizleri çok fazla ilgilendirmiyor. Peki ben bunları niçin yazdım, şunun için: Uygulamadan gelmeyen veya Ceza Hukukundan anlamayan bir çok hukukçunun bile çözemediği böyle girift meseleleri alel usul insanlar konuşmuyor mu, hadi neyse cümlelerimi yutayım, onlar biraz bilgi sahibi olsunlar istedim.

İşin siyaset ve hükümet kanadı tarafından da değerlendirmesi yapılıyor.

Siyasetin muhalif kanadı, bu kararın ısmarlama bir karar olduğunu, bu ülkede artık hukukun kalmadığını, adaletin yerini, emir ve talimatlar aldığını, bu hali ile kimsenin bu ülkede muhalif düşüncelerle, hukuk ölçüleri içerisinde, yaşama hakkı kalmadığını söylüyorlar. Bu eleştiriyi yapanlardan en ilginci BDP Gurup Başkan Vekili İdris Baluken’in açıklaması idi. İdris bey seçilmişlerin tutuklu yargılanmalarını kabul etmediklerini resmi olarak açıklamak suretiyle, bilmiyorum Engin Alan’ın Mahkumiyetini kabul etmediğini mi açıkladı, yoksa kendi Milletvekillerinden tutuklu olanların durumunu mu gündeme taşıdı, bu pek anlaşılamadı. Ancak Mahkeme kararı ile uzun süreli Cezaya Mahkum olan kişilerin tutuklu kalmasını İdris Beyin niçin anlamadığını bu defa biz anlamadık. Adam 20 sene ceza almış, elini kolunu sallaya sallaya dışarıda mı gezsin.

Hükümet cephesinden de Yargıtay 10.Ceza Dairesinin temyiz incelemesi sonrasında verdiği karara yönelik açıklamalar geldi. Onlar da sürecin devam ettiğini, mahkum olan sanıkların Anayasa Mahkemesine v.s başvuru haklarının olduğunu falan açıkladılar.

Hani çıkmayan candan ümit kesilmez, sanki moralinizi bozmayın dediler.

İşte ben bunu anlamadım.

Birileri bana karşı darbe yapmaya kalkışacak ve bu konuda yüzlerce belki binlerce delil ortada olacak, ben kalkıp da hasımlarıma meraklanmayın, canınızı sıkmayın, daha başvurulacak çok kapı var diyeceğim… gerçekten ben bu düşünceyi anlamadım.

Söylenmesi gereken şey, “bu herkese ders olsun, kimse bundan böyle darbe marme yapmaya kalkışmasın. Hatta darbenin adını bile anmasın, bakın bu tür söylentiler veya eylemler artık Mahkemelerce darbeye “EKSİK TEŞEBBÜS” olarak değerlendiriliyor. Başınız yanar. Demem o ki, Türkiye bu tarihi karar ile darbeler devrini sona erdirmiş, Demokrasisini güçlendirmiş, ülkenin normalleşmesi sağlanmıştır. Şimdi Türk ordusu onun bunun emrinde değil, bütünü ile Türk/Türkiye/ milletinin emrindedir. Bu hali ile ordu daha saygın ve daha güçlüdür. Zira içerisindeki ayrık otlarını ayıklamış, eylem sanıkları mahkum olmuş, yandaşları sahneden çekilmiştir” demek olmamalı mı idi.