İKİNCİ YALTA’MI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Açıktan olmasa da ben Ortadoğu bakımından ABD ile Rusya Federasyonu arasında yeni bir Yalta Konferasının düzenlendiği ve bölge topraklarının paylaşıldığı kanaatini taşımaktayım.

Önce Yalta konferasının ne olduğunu sizlere hatırlatmak isterim. Yalta Konferansı 2. Dünya savaşı sırasında 4 Şubat ila 11 Şubat 1945 tarihleri arasında SSCB nin önde gelen tatil yeri Yalta’nın üç kilometre güneyinde bulunan Livadia Sarayında düzenlendi. Konferansa birleşik krallık adına Başbakan Churchill, ABD adına Başkan Roosevelt ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi adına Genel Sekreter Stalin katıldı. Konferans daha sonraları Big Three – Üç Büyük’ün katıldığı konferans olarak adlandırıldı.

Konferansla Polonya topraklarının değişimi sağlandı, Almanya’nın bölünmesi karara bağlandı ve SSCB Japon İmparatorluğuna savaş ilan etti.

Bu konferansın en büyük neticelerinden birisi de BM ler Güvenlik Konseyinin alacağı kararlarda 5 daimi üyesinin, yani ABD, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin’e veto yetkisinin tanınması oldu. Bu durumdan bir çok ülke gibi Sayın Başbakanımızda şikayet ediyor, ama yapılacak bir şey yok. Bu 5 daimi üye dünyanın şu andaki egemenleri olarak karşımızda duruyor ve maalesef aradan geçen 68 yıla rağmen dünyanın diğer ülkeleri bu duruma karşı hala bir alternatif üretemediler.

Mesela bir İslam Konferansı teşkilatı var ki, evlere şenlik bir kuruluş. Varlığı ile yokluğu arasında bir fark yok. Ve ne gariptir ki, şimdi ismi İslam İşbirliği Teşkilatı olan bu birliğin başında bulunan Türk Ekmeleddin İhsanoğlu, Mısır’da Demokrasiye vurulan darbe ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, ben Mursi’yi ve yönetimini çok uyarmış ve yaptıkları bazı yanlışlara işaret etmiştim deme gafletinde bulunmuştur. Ya arkadaş Mursi bu 10 aylık iktidarı süresinde, nasıl affedilmez hatalar yaptı ki, kendi eli ile atadığı asker ona karşı darbe yaptı. Darbe yapanları değil de Mursi’yi eleştirmek nasıl bir gaflet. Anladım tabii, yakın zamanda Ekmeleddin beyin görevi sona eriyor. Eee darbeye Suudi Arabistan gibi, Katar gibi ülkeler destek veriyor. Adamlar da zengin mi zengin. Ekmeleddin beye yeni bir iş verirler herhalde. Bunu unutmayın ve bir tarafa yazın ki, İslam İşbirliği Teşkilatının başında bulunan ve ilk defa seçimle iş başına gelen Ekmeleddin bey Mısır darbesine bel veren açıklamaları ile, zaman içerisinde nasıl bir büyük yanlışa imza atmış, hatırlayalım.

Mısır darbesinin dünya darbeler tarihinde bir ilk olma özelliği var. Hani bazı maçlarda maç başlar başlamaz 8-10 saniye içerisinde atılan goller var ya, ben Mısır darbesini de aynen buna benzetiyorum. 10 ay içerisinde sen doğru dürüst bir şey yapmadın, yaptıkların da yanlış al sana darbe. Peki birader Devrik Hüsnü

Mübarek 30 yıl iktidarda kaldı, Arap baharının estirdiği meltem herkesin yüzünü okşayıncaya kadar neden iktidara el koymadınız, Hüsnü Mübarek’e dönüp yan bile bakamadınız. Geçelim.

Mevzumuza dönecek olur isek,

Sovyetler birliği Glasnost ve Perestroyka ile parçalanma sürecine girmeden önce Irak, Suriye ve Mısır’da Komünist partisine benzer Baas partileri iş başında idi ve bu partiler Demirperde ülkelerindeki Komünist Partinin bir nevi kardeş kuruluşları durumunda bulunuyordu. Sovyetler Birliği parçalanma sürecinde hem kendi topraklarının bir kısmını kaybetti, Türki Cumhuriyetler birer birer bağımsızlıklarını ilan ettiler, hem de Ortadoğu ve Kuzey Afrika eksenindeki kimi müttefiklerinden oldu.

O hengamda ABD bir yolunu bularak Irak’a saldırdı ve böylece İran’ın kaybından sonra Ortadoğuda daha büyük eksen kaybını önlemeye çalıştı. ABD nin Irak’a saldırısının en büyük hedeflerinden birisi de Türkiye idi. ABD bu saldırı sırasında Türkiye’yi de yedeğine alacak ve iki Müslüman halkı savaştıracaktı. Burada güdülen esas amaç halktan gelecek dirence karşı Askerlerin işe vaziyet etmesini sağlamak ve bir yolunu bulup Ak Parti iktidarından kurtulmaktı. Bunu ciddi ciddi planladılar, ama Allah(c.c) tuzaklarını başlarına çevirdi. ABD ordusu Irak’ı hallaç pamuğu gibi attı, ama kendisi de perenk perenk olmaktan kurtulamadı. O mevzu şimdilik bu makalenin konusu değil.

ABD nin Irak operasyonu ve sallamaya başladığı Suriye rejiminin tahminleri aşan bir şekilde ve tabii ki Rusya’nın desteği ile bugüne kadar ayakta kalması, Rusyanın burada olabildiğince güçlenmesi, Demokrasiye geçen Mısır’da İhvanın tabiatı gereği ABD rejim ve sistemine muhalefet edeceği yolunda ABD oluşan endişe, onları yeni bir arayışa itti.

Bu arayış sonucunda 10 aylık Mısır Demokrasisinin darbe ile devrilmesi sağlandı ve hemen herkesin ittifak ettiği üzere, bu darbenin Finansmanı Demokrasi ile hiçbir ilgileri bulunmayan Suudi Arabistan ve Katar’dan sağlandı, ABD de kendi elemanlarını rejimin başına getirtip oturttu.

Şu anda Mısır’da oluşturulan yeni Kabinin Başbakanı Mısır’ın eski Washington Büyükelçisi, Bakanlar Mübarek’in adamları ve Başbakan yardımcılığına getirilen El Baradey’i birkaç kez yazdığım için, benim kalemimden yansıyan yönü ile zaten tanıyorsunuz. Adam tam bir ABD piyonu, kızı Fransız sahillerinde sere serpe güneşlenen Agnostik , yani Allah’ın(c.c) Varlığı ve yokluğu bilinmez diyerek inkarı seçen bir tip.

Bütün bunlardan sonra demem o ki, ABD, Rusya’ya madem Suriye sende kalacak, o halde Mısır’da benim olur dedi ve İkinci Yalta’yı gözümüzün içine baka baka gerçekleştirdiler.

Beşşar 2014 seçimlerinde yeniden Cumhurbakanı seçilir ise şaşmayın.