İSPAT HAKKI

>

Hukukun en önemli kurumlarından biridir ispat hakkı. Hakkınızda bir suç isnadı veya bir iftira söz konusu ise, bunu temizlemenin yolu, söz konusu isnadı yapana karşı "İspat Hakkı" tanıyarak iddiasını kanıtlamaya çağırmaktır.
Ceza ve Hukuk Mahkemelerine açılan bu davalarda isnadı yapan kişi iddiasını kanıtlayamaz ise, iftiradan ötürü ceza alır, karşı tarafın manevi zararını karşılamak bakımından da tazminata mahkum olur.
Baykal’ın kendi Milletvekili ile yaşadığı uygunsuz hayat "görüntüleri ile birlikte" basına yansıdı.
Baykal ve Partneri bunu kendilerine ve CHP sinin kurumsal kimliğine yapılan bir saldırı olarak değerlendiler.
Olayı bir komplo olduğunu , yapılan incelemeler tamamlandığında,ilgililer hakkında suç duyusunuda bulunacaklarını açıkladılar.
Komplo kelimesi fransızca olduğundan, bu kelimeden muradın insanlarımız arasında tam bir çağrışımı bulunmuyor. Ama bu kelimenin bizde de elbette bir karşılığı var. Tuzak.
Yani hile ve desiselerle, birilerinin hulus ve safvetinden istifade ederek,suç teşkil eden veya toplumda ahlaken hoş karşılanmayan bir eylemin içerisine insanları çekmek. Tuzağa düşen insanlar büyük acı çekerler. Yaptıklarına yapacaklarına bin pişman olurlar. Bunun karşılığında maddi, manevi büyük bedeller öderler. Bu ödenen bedellerin, manevi olanlarının telafisi , çoğu zaman mümkün olmaz.
Deniz Baykal-Nesrin Baytok olayında da kurulan bir tuzaktan söz ediliyor. Bu kişilerin ahlaki bir zaaf içerisinde oldukları, her ikisi de evli olmalarına rağmen, evlilik dışı ilişki yaşamayı tercih ettikleri, onların bu zaafından yararlanmak isteyen kişilerin bir tuzak/düzenek/ kurdukları ve bundan sonraki görüntülerin, beyan , bilgi ve açıklamaların bir çırpınıştan başka bir şey olmadığı ortaya çıktı.
Aslında Baykal çok zekice yaptığı açıklamaların tamamında, bu olayın öyle çok eskiye dayanan, kasedlere alınmış bir yönünün bulunmadığını, 10-15 gün içerisinde kurulan komplonun servise verildiğini söylemekle, BAKINIZ  NESRİN BAYTOK BENİM 15 YILLIK SEKRETERİM OLMASINA RAĞMEN,  ESKİYE DAYALI BİR İLİŞKİM YOK, BİR HALTTIR YEDİK VE KURULAN TUZAĞA DÜŞTÜK demektedir.
Deniz Baykal’ın çıkışı zekice olsa da, komployu deşifre edenin Partneri veya bir yakını değilse, toplum için bu kadar başarılı bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Çünkü her tuzağın belirli bir arka planı vardır. Mesela Kurdun sürekli ağılın yanından geçtiği, her defasında bir kuzuyu alarak götürdüğü tecrübe ile sabit olmaz ise, avcı Meteristeki siperine yatıp, kurdu avlayamaz. Alınıp götürülmesine kuzu ses çıkarmıyor ise, avcının olaydan haberdar olması zamana ve bilgiye vabestedir ki, bu Kurd’un İLK VUKUATI OLMADIĞINI ORTAYA KOYAR. Bu da öyle bir şeydir. Bu olay Deniz Baykal’ın zekasına bir çentik atılmasına da sebep olmuştur.
Zekada meydana gelen bu harabiyet sebebiyle Deniz Baykal "tamam ben yapıyordum, ama bunu fahşetmek senin ne işine, alan razı, satan razı" deyip, teknoloji ve insan gücünü elinde bulunduran İktidar Erkine yöneldi ve onları suçladı.
Bunun üzerine Sayın Başbakan, biz olayı böyle bilmiyorduk ve Baykal’dan yalanlama beklilyorduk. Görüyoruz ki, o bu olayı inkar etmiyor. Onun bu eylemi aile mahremiyetine vurulmuş olan büyük bir darbedir. Biz eşlerine etik dışı eylemleri ile ihanet edenleri hoş karşılayamayız. Bu olay bizim manevi , milli değerlerimizin aşındırılmasıdır, hoş karşılanması mümkün değildir, biçiminde sert bir tekpi koydu.
Başbakana bu konuda eski basın danışmanı Ahmet Tezcan destek mahiyetinde bir açıklama yaptı ve esasen Baykal’ın siyasi hayatının bundan 4 yıl önce bitmek üzere olduğunu, ancak Başbakan’ın talimatı ile olayın üzerini kapattık dedi.
Meğer bundan 4 yıl önce sol kulvarda yayıncılık yapan bir basın kuruluşundan, Baykal ile ilgili önemli belge ele geçmiş, bunu yayınlamak için "besbelli" iktidardan yardım istemişler, yani başımıza bu yayın sebebi ile bir iş gelirse, bizden yana hukuki destek verirmisiniz demişler. Konu Başbakana intikal etmiş, O da bu işi elinizin tersi ile itin, bizden yardım, mardım yok demiş.
Ahmet Tezcan’ın beyanından sol basın kuruluşunun yapacağı yayının içeriğinden haberdar olduğu,hatta bunun belgesinin elinde bulunduğu anlaşılıyor.
Bu olayı CHP çevresi ikinci bir komplo olarak değerlendirdi ve Başbakanı komploların içine yuvarlanan, bundan siyasi rant devşirmeye çalışan birisi olarak yaftaladı.
Sayın Başbakan da , onların pislikleri içerisine, Ak Parti olarak bizim hiçbir zaman girmemiz söz konusu olamaz. Kendi yaptıklarının hesabını millete versinler. Zira bu Millet Muhafazakardır. Aile değerlerinin böylesine aşındırılmasına müsaadesi yoktur dedi.
Ahmet Tezcan’ın bu beyanından sonra, benim en büyük korkum, Baykal’ın bir başka CHP li bayana bu türden bir eylem yaptığına dair görüntünün varlığıdır.
Ahmet Tezcan bey , bu konu/bilgi-belki belge/ benimle birlikte mezara kadar gider diyor, ama, Baykal’da bu iddianın , CHP ye kendi üzerinden kurulan bir komplo olduğu iddiasındaki kararlılığını sürdürüyor.
AMA GEREK CHP VE GEREKSE BAYKAL BU AÇIKLAMALARI İLE KAMUOYUNU TATMİN EDEMEZ.
ONLARIN YAPMASI GEREKEN ŞEY, AHMET TEZCAN HAKKINDA CEZA, MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI AÇARAK, İDDİASINI İSPATA ÇAĞIRMAKTIR.
BAYKAL BUNU YAPMAZ İSE, BELKİ ORTAYA ÇIKAN GÖRÜNTÜLERDEN DAHA AĞIR BİR İSNADI,SIRTINDA TAŞIMAYA DEVAM EDECEKTİR.
Aslında bu isnad, CHP sinin kurumsal kimliğini de yakından alakadar ettiğinden, Baykal’ın  herhangi bir girişimde bulunmaması halinde Partinin harekete geçmesi ve Tezcan’ı iddialarını ispat çağırması gerekir.
Hukuk ve İspat hakkı böyle günler için vardır, efendim.