İMAM HATİP MESELESİ
Kendi hayatlarına yön vermek isteyen Meslek Lisesi öğrencilerinin önü yine kesildi. Böyle bir hüküm cümlesini neden kullanıyorsun, henüz Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bir karar vermedi, YÖK’ün yaptığı itirazı neticelendirmedi, belki senin dediğin gibi çıkmayacak, bu kurul belki de Danıştay 8.Dairesinin verdiği kararı bozacak ve sorun temelinden çözülecek diyorsanız, ağzınızdan bal aksın, inşallah dediğiniz gibi çıkar ve ben yanılırım diye cevaplıyorum.
YÖK’ün aldığı tüm meslek liselilerine eşitlik tanıyan kararının yürütmesini , Danıştay 8.Dairesi durdurdu.
Konu ile ilgili olarak sorulan sorulara Sayın Başbakan "Benim bildiğim kadarı ile Üniversiteye girişlerde Yüksek Öğretim Kurulunun bağımsız bir biçimde karar alması mümkündür. Daha önce YÖK’ün Üniversiteye girişte uyguladığı sistemden zarar gören bir kişi açtığı bir davayı kaybetmişti. Çünkü Danıştay 8.Dairesi bu kararında, YÖK Üniversiteye girişlerde her türlü kararı alabilir, bu onun hakkıdır. O bakımdan açılan davayı reddediyorum demişti. Şimdi YÖK aynı konu ile ilgili olarak bir karar alıyor ve fakat Danıştay 8.Dairesi bu defa "yaptığın bu düzenleme eşitlik ilkesine aykırıdır ve ben bunun yürütmesini durduruyorum" diyor. Sizce bu doğru bir karar mı, ben bu kararın biraz İdeolojik olarak verildiğini düşünüyorum" beyanı üzerine Danıştay Başkanı "kimse Mahkemelerimizin aldığı bir kararı İdeolojik nitelikli diye değerlendiremez, buna kimsenin hakkı yoktur, biz bu tür beyanları kınıyoruz" gibi açıklamalar yaptı.
Danıştay Başkanın yaptığı bu açıklamadan sonra,danıştay dava daireleri kurulunun , 8.dairenin kararını bozması veya hafifletmesi mümkün mü?
Kendi mensupları katledilen bu insanlar, olay sonrasında cenaze töreninde, ideolojik kartışlarına ağızlarına geleni söylediler, her türlü hakareti yaptılar, Milletvekillerinin ayaklarına tekme atılmasına , ayaklarının morarmasına göz yumdular. Ama olay aydınlanınca "biz yanılmışız, yaptıklarımızdan , haksız açıklamalarımızdan, Milletvekillerinin ayaklarına tekme atılmasından büyük üzüntü duyuyoruz ve çok kıymetli arkadaşımızı katleden, başkanımızın yaralanmasına sebep olanları kınıyoruz, onların her türlü cezaya çarptırılması için elimizden geleni yaptık,yapıyoruz" dediler mi?
İDEOLOJİ İŞTE BÖYLE BİR ŞEYDİR.
Sabık YÖK Başkanı Erdoğan Teziçin aldığı "Üniversiteye girişte kat sayı uygulamasının haksız olduğunu düşünerek dava açan kişinin davasını, YÖK bu konuda istediğini yapabilir diye reddedeceksin, ama yeni YÖK Başkanı Prof Dr Yusuf Ziya Özcan başkanlığındaki heyetin aldığı ve tüm öğrenciler arasında EŞİTLİK SAĞLAYAN kararın "sen bu konuda karar alamazsın" diye yürütmesini durduracaksın…
Böyle bir Adalet nerede var, böyle bir hukuk nerede var.
İşte O zaman da Başbakan kalkar senin aldığın kararı İdeolojik bir karar diye niteler ve bu bal gibi de doğru olur. Çünkü hukuk işine gelmesede doğru karar vermeyi gerektirir. Dün böyle, bugün şöyle dersen kendi ayağına baltayı vurmuş olursun. Canını acıtacak sözlerle karşı karşıya kalırsın.
Gelelim işin diğer yönüne.
Türkiye’deki Eğitim ve Öğretimin en yüksek kurulu , 28 şubat sürecinde Askeri Emir ve Talimatlara uyarak, 1973 yılından beri , Lise ve muadili okullardan mezun olan öğrenciler arasında Üniversiteye girişte uyguladığı sistemi kaldırdı. İmam Hatipli veya Sanat okulu mezunu bir fen sorusunu doğru çözer ise 0.3 le , Lise mezunu aynı soruyu doğru cevaplandırır ise 0.8 le çarparım dedi. Dünyada (en geri kalmış Afrika ülkeleri dahil) böyle bir sistem yoktu. Bu uygulama büyük mağduriyetlere sebebiyet vermişti. 1999 yılında başlayan ve 10 yıldan beri devam eden bu uygulama,bir neslin eğitim ve öğretim hakkını adete elinden aldı. Gerçekten büyük kangren haline gelen, gencecik yaşta çocuklarımızın heveslerini kursaklarında bırakan, onları ümitsizliğe,yılgınlığa iten sorunlarından birisinden Yüksek Öğretim Kurumu aldığı kararla döndü, sorunu bitirmek istedi. Çünkü dünyanın her yerinde"BİR HÜKÜM NASIL KONULMUŞ İSE AYNI YOLLA KALDIRILIR"kuralı vardı. YÖK te bunu yaptı.
Ama özgürlüklerden yana olması gereken, hakların korunup kollanmasında önemli bir görev üstlenen Baro(İstanbul) kalktı, YÖK ün bu kararının iptali için dava açtı.
Böyle bir dava açmak Baronun görevi değildi.
Davada sıfatı yoktu.
Davada menfaati söz konusu değildi.
Ama olsun. Diyarbakır Barosunun görevine girmeyen konular, İstanbul Barosunun görevine girerdi ve dava açmak da onların hakkı idi.
Siz öyle yaparsanız, Millet te "DARBECİ BARO, TAKSİME HOŞ GELDİN" diye sizi karşılar.
Bu eyleminden İstanbul Barosu, kuruluşundan bu yana en büyük eleştiri ile karşı karşıya kaldı.
İstanbul Barosunun bu yönetimi,binlerce meslektaşını bir daha unutamayacakları bir yaftalamayla karşı karşıya bıraktı.
Ben bütün bu olup bitenlere baktığımda gerçekten çok garip bir durum ile karşı karşıya kaldığımızı görüyorum.
Bir Üniversiteye hangi koşullarda insanların girip girmeyeceğine karar verme yetkisi neden Mahkemenin elinde olsun? Baronun eğitim ve öğretim kurumlarının aldığı kararlarla ne ilgisi,ne yetkisi, ne hakkı var?
Mahkeme bu işten ne anlar.
Gerekçeye bakın.
EŞİT KOŞULLARDA ÖĞRENCİLERİN İMTİHANA GİRMESİ EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI İMİŞ.
YÖK eşitliği kabul ediyor. Öğrencilerin sorulara verdikleri cevaplar eşit punlarla değerlendirilsin diyor.
Klasik Lise öğrencilerinin bu konuda bir itirazları yok.
İmam Hatipli öğrenciler veya Endüstri Meslek Lisesi mezunları , olsun biz belki daha az matamatik görüyoruz ama, buna razıyıyız, daha fazla çalışır açığımızı kapatırız, yeter ki, sorulara verdiğimiz doğru cevaplar aynı puanla değerlendirilsin diyor,
Millete sorsan "tabiiki aynı cevaba, aynı puan verilsin" diyenlerin oranı nerede ise yüzde yüz, çünkü VİCDAN bunu gerektiriyor,
ama Mahkeme "bu konudaki eşitlik, eşitliğe aykırıdır" diyor….
Böyle olunca da,
28 Şubatın "ürününü" koruma konusundaki direnç, ideolojik olarak algılanıyor.
Hiç kızmaya hakkınız yok.