İMAM HATİPLİ
İmam Hatip’linin sevdası günü birlik değil. Bugünü kurtarayım,yarın ne olursa olsun demesinin imkanı yok. Çalışır, çabalar, yorulur,tökez/lenir/ler, düşer,kalkar yine yoluna devam eder.
Karşısına yeni yeniden binlerce engel çıkarılır, sen artık bittin denilir.Öyle darbeler vurulur ki, bir daha dirilmesinin imkanı yok, inancı oluşur.
Ama O, olan bitene güler geçer.
Çünkü onun en mağlup!!! olduğu anlar,en üst seviyeleri yakalama azmine kamçı vurulan zamanlardır.
Hudeybiye’de de öyle olmuştu.
Hicretin üzerinden 6 yıl geçmişti. Miladi 628 yılı.
Allah Resulü sahabelerini toplamış, Mekke’ye doğru yola çıkmışlardı.
Kabe’yi ziyaret edeceklerdi.
Düşünün bir kere.
Mekke bütünü ile müşriklerin elinde.
Ziyaret etmek istediğiniz Kabe, Mekkenin göbeginde.
Sayınız üç beş yüz, bilemediniz bin.
Zaman haram aylara durmuş.
Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep.
Diyelim ki,
Müslümanlar kabeyi ziyaret ediyor,
Putlarınızı hiçe sayarak, ellerini Allah’a kaldırmış dua ve niyazdalar.
Kureyşin baş düşman bellediği bütün insanlar avucunuzun içinde.
Başlarında Peygamber.
Usulünce Kabe’yi ziyaret edecekler.
Silahsız.
Sararsınız etraflarını, bir anda hepsini yok edersiniz…
Risalet tamamlanmadığı, İslam güneşinin parıldayan yüzü bütün yarımadayı henüz kapsamadığı ve İslamın Peygamberle birlikte bütün ileri gelenleri yok edildiği için, Dünya Şirkliğinin zaferi!!! gerçekleşirdi.
İslam gibi bir güneşi görmeyen dünya, bugünlere gelebilir miydi? Bu zulumatla/karanlıkla/ yaşayabilir miydi?
İslamın varlığına rağmen “her şirk ehlilin” bu dünyaya attığı belanın/musibetin hayatımızı nasıl zindana çevirdiği gerçeği karşısında,
İslamsız bir dünya, kesif/yoğun/ karanlıktan başka bir şey olmazdı.
Kafirler istemese de Allah nurunu tamamladı.
Müslümanların Kabeyi ziyarete gidişleri, müşriklerde büyük panik yarattı.
Tabii ki şöyle düşündüler.
Ya bunlar nasıl bir güce, nasıl bir sayıya ulaştılar ki,
Bağrımıza hançerlerini saplamaya geliyorlar.
(628 de Mekken’in ilk fethini gerçekleştiren Müslümanlar, 638 de İyaz Bin Ganem Komutasında, yanında İslamın Seyfullah’larından Halid Bin Velid ve oğlu Süleyman Bin Halid olduğu halde Diyarbakır’ı fethedeceklerdi.Ettilerde.)
Müslümanların Kabeyi ziyarete değil, savaşa geldiği korkusuna kapıldı Müşrikler.
Hemen bütün güçlerini topladılar , Hudeybiye nam mevkide savaş düzeni aldılar.
Allah Resulünün savaşa değil(Onlar savaşa değil, Kabeyi ziyarete de gitmiş olsalar, cesaretleri dillere destandır),ziyarete geldiği kanısına ulaşınca, gelin anlaşalım dediler.
Anlaştılar da.
O yıl Kabe ziyaret edilmeyecek.
Müslümanlar ancak bir yıl sonra Kabeyi ziyarete gelebilecekler.
Bu ziyaret 3 günden fazla olmayacak.
Müslümanlar Mekke tarafına, Kureyş,Şam ve Mısır yönüne doğru, herhangi bir engelle karşılaşmadan ticaret gidebilecek.
Kureyşten Müslümanlara sığınan olursa iade edilecek,
Müslümanlardan Kureyşe gidenler geri verilmeyecek,
Yarımadada isteyen kabile, istediğinin himayesine girebilecek,
10 yıl süreyle savaş yapılmayacak.
Gibi.
Anlaşmayı hazırlayanlardan birisi olan Hz.Ali , metnin altına Muhammed-un Resulullah yazınca, Kureyş itiraz etti. Biz onun peygamberliğini kabul etmeyiz dediler.
Hz.Ali direnir gibi oldu, fakat Peygamber bizzat kendi elleri ile Muhammedun Resulullah yazan kısmı sildi.
Bu anlaşmaya başta Hz.Ömer olmak üzere bir çok müslüman çok kızdı demiyelim de içerledi.
Hatta Hz.Ömer Pz.Peygambere “Böyle bir anlaşmayı nasıl kabul edersin, sen Allah’ın Resulü değilmisin,bizler Müslümanlar değilmiyiz” dedi.
Onun bu hassasiyetine Peygamber de çok üzülmüş ve çadırına çekilmişti.
Sabah olmuş, kimsede dayanacak hal kalmamıştı.
Sanıyorum Safiyye anamız Hz.Peygambere “sen çık kurbanını kes, traş ol,Allah kerim” demişti.
Peygamberin Kurban kestiğini gören Müslümanlar, başta Hz.Ömer, çok duygulandılar,
BAYRAMIN BAŞLADIĞINI GÖRDÜLER.
Herkes kurbanını kesmeye, traş olmaya başladı.
ALLAH BİZE DE NASİP ETSİN/İNŞA-E-ALLAH/
Mekkeye dönüşte Allah, fethin yakın olduğunu Müslümanlara müjdeledi.
Bir yıl sonra Beni Bekr kabilesi , Müslümanların denetimindeki Huzaa Kabilesine saldırınca, Peygamber Müşrike bir ültimatom verdi. Huzaa Kabilesine saldıranların teslimini istedi. Aksi takdirde Mekkeye saldıracak ve düşmana gerekli cezayı vereceğini açıkladı.Cevap alamayınca,
10 Bin civarında çeşitli kabilelerden toplanan Müslüman ile yola çıktılar.
Müşrikler adına keşif için yola çıkan Ebu Süfyan , öncü kuvvetlerce yakalanarak Peygamberin huzuruna çıkarıldı.
Ebu Süfyan burada Müslümanlığı kabul etti ve serbest kaldı.
Peygamber ordusu ile Mekkeye doğru ilerlerken, saldırı olmadığı sürece kimseyi dokunulmayacağını, kimsenin canına kasdedilmeyeceğini talimatını verdi. Ardından Ebu Süfyanın evine sığınan kurtulmuştur, deklerasyonunu yayınladı.
İkrime bin ebu cehil’in yönetimindeki bir gurubun taşkınlığı, Halid Bin Velid komutasındaki müfreze tarafından imha edildi.
Mekke fethedildi.
Bizi “bahçelerinin” şurasında burasında görenler, meyvelerimizden tıka basa karınlarını doyurabilirler.
Yeter ki, çer çöpümüzü çiğnemesinler.
O Ağacın altını her zaman anmakta fayda var.